Siyasi tartışmaları sadece ağzı iyi laf yapanın kazanacağını düşünenler yanılıyor. Tek başına iyi laf çevirmek olsa olsa “aşık atışmasını” kazanmanızı sağlayabilir, siyasi bir başarıyı değil. Bu apaçık gerçeğe rağmen, bir şeyin üstünü örtmek isteyen liberal siyasetçilerin afilli laf oyunlarına başvurmaktaki ısrarı takdire şayan.
“Biz samanyolu galaksisi diyoruz, onların aklı samanda”. Marketlerinde bebek mamalarına kilit asılan, bakkallarında bardakla yağ satılan ülkenin cumhurbaşkanı vatandaşlara böyle seslendi. Samanın bile ithal edildiği ekonomik gidişatı, yoksulluğu gündem edenlere kızdığı için böyle bir laf oyununa başvurdu. Uzaya gitme hayalinin karın doyurmadığı gerçeğini ezmek istedi. Öylesine ezeyim ki unufak olsun, parçaları dahi hatırda kalmasın istedi. Ama ne mümkün? Her gün hafızaları diri tutmaya neden olacak bir gelişme yaşanmakta.
Enflasyon rakamlarını bile yayınlamayan gazeteler, insanlara marketten nasıl daha az para harcayarak çıkabileceklerine dair dersler veriyor. “Ekonomi süper” yorumlarının havada uçtuğu devletin resmi kanalından, tarihi geçmiş yiyecekleri tüketme formülleri servis ediliyor. Gıdaya her gün yeni zamlar gelirken patronlar “fiyat istikrarı” adı altında karlarını nasıl büyüteceklerini tartışıyor. “Durumumuz çok kötü” diyen çiftçiyi, taksitle akıllı telefon aldı diye AKP yöneticileri neredeyse suçlu ilan ediyor. Kapitalizmin yaman çelişkileri, zenginle yoksul arasındaki uçurum her zamankinden fazla göz önünde.
Patroncu iktidar ise yine bildiğimiz gibi. Gıda enflasyonundan birkaç “fırsatçı” esnaf sorumlu, faizlerin yükseltilmesinden dış güçler sorumlu, ekonomideki kötü gidişattan ise dişlerini sıkıp kaderine razı olmayan grev yapan açgözlü işçiler sorumlu. Serdar Ortaç’ın borcunu ertelerken işyeri kapananlara kredi bile vermeyen kamu bankalarınız, milyonlarca dolarlık borçlarını sildiğiniz patronlarınız, “yanındayız” açıklamalarına doyamadığınız piyasalarınız, 740 milyon TL’ye mal olan yazlık-kışlık saraylarınızla durduğunuz taraf ortada. Peki peki anladık, siz neymişsiniz be abi...
Peki ya gerçekler?
Bazı sayılar nasıl da her şeyi ortaya seriyor: Son 3 yılda elektriğe %80 zam yapılmış örneğin. Geçen yıl 4 milyon kişinin elektriği borcu nedeniyle kesilmiş. Kapanan işyeri sayısı geçen yıl %11 artmış. Yıllık gıda zammı resmi rakamlarda %20’yi gösteriyor. OECD ülkeleri arasında gıda zammında 1. sırada Türkiye var.
Matematiğin bittiği yerde de fotoğraflar devreye giriyor. Sabahın köründe -4 derece soğukta ucuz elma kuyruğunda bekleyenlerin fotoğrafı mesela. Ucuz yağ satan markette yaşanan izdiham da pahalı olduğu için litrelik yağ alamayanlara bardakla satılan yağ da fotoğraflanmış. “Gökyüzüne bak ayı gör” sloganıyla aynı gün çekilen markette kilit takılmış bebek mamalarının fotoğrafı da böyle. Tüm bu koşullar altında AKP, uzayı değil uzayıp giden ucuz meyve-sebze, işsizlik kuyruklarını hesaplamaya başlamazsa laf oyunlarıyla peynir gemisini daha fazla yürütemeyeceği aşikar. Keza bu kuyruklara yaklaşsa kendisine samanyolunu değil ekonomik krizin hesabını soracak olan milyonlar var.
İşte burada işçi sınıfının siyasetini üretenler sorular sorup onlara cevaplar üretmek, “ne farkeder” yaklaşımından kendini ayırmak zorunda. Çok farkeder. “Nasıl olsa kapitalizm krizlere girer çıkar” demek yapılabilecek en büyük hata olur. Sapla samanı birbirine karıştırmamalıyız.
Evet kapitalizm dünya çapında krizde. Korona salgını ile dibe vuran dev kapitalist ekonomiler, bu krizden nasıl çıkacağının yolunu çizmiş ve o yola koyulmuş görünüyor. Ama tüm planlar harfiyen tutarsa bile krizden çıkmaları yıllar sürecek. Bakın günler değil, aylar değil: Yıllar. Bunu ifade eden de bizzat liberallerin kendileri. Üzeri örtülmekle gizlenemeyecek büyük gedik açıldı bir kez. Peki işçi sınıfı hareketi sistemde açılan bu gediği büyütebilecek mi? Şu an bu gücün yeterli olduğunu söylemek kendini kandırmak olur. Bize düşen afilli cümleler ile ahkam kesmek olmamalı. Süslü cümleler liberalleri kurtarmadığı gibi sosyalistleri de kurtarmaz. İşçi sınıfı hareketini yaratmanın yoluna dizilenler, soruları sorduğu gibi tartışmaları yürütmekten kaçmadıkları ölçüde eninde sonunda cevapları da bulacaktır.