Ukrayna konusunda görüşmeler gündemde, fakat şehirler yıkılmaya, can kayıpları artmaya devam ediyor. Kapitalist devlet temsilcileri müzakerelerde kararlar almaya çalışıyorlar. Emekçi halkların hayrına atabilecekleri bir adım yok. Müzakere masalarından savaş koşullarını ortadan kaldıracak en ufak ışık yok.
Ukrayna konusunda görüşmeler gündemde, fakat şehirler yıkılmaya, can kayıpları artmaya devam ediyor. Kapitalist devlet temsilcileri müzakerelerde kararlar almaya çalışıyorlar. Emekçi halkların hayrına atabilecekleri bir adım yok. Müzakere masalarından savaş koşullarını ortadan kaldıracak en ufak ışık yok.
Genelleme yaparak ilerleyebiliriz, anlaşılır ve kabul edilebilir bir yere varabiliriz. Dünya çapında emperyalist kapitalist düzeni ayakta tutan kapitalist devletler rekabet etmek zorundalar. Bu rekabetin sonucunda bir yerde kar oranları düşme hezimetine uğrarlar. Bunun için de baskıyla, zorbalıkla, savaşlarla yeni topraklara ve kaynaklara el koymaktan başka seçenekleri kalmaz.
Emperyalizmi parçalara ayırarak anlatmanın imkanı yok, emperyalist kapitalist düzeni bir bütün olarak görmek durumundayız. Evet, Amerika’nın Biden yönetimi, NATO’da Avrupa emperyalizmini konsolide ederek, tüm dünyayı tehdit edecek kapitalist gücü yaratarak en ağır suçu işliyor. Fakat Putin yönetimi de öne geçmek, karşısındaki gücü alt etmek için Ukrayna topraklarını işgal ediyor. Rusya’yı bu parçadan koparıp, kenara koyup, dokunulmaz kılmaya çalışanlar hata ederler, dünya emekçilerine açıklayamazlar. Rusya emperyalist zincirde kendi jeopolitik** hedeflerine ulaşmak için her yola başvuruyor. Kırım’ı yakın dönemde nasıl ilhak ettiyse Ukrayna’yı yıkıma uğrattı, yakın ülkeler için de tehdit haline geldi.
Çok net ki sınıflar mücadelesi, başta ezilen uluslar, Ukrayna halkı ve emekçileri için, emperyalist zincirin neresinde yer alırsa alsın tüm kapitalist devletlerin ensesinde olmak zorundadır. Kendimizi, her an her saniye, işçi sınıfının dünya çapındaki birliği ve sıkı bağlarını inşa etmekten sorumlu görmek durumundayız. Gerçek bir kitle çizgisini bu şekilde güçlendirebiliriz. İşçi sınıfının enternasyonal mücadelesini besleyecek siyasi çerçeveyi yaratabiliriz.
Kapitalizmin rekabet mantığı şehirlere yıkım getirirken kendilerine de yıkım getirmekten geri duramaz. Ukrayna’da savaş sürerken emperyalizmin çatlakları gündeme geliyor. NATO’da konsolide olan Avrupa’nın Amerika’nın dizinin dibinden ayrılmayacağını sanmayın. Almanya bu ligin birincisi olma çabasını bırakamaz. Görüşmelerde Ukrayna artık “NATO’da yer almayacağını” çok net ifade ediyor. Fakat “Avrupa Birliği üyeliği hedefinden vazgeçmediğini” de söylüyor. Yani Zelenski yönetimi, Avrupa emperyalizminin zincirinin bir halkası olmak istiyor. Bundan sonra bir savaş tehdidi karşısında Avrupa ülkelerinin garantisini almaya çalışıyor. Şunu bilelim, Avrupa da NATO dışında kendi ordusunu kurma hedefini elden bırakmıyor. Bir dünya savaşı söz konusu olduğunda Amerika karşısında hegemonyası hayatta kalsın istiyor.
Görüşmeler sürüyor, Rusya tankları yürümeye devam ediyor. Putin yönetimi, kapitalist işleyiş bakımından şu aşamada savaştan çekilirse başarısızlığını ilan etmek durumunda kalacak. Bu nedenle ateşkes bile sağlanmıyor. Rus askerinin on beş bin cenazesi gündemdeyken içeride iktidarını nasıl koruyacağının hesaplarını da yapmak durumunda kalıyor. Kapitalizm savaş aygıtını elleri ayakları gibi kullanırken, işine gelmediği anda elden ayaktan kesilmek durumunda kalıyor. Dünya, yakın dönemde Amerika’nın kadiri mutlak olmadığına şahitlik etti. 91’de Amerika Irak’ı işgal ettiğinde çok güçlü bir direnişle karşılaştı. Amerika emperyalizmi kaybetti, bu onursuzlukla savaştan çıkmaya çalışması kendisine büyük ve katmanlı sorunlar getirdi.
Emperyalistlerin savaş koşullarından masaya çekilmeleri görece işçi sınıfı mücadelesine alan açar. Fakat buradaki AKP fırsatçılığı nereye baksanız önünüze çıkıyor ya hakikaten çekilmez. Yandaş gazeteciler tarafından “barış elçisi” ilan edilen Türkiye yönetimi de Avrasyacılık’tan çark ettiğini NATO yanında yer alarak açıkça gösterdi. Emperyalizmin hiçbir türü ile ayrışamayacağını izahat vermek durumunda kalacak veya en bildiğini yapıp yalanlar bulacak. Buna “Avrasyacı” ortakları tabi ki ses çıkarmaya başladı, o da Ethem Sancak oldu. AKP’nin ve ortaklarının çatlakları bir değil iki değil bu sefer fırsata değil tepesi üstü çakılmaya götürebilir.
Asıl yaman çelişki yıllardır iktidarları için “savaşın elçisi” konumunda olmalarıdır. İktidar, Suriye’de her fırsatta savaşı körükledi, bölge gücü olma peşinde koştu, içeride 'milliyetçilik' diye yırtındılar. Yıllardır, defalarca tezkereler çıkararak ateşe benzin döktüler. Bu tezkereleri her seferinde destekleyen düzen muhalefetini de unutmuyoruz. Savaşı körükleyen kapitalizm ne içeride ne dışarıda kalıcı sulh ilan edemez. Bu nedenle canla başla kapitalizmi yok etmeye, bulunduğumuz yerde ve dünyada, işçi sınıfının iktidarını kurmaya odaklanacağız.
*(Nicos Poulantzas – Faşizm ve Diktatörlük – İletişim Yayınları)
**Jeopolitik: Sermayenin temsilcilerinin bu süreci yönetme sorunlarını tartıştıkları özel teorik alandır. Jeopolitik bilgisini ve söylemini üreten iktidar yapılarına, buna karşılık, bu bilgi ve söylemin gündeme getirdiği, meşrulaştırdığı ve desteklediği iktidar yapılarına bakınca, karşımıza özgün bir dönemin belli ülkelerindeki üst düzey komutanları, üniversite profesörleri, hatta Hitler, Roosevelt gibi devlet başkanları, gelişmiş, hatta emperyalist olarak tanımlanan kapitalist devletlerin bakanlıkları ve üniversiteleri çıkıyor. (Ergin Yıldızoğlu – Emperyalizm ve Jeopolitik)
Hitler Almanyasının emperyalizm siyasasına temel olan bu kuram, Alman profesörü Karl Haushofer tarafından ileri sürülmüş ve sözde bir bilim dalı olarak geopolitik adıyla anılmıştır. Bu kuramın ortaya attığı başlıca kavram, yaşam alanı (hayat sahası) kavramıdır. Bu kavram gerçekte sömürü alanını dile getirir ve bir ülkenin yaşayabilmesi için bir sömürü alanına sahip olması gerektiğini ileri sürer. Sömürü alanı olan ülkelerin nasıl yaşasacakları söz konusu edilmez; çünkü yaşama hakkı sadece dünyanın efendilerine özgüdür, kölelere değil. (Orhan Hançerlioğlu – Ekonomi Sözlüğü)