15 Temmuz darbe girişimi Erdoğan için tam dediği gibi oldu: Allah’ın bir lütfu.
Suriye’ye asker gönderdi.
Türkiye’nin sınır güvenliğini Özgür Suriye Ordusu adında cihatçı örgüt ile Türk Silahlı Kuvvetleri korumuş oldu. Cerablus IŞİD’den kurtarıldı.
IŞİD, Türkiye’de AKP ve Erdoğan’ın korumasında bomba patlatmaya devam ediyor ama; IŞİD’in sınırımızdan temizlenmesi en birinci vazifemiz.
Erdoğan bizi de kendi tabanı gibi kandırdığını sanıyor, narsist.
YPG Menbiç’i alınca paniğe kapılan Erdoğan; Fırat’ın batısına Kürtler geçiyor, Kürt koridoru kuracaklar diye Suriye’de savaşa girdi. ABD de göz yumdu, kerhen izin verdi. Amerika Birleşik Devletleri için kılıfına uydurulmuş sınır güvenliği gerekçesi şimdilik kabul edilebilir. Bu da Obama’nın bir lütfu.
Sahi; demokrasi mitinglerinde IŞİD neredeydi, hiç bomba patlatmadılar, onlarda mı nöbet tutuyordu?
OHAL uygulaması sayesinde Erdoğan ne isterse kanun hükmünde kararname ile oluveriyor. Ne hoş bir döngü; yasama, yargı, yürütme her şey Erdoğan’a bağlı. Şu an orduda emir veren siviller askeri generallerden daha fazla. OHAL bu gidişle hiç bitmeyecek gibi. Az kaldı, F16 kullanan AKP’li pilotlar da oldu mu tablo tamamlanmış olacak. Lütufsa bu da fena değil.
Laiklik, demokrasi, Kürt Halkı, Erdoğan’ın duymaya tahammül edemediği söz dizimi. Eşitlik, kardeşlik, barış zaten tedavülden kalkalı hayli zaman oldu. 15 Temmuz bir milat oldu Erdoğan için. Zorlanarak söylemek zorunda kaldığı ne kadar modern fikir varsa hepsinden kurtardı kendini. Türkeş, zamanında “ne mozaiği ulan, mermer bu mermer” demişti; Türkiye’nin mozaik misali çok kimlikli bir toplum olduğu yorumlarına dair. Türkeş, su katılmamış bir faşistti, Erdoğan saf İslamcı-faşist. Daha berbat.
G20 zirvesinde süklüm-püklüm olan Obama’ya nasıl teşekkür edeceğini bilemeyen Erdoğan, içeride bir padişah. Her gün başımıza hangi belanın geleceğini bilemiyoruz. Van, Hakkari, Çukurca, Şemdinli bir günde yanıyor, Başbakan “çözüm, mözüm yok” diyor. Van Valisi ölen askerleri, rakam tahmin eder gibi demeç veriyor.
Erdoğan Rusya’dan özür dilerken, Amerika’ya teşekkür ederken dış politikada kendinin pek yeri olmadığını çok pespaye bir şekilde gördü. Suriye’ye de emperyalist ülkelerin denetiminde girdi. Bu doz Erdoğan’ın fena halde moralini bozdu ve son sürat içeride Kürt Halkı’na saldırmaya başladı.
Binali Yıldırım, Van Valisi Erdoğan’ın talimatlarından bu cüreti alıyorlar. Efkan Ala gibi savaş koordinatöründen memnun olmaması, yeteri kadar hızlı olmadığındandır. Başbakan başta olmak üzere tüm bakanlar iç savaş çıksın diye yarışa gireceklerdir önümüzdeki zamanlarda. Çareleri yoktur.
En kolay ve çabucak olacak kurgu, Başbakanın sözleridir. Barışın adı anılmıyor, yetmiyor; 7 Haziran’a kadar konuşulan “çözüm süreci” mülahaza bile edilmiyor.
Kürt Halkı’na yönelik saldırılar devam ettikçe hiç birimize güneşli günler görünmüyor. En hafif haliyle Erdoğan düğmeye basmak için zaman kolluyor, iç savaşın koşullarını oluşturmaya çalışıyor.
Fethullah Gülen de tam zamanı diye düşünmüştü, muvaffak olamadı. İyi ki de olamadı.
Erdoğan’da olamayacak. Kürt Halkı yalnız olmadığı gibi biz de yalnız değiliz. Barış için, kardeşlik için mücadele edecek bir toplum var, bizlerle beraber.
Tankların, topların önüne geçmek bizlere hiç yabancı değil. Denerse, görür.
Gezi biraz denememiz oldu, daha fazlası da olabilir. Bu da toplumun bize bir lütfu.