Önemli bir seçim süreci geçirdik. Beş ayda yaşanan acıların haddi hesabı yok diyebiliriz. Seçim sonucunu doğru okumanın yolunu bulmalıyız. Ama bilelim ki çok farklı da, yalan yanlış da değerlendirmeler de olacaktır. İşine geldiği yerden bakan değerlendirmeler ile karşılaşabileceğizdir.
Gördüğünüz gibi bazı kesimler, mesela ana medya hemen AKP’nin otoriteriğini kabul edecektir, hazırola geçecektir. Sanki Hürriyet binasına saldırı olmamış gibi hükümete övgüler, muhalefete yergiler sıra sıra dizilecektir. AKP’nin “adamlarına” her seferinde düzine düzine ekranlarda yer açılacaktır. Ulusalcılar da AKP’yi izlemeye devam edecektir.
Oturduğu yerden konuşmak bir alışkanlıktır, işte onlarında sırtında yumurta küfesi yoktur aman dikkat edelim. En bizden yana en etkili nesnellik, Gezi Direnişi’nin okunması bile işine geldiği gibi olagelmiştir. Bu kadarıyla anlaştıysak işimize geldiği gibi değil nesnellik üzerine, kendimize en sorumluluk yükleyen kısmı ile değerlendirmekten yola çıkalım derim.
Bizden yana tarihin akışı yavaş geliyor olabilir sinirden krizlere girebiliriz ama ittirme imkanının her zaman var olduğunu bilirsek durum değişecektir. İttirme imkanlarını nasıl büyüteceğimize bakacağızdır.
Gezi Direnişi çözüm süreci ilerlediği için gerçekleşmişti, bu pek anılan bir olgu değildir. Toplum sistem karşıtı, hükümet karşıtı meseleye ölümler ortadan kalktığı için bakabilmiştir. Bu nedenle Gezi Direnişi’nin kıymetini bildiğimiz kadar çözüm sürecinin de kıymetini bilmeliyiz. Seçimin genel mesajında ölümlerin olmaması çatışmalı ortamın bitmesi mesajını görebildiysek şu çıkarsamayı da yapabiliriz Kürt Sorunu’nun çözümünün nasıl ilerleyeceği neredeyse her şeyi belirlemektedir.
En geniş kesimleri düşünerek siyaset yapıyor isek çözüm süreci konusundaki yaklaşımın da evrimleştiğini görmemiz iyi olacaktır. Asker cenazelerinde de gördük karşıtlık Kürt Hareketi üzerinden değil Erdoğan üzerinden yapıldı öfke ona karşı kabardı. O esnada AKP Kürt illerinde klasik sağcı, katliamcı, Kürt düşmanı politikayı izliyordu. Buna ne batı ne de Kürt Halkı onay vermedi başkanlığı için savaşı körükleyen Erdoğan’a itiraz etti. Toplum Erdoğan’ın uzun süre çözüm derken Kürt Halkı’na başkanlığı için düşmanlık yaptığını, evlatların kolayca feda edilmek istendiğini gördü.
Bu nedenle “başkanlığı vermiyoruz ama ölümlerin durması için yol veriyoruz” gibi bir sonuca vardık. Ölümlerin ortadan kalkması için hem korku hem zorunluluk olarak görülen AKP’de oylar toplanmış oldu. Bir anlamda 1 Kasım AKP’nin yürüttüğü siyasete değil çözüm sürecinin ölümsüz bir dönemin oluşabilmesine onaydı. Bu nedenle halklara kızmanın hiç bir manası yoktur, çok ilkel kalmaktadır.
Çözümsüzlüğün Kürt Sorunu’nda en çağ dışı kalmış tutumu alan MHP’nin oy oranı çok geride kalmıştır. Cizre, Silvan, Nusaybin, Suruç, Ankara arkası kesilmeyen ölümler beklemeli, düşünmeli, olgunlaşmalı, kaynaşmalı, akıllıca hareket emeye karar veren bir muhalefet sürecine değil en kestirme seçeneğe AKP’nin iktidar olması seçeneğine götürdü. Cenazelerden gözünü açamayan halklara doğru bir muhalefet çizgisine yerleşmesi için zaman tanımak istedi de denilebilir. Muhalefet bunu 1 Kasım öncesinde daha fazla hesap edebilirdi, o zaman 7 Haziran’daki gibi tablo değişebilirdi.
7 Haziran öncesinde de HDP’ye yapılan saldırıların haddi hesabı yoktu Diyarbakır mitingine koyulan bombalar ve tutuklamalar devam etmişti. Ama o dönemin çatışmasız yönetilebilmesi Erdoğan’ın oyununu bozmuştu. Genele geneli kapsayarak bir yol çizen HDP %13 oy almıştı, baraj yıkılmıştı
1 Kasım’da AKP kazanmış olabilir ama mutlak kazanan, tek kazanan değildir, en istediği başkanlığı alamamıştır. HDP'nin ağır saldırılar karşısında barajı geçmesi CHP’den sonraki en fazla vekille meclisin önemli muhalefetine yerleşmesi başarıdır. Bizim gerçek gücümüzü %13’de ve Gezi Direnişi’nde aramalıyız. 50 milyon kişinin kararını verirken zorunlu göreceği muhalefet çizgisini yaratabiliriz. AKP hiç olmadığı kadar güçlü değildir biz ne güçlüler gördük, tarih ne devrilen diktatörler gördü ve görmeye gebedir.
Sarayından yapayalnız el sallayan Erdoğan aynı anda üflediğimizde bir anda yok olacak kadar hafiftir.
Görünen ve yaygın söylem o ki %60 sağdaki tarihsel birikme en çok bu sefer, 2011’deki gibi AKP'nin işine yaradı. Muhalefetin de biriktirdiğini asla unutmayalım, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce Kürt Halkı'nın siyasi partisi ve sol toplamda %7 iken şimdi HDP ile %10 ve %13 oranında ifade edilebiliyor.
Tarihi ittirmeye devam arkadaşlar, yoldaşlar.