Seçimden (1 Kasım) hemen sonra “enseyi karartmayın” lafı çoğunlukla liberal yazarlar tarafından Çetin Altan’dan apartılarak  kullanıldı. İyi de edildi, malesef alışkanlıktır, moral bozukluğu dönemine girilebilirdi, ülke terk edilme ihtimali konuşulabilirdi ki oldu da. Bu laf kendi çapında bir öngörü ya da  önlem alma adımıydı.

***

AKP’ye neden bu kadar oy verildiği sorusu derhal “bu memleketten bir şey olmaz” görüşüne ihale edilebilirdi. Gezi bu görüşü sarsmış olsa da geri çekilen, Kürt halkının yaşadığı zulmü kendine uzak gören batı insanı derhal bu görüşe sığınabilir. Ta ki savaş her yere sıçrayıncaya, sarayın savaşına karşı oluşturulabilecek bir mücadele hattı sistemli bir şekilde ortaya konana kadar.

***

Sol için “enseyi karartmayın” sözünü fersah fersah aşan topluma ve iradeye bağlılık söz konusu olmak zorundadır. Bu açıdan neye göre böyle bir oy oranı oluşmuştur değerlendirmesi yapılmalıydı bu da bir düzeyde olsa da eli ayağı kaybetmeden yapılabilmiştir.  Halkın oy verme nesnelliği anlamlı bir çerçeveye oturtularak siyasi önlem alabilme çözümleri ortaya konabilmiştir. Buradan sonra rahatlıkla tabiki  “enseyi karartmayalım”ın ötesine geçerek asıl Erdoğan’ın “ensesinden ayrılmayalım” desek yeridir.

***

Kürt halkına bu açıdan bir mercekle bakınız yerinden yurdundan hayatından edilmeye çalışılırken hiç yüzünü düşürme hakkı olabilmiş midir? İçe kapanma, mücadeleye küsme ihtimali, olgusu zerre kadar var mıdır?  Bugün 90’lar değil tüm katliam dönemlerini ve IŞİD olgusunu bünyesinde barındıran bir saldırı altında iken bile.

***

Batıdan sürece itirazın daha güçlü beklenmesi son derece makuldür. Her zaman çok benimsenen dayanışma böyle bir dönemde olmayacak da ne zaman olacak? Buna ihtiyaç duyulması da halklar arası kaynaşmanın gereği ve göstergesidir. Bu soruya cevap vermeye çalışmak zamanımızın devrimciliğinin en olağan görevlerinden olsa gerektir.

***

Çözüm sürecinin varlığı, ölümlerin olmayışı Gezi Direnişi’nin patlamasının  temel nedenlerinden biriydi. Kürt halkı tüm görüş ve sembolleriyle, Öcalan bayraklarıyla  Gezi Direnişi’nde yer almıştı. Ulusalcıların tüm kesimleri ile bir direniş el ele örülebilmişti. Kobane’nin IŞİD’den kurtarılması da bir arada durma dinamikliğini yaratabilmişti. Son koşullarda nasıl bir tılsım lazım bu tepkisiz kalma halini yaracak?

***

Bu yarma harekatında hatlar AKP lehine karıştırılmamalıdır. Kürt halkının siyasi statü hedefi veya tartışmasını, yürütme hakkının olmasının gerisine düşülecek olursa tam da Erdoğan’ın istediği olur. Kürt halkı kendi bölgesinin idaresini elbette konuşacak, yüzyıllar ötesine dayanan sorun için çözüm önerisi ortaya koyması elzemdir, bunu bile hak göremiyorsanız demokrasiyi nasıl savunacaksınız?

***

Erdoğan’ın başkanlık rejimini dayatması baskı ve katliamla inşa edilirken onu bırakıp Kürt halkının taleplerini masaya yatırırsanız külliyen yanlış yaparsınız. Hele hele ODTÜ’nün özerk olmasını ki böyle olmalıdır mümkün ve elzem görürken kadim bir halkın idari özerklik hedefine sırtınızı dönemezsiniz. Tartışacaksanız Anayasa’yı çiğneyerek meclisi işletmeyen idari tüm mekanizmaları etkisiz kılıp Kürt illerine tankları yığan AKP’nin rejim karşıtlığını, sokağa çıkma yasağı altında katliam izni veren valilerin anti faşizan özerkliğini tartışınız.

***

Bir yanıyla da bölünme üzerine değerlendirmeler yapılmakta, cevap üretilmekte, bir telaşa gark olunmakta, zorlama öneriler yapılmaktadır. Kürt halkına akıl vermeye çalışmak yaygındır bizim memlekette ama buna dayanışma içerisinde olması elzem kesimlerin de dahil olması hiç de hayra alamet değildir. Burada CHP konusunda da iki çift lafımız olabilir. CHP kendi ayağını bir kez daha milliyetçilik hassasiyetiyle kurşunluyor öz yönetim hedefini karşısına alıyor, kapıyı kapatıyor. Aynı CHP daha yeni Davutoğlu buluşmasından önce rejim değişikliğini dayatan başkanlık için “Başkanlık önerilerini dinlemek isteriz” diyor. Oysa ki HDP ile sürekli temas halinde başkanlık konusunda da tam karşıtlık tutumu içerisinde olmalıdır.

***

Kürt siyasetinin temsilcileri, seçilmişleri artık son dönemece girildiğini ilan ediyor. DTK deklarasyonu da bunu ifade ediyor, eğer adım atılmazsa metropollerde bu savaşın kaçınılmaz olduğunu ifade ediyorlar. Ortadoğu’da Kürt halkı adına sınırlar aşılıyor, Fırat’ın batısına geçilmiş Erdoğan’ın bir kez daha hedefi çökmüştür. AKP’nin sıkıştığı yangından mal kaçırır gibi başkanlığı ele almasından bellidir, bu açılardan Sarayın savaşı da çökmeye mahkumdur yeter ki ensesinden ayrılmayalım.