Katliam böyle olur.

Davutoğlu, öğretmenleri ve devlet memurlarını Doğu’dan geri çağırdı.

Kürtleri, çoluk çocuğu rahat rahat öldürecek.

Okullara silah stoku yapıyor.

Bugün yarın toplu katliama başlayacak.

Başbakan, Kürt halkını öldürmeye devam edecek.

Erdoğan, Ortadoğu’da kolay savaş çıkaramayacağını anladı.

İç savaş işini AKP’ye ihale etti. Suriye, Irak benim. Diyarbakır, Mardin, Şırnak senin ey AKP. Şimdilik iç savaş kuvvetle muhtemel.

Erdoğan’ın yakın vade planı bu.

Bilgisayar oyunu gibi. Stratejik düşünme, taktik geliştirme, plan kurma. Erdoğan, parmağımı basar başlatırım, basar değiştiririm sanıyor. Nafile.

Plan, bir karşı kuvvete karşı kurulur. Karşı kuvvette plan kurar. Kürt hareketi de pek tabii savaş planı yapar. Meşrudur.

Davutoğlu, bakalım daha ne kadar dayanacak? Televizyonlarda bakalım daha ne kadar yalan beyanlarla milleti uyutmayı başaracak? Erdoğan, bakalım daha ne kadar başbakanı yaveri olarak görebilecek?

***

İç savaş başladı.

Doğu’da halk direniyor. Kürt halkı, savaşan evlatlarına sahip çıkıyor. Evi yanıyor sesini çıkarmıyor. Sokağa çıkamıyor ama nasıl oluyorsa sokakta halay çekiyor. Dükkan kepenklerini bilerek kapatıyor. Göçe zorlanıyor, gitmiyor.

Hendek kazıyor. Öldürülüyor, sokak ortasında. Yine kazıyor, ölümden korkmayanlar. AKP’nin tek tek kurşuna dizmesi gerekiyor orada yaşayan insanları. Ancak o zaman kazanabilir. Savaşan kimse olmazsa galip gelir.

Topla, tüfekle savaşan AKP, yenişemiyor hendek kazan, barikat kuran gençlerle.

Davutoğlu, dediği gibi “ev ev girip” infaz etmezse direnen halkı, bu savaşı kazanamaz.

Peki, böyle yapar mı? Yapamaz, o hendekler, barikatlar İstanbul’da kazılır, kurulur.

Memleket yangın yerine döner, herşey yeniden yıkılır ve kurulur.

Erdoğan, bunu göze alamaz, başkan olmak bir yana o zaman hayatta kalabilir mi, hiç belli olmaz.

***

Dile kolay. Kırk yıldır anadilini konuşabilmek için savaşan bir Kürt hareketi var, AKP’nin karşısında. Memleket sathında değil üstelik, Ortadoğu’da da savaşıyor ve kazanıyor. Valla, azıcık tarih bilgisi olanlar bilir, ulusal kurtuluş savaşı verenler son tahlilde kaybetmezler.

Yalnızca dağlarda savaşmıyor artık. Şehirde, merkezde, örgütlü gençlik mücadele ediyor. Savaşın içine doğan, gözlerinin önünde en yakınlarının öldürüldüğünü gören çocuklar şimdi büyüdü. İntikam duygusu ile değil ama halkının özgürlüğü için mücadele bayrağını öncüllerinden devraldılar.

Örgütlü bir halkı hiç bir kuvvet yenemez diyalektiği böyle olsa gerek. Selam olsun, büyük insanlığın bir parçası olan bu onurlu gençlere ve direnen Kürt halkına.

***

Bolşevikler ve Lenin, Rusya’nın I. Dünya Savaşı’na girmemesini istemişlerdi. Rusya savaştı. Lenin, Rusya’nın savaşı kaybetmesini o yıllarda her şeyden çok istedi. Sonrasında da barışın olmasını. Bolşevikler, hiç bir zaman milliyetçi olmadılar. Kendi ülkeleri savaşı kaybettiğinde hiç Rus olduklarını düşünmediler. Rusların yenilgisi üzerine değil, dünya halklarının kaybettikleriyle ilgilendiler. Enternasyonalist idiler.

*

Bizim solcularda kesif bir milliyetçilik hep mevcuttur. Kürt halkının yanında olmak elbette milliyetçilikle çelişir. Seçimler de HDP’ye oy verme tartışması böyle bir olgudur.

Mantıki sonucu ulusalcılığa oradan da faşizme uzanır.

Tam tersi de mevcut bizim solda. Ama asla milliyetçilik kadar tehlikeli değildir.

Bu kesim de Kürt halkının yanında olmayı, tüm devrimci gerekleri tastamam yerine getirmekle menkul saymaktadır.

Bu solcu kardeşler, bizim Batı’da neler yapmamız gerektiğinin planını hiç kurmazlar.

Kürt halkının mücadelesine hayran olmak yeterli midir?

Sosyalizm mücadelesini de mi Kürt halkı yapmalıdır?

Örnek alınacaksa  Kürt hareketinin mücadele planı, bizim de planlara ihtiyacımız olduğunu salık vermez mi ?

Batı’nın neden bir planı olmamaya devam etmektedir?

Haftaya bu konuya devam etmek isterim.

***

Söylemeden geçemeyeceğim. Keşke Aziz Sancar, saraya gitmeseydi. Bilimin ışığına gölge düşürdü.

fadiktemizyürek@gmail.com