Azez Türkiye’nin bir kasabası mı?

Fırat’ın batısı Davutoğlu’nun bahçesi mi?

PYD, Obama’ya borçlu mu?

Ukraynalılar, Türk boyu mu?

Emperyalizm, Erdoğan’a bağlı mı?

Merkel paragöz mü?

ABD, şamar oğlanı mı?

Çok saçma yurtdışı soruları değil mi?

*

Dahası var, yurtiçi soruları daha felaket.

Cizre, düştü mü?

Ambulanslar, polis arabası mı?

Diyanet işleri başkanı, tahrik halleri Ceosu mu?

Erdoğan, Allah’ın elçisi mi?

AKP, IŞİD mi?

Bülent Arınç, Voltran mı?

Kabul ediyorum. Sorular biraz tuhaf.

*

Yanıtları hiç öyle değil. Ne yazık ki.

Davutoğlu, coğrafyadan bir haber. Azez, Suriye’nin bir ilçesi. Yağıyor, gürlüyor ama Azez’e karadan veya havadan girmek demek Rusya’yı karşısında bulmak demektir.

Davutoğlu, kendi yandaşlarını inandırabilir. MHP’ yi de memnun edebilir. Ama ha deyince havalimanı havaya uçurulamaz. Henüz Birleşmiş Milletler var. Hukuka uymak zorunda. Uymayabilir de, Erdoğan’ın bir işaretine bakar. Saçma gibi ama gerçek.

Davutoğlu’nun Ukrayna ziyareti tam bir cehalet örneği. Düşmanımın düşmanı dostum tekerlemesi, ziyareti. Rusya’ya karşı ittifak olma telaşı. Tarih bilgisi de çok sığ. Sovyetler Birliği’nin, sosyalist cumhuriyetler toplamı olduğunu da hatırlamıyor. Ukrayna Sovyetler zamanında Ukrayna olmuştur.

PYD, Suriye’de savaşıyor. Davutoğlu’nun şahsına yönelik bir saldırı gibi ele alması gülünçtür.   Başbakan olarak milletinin çıkarlarını savunmak gölgeyle savaşa tutuşmak değildir. PYD, ilerlemeye devam edecektir. Davutoğlu da sonucuna katlanacaktır. Katlanmayabilir de, Erdoğan’ın bir işaretine bakar. Nesnellik.

Emperyalizm tam da budur. Kuvvetli olan yenişemediği ile ortak olur. Türkiye’yi Rusya’ya rağmen kollaması ABD’nin çıkarına olmayacaksa umurunda bile olmaz. Öyle de oluyor. Olmayabilir de, Erdoğan başkan olmak için ABD’yi de bir kalemde silebilir, Hitler modeli.

ABD’yi muhtarlar toplantısında kerelerce tehdit eden Erdoğan, Obama’yı sürekli tokatlar. Muhtarlar, kaymakamlar Erdoğan’a tapar.

 Neden?

 Allah’ın elçisidir. Tapınmanın vazgeçilmez hafifliği.

***

Cizre’de düştü. Türkiye meselesi. İçişleyiş daha kolay. Ambulans geldi, geliyor derken onlarca insan yakıldı, cansız bedenleri yerde sürüklendi.

Ne var?

Cizre’de bizim bir ilimiz nihayetinde. Teröristlerden temizlendi, pırıl pırıl olacak yakında. Çocuklar öldü fakat. N’apalım, şanslı olanlar güzel güzel okula gidecek.

*

IŞİD, terör örgütü PKK’nin eşiti olan PYD ile Suriye’de savaşıyor.

Daha ne yapsın?

Zalım ABD benim dostum değil en has ittifakım IŞİD. Seninleyim.

AKP’nin saklamadığı zikri.

*

Diyanet işleri başkanı, ne de alimmiş. O ne yüce maneviyat ne kuvvetli itikat.

Hergün yepyeni fetvalar bizi cehennem azabından koruyor adeta.

Diyanet işleri başkanı kız çocukları ve kadınlar hakkında konuştukça taciz , tecavüz, cinayet artıyor ama olsun.

Hukuk devletinin lafı mı olur, şeriat devletini kurma heyecanının yanında.

Kız çocuklarını doğar doğmaz keselim, olsun bitsin. Ne erkekler şehvete kapılır iki de bir ne de mümin erkekler günah işler.

Kılavuzumuz IŞİD.

*

Bülent Arınç, Abdullah Gül ve diğerleri ile gül gibi geçinip gider.

Arınç klasiği, söyler, kenara çekilir, seyreyler.

Bülent Arınç, söylemesi gereken tüm zamanlarda susmayı tercih eden bir AKP’lidir.

William Blake, “bilipte söylememek ahlak yoksunluğuna yol açar” der.

*

İşte sevgili okur, bütün bu içerde ve dışarda yaşadığımız kaosun tek nedeni Erdoğan’ın başkan olma tutkusudur. Soruları tek tek kendine “neden” diye sor sor, yanıt yerine Erdoğan yaz, göreceksin daha doğru ve tek bir yanıt yok.

*

İşler içerde ve dışarda çok karışık, kördüğüm olmuş bir ip yumağı gibi...

Yumağı çözmek hiç kolay değil, çözemeyebiliriz de.

Bir yerinden yakalamak da ihtimal dahilinde.

Vazgeçmeyenler ve sabırlı olanlar tek tek kördüğümü çözebilirler.

Çözme iddası, kesip atmaktan yeğdir.

Tüm zamanlara dairdir.