Her şeyin ve her kavramın içi nasıl boşaltılıyor izleyip görüyoruz.
Protesto denince ilk anda tepki-etki cereyan eder zihnimizde.
Gelin nasıl bunun da içinin boşaltıldığını, hatta bilerek böyle yapıldığını görelim.

Kılıçdaroğlu'nun yaptığı elektrik zamları protestosunu ele alalım. Kılıçdaroğlu yapılan zamları protesto etmek için elektrik faturasını ödemeyeceğini açıklamıştı. Ve bunun sonucunda dün elektrikleri kesildi. Elektrikleri kesilen Kılıçdaroğlu karanlık eşliğinde bir video çekti ve bunu sosyal medya aracılığıyla kamuoyuyla paylaştı. Kılıçdaroğlu'nun söylediğine göre 4 milyon elektrik kullanıcısının daha elektriği kesilmiş. Bir hafta boyunca karanlıkta oturup elektrik faturalarını protesto edecekmiş.

Şimdi bu bireysel hareketten ne anlamalıyız?
Evet ne yazık ki bu bireysel bir protesto ve halk nezdinde öyle sanıldığı gibi bir karşılığı yok.
Ve bunu Kılıçdaroğlu bilinçli olarak yapıyor.
Halk nezdinde büyük çaplı bir protestoya dönüşmemesi için neredeyse elinden gelen her şeyi yapıyor.

Mesela Kılıçdaroğlu "4 milyon elektrik kullanıcısının elektriği kesildi" diyor fakat bu insanların nasıl bir yol izlemesi gerektiğiyle ilgili hiçbir şey söylemiyor.
Kendisi bir yol izliyor fakat neden böyle bir yol izlediğini kendisi hariç hiç kimse bilmiyor.
Aslında Kılıçdaroğlu'nun neden böyle bir yol yani pasif bir yol izlediği ile ilgili varsayım yapılabilir.

En güçlü varsayım Kılıçdaroğlu iktidarı alacaklarına neredeyse kesin gözüyle bakıyor. Ve iktidarı alır almaz içinde bulunduğumuz maddi manevi sakatlığı ilk celsede düzenleme imkanı olduğunu düşünmüyor.

Bu dönem boyunca yani ilk celse dönemi dediğimiz zaman aralığında yaşanacak  toplumsal itirazları önceden bireysel protestolar düzenleyerek önünü almak istiyor.
Bu apaçık ve yeryüzünde daha önce eşi benzeri görülmeyen hatalı politik hamleler silsilelerine çok güzel bir örnek.
Hatadır çünkü elektriği kesilen topluluğa hiçbir şey önerilmemiş aksine onlar geri planda tutulmuştur.

İnsanlar hakları olanı kendileri kazanmadıkça, yani başkaları tarafından onlara verilen haklar olarak lanse edilen her hamle karşıdaki kişide minnet-nefret ilişkisine dönüşecektir.
Ve bu minnet-nefret karşıtlığından somut olarak meydana gelen başka bir yol arayışıdır.

Kılıçdaroğlu'nun vaat ettiği diğer şeyler de ne gerçek ne de etiktir.
Kapitalistlerin mal varlıklarının sadece yüzde birinden vazgeçtikleri taktirde çoğu şeyin düzeleceğini söyleyen Kılıçdaroğlu aynı zamanda beşli çete ile savaşacağını da haykırıyor.
Bu ne yaman çelişki ey siyaset.

Kılıçdaroğlu kimseye bir şey anlatmıyor ya da anlatamıyor.
Ki ittifak kurduğu parti "büyükleri" dahi elektrik faturasını ödemek istedikleri önerisinde bulunarak meselenin özünü iyice sulandırdı.

Kılıçdaroğlu bir hafta sonra elektrik faturasını ödeyecek ve kaldığı yerden hayatına devam edecek.
Ama geriye kalan 4 milyon elektrik kullanıcısı karanlıkta yaşamaya devam edecek.
Ve bu hikaye ödemek istemeyen romantikle ödeyemeyen gerçeklik arasındaki uyuşmazlık olarak zihin haritamızda dolaşmaya devam edecek.
Suyun yüzeyine parmak dokunduran suyun altında kalmış yarı ölüleri anlamış yanılgısı ile dolanıp duracak meydanlarda.

Alın size SAÇMALIĞIN DANİSKASI.