Biz iktidarın gerçek yüzünü durmaksızın anlatıp duruyoruz, anlatacağız da. Konuştuğumuz meselelerin bir de şöyle bir yanı var; dindar insanlar açısından da durumu ele alma ya da gözlemleme fırsatı yakaladığınızda artık çekilmez bir hal aldığını görebiliyorsunuz. Din adına hareket ettiğini göstermeye çalışan AKP, kadın düşmanlığı, IŞİD, Erdoğan gibi uzayıp gidiyor temsilcileri. Bunların sonuçları çok çarpıcı şekillerde açığa çıkıyor. Dindar toplum bu sonuçları gördükçe bir başka evrenden yaklaşmaya başlıyor. Diktatörü engelleme kaygısının seçime giderken yükseldiği şu dönemde “devlet baba” düzeninin bir kez daha çatırdadığını hissediyorsunuz.

Burada dindarların sistem muhalifliğine, örgütlü bir şekilde tavır almalarına ihtiyaç var. Muhalefetle yollarını çok daha fazla Gezi’de olduğu gibi birleştirmelerine ihtiyaç var. Yaşadığımız diktatörlük tehlikesi gerçek dindarlar için de büyük bir soruna dönüşmüştür.

Artık “ölü yıkama” hadisesine hele de eğitim öğretimi açarken iş gelip dayanınca iplerin koptuğu ve Erdoğan’ın doludizgin firenlerinin boşaldığını gördük mü gördük. Diktatörün memleketi tasvirine ve sunuşuna bakarmısınız; “Herkes ölü yıkamayı öğrenmeli yoksa ölüler ortada kalır”. Bu ne korkunç bu ne illet ne çekilmez bir türe dönüşmektir arkadaş. Yani gençler ölümlere alışacak o da başkanlığa ve saraya rahatça kurulacak.

Hiçbir dönemin hiçbir bölgenin hiç bir kuşağın insanları ölüme alışmamıştır, “ölüm olmasın” refleksi genel kural olarak tüm toplumların gelişim seyrinde belirleyici olmuştur. Bakınız kadim Kürt halkına ne kadar çok katliam ve kıyım görmüştür ama her bir evladının bir saçının telineher seferinde ciğerleri paralanmaktadır. Ölüm olmasın diye ilmek ilmek tarih yazmaktadır. Bugün Erdoğan’ı durdurabilen güce bu şekilde ulaşılmıştır, HDP’yi ve %13’ü tüm kesimlerle el ele var edebilmiştir.

Bakınız asker analarına ölümlere gerçek bir öfke ve akıl ile tepki veriyorlar.Erdoğan onlardan ölümlere alışmalarını beklerken açıkça isyan ediyorlar. Binbaşı Yavuz Sonat Güzel'in annesi “Neredesin Erdoğan?” diyerek doğru yerden hesap sormak istiyor. Hepsi diktatörün yüzünden olan ölümleri bu topraklardan def etme öfkesi ile dolu.

***

Bölgede devletin sokağa çıkma yasağı altında Bismil’de evlere atılan havan topları ile 8 yaşındaki Elif Şimşek katledildi, Cemile gibi. Yasak deniyor katliam yapılıyor, bölgedeki bu ölümleri sadece bölge halkı değil batıdakiler de affetmeyecek.

YineAKP Anayasa’yı çiğneyerek, hile ile hurda ile sandıkları Cizre halkından uzaklaştırıyor;“Siz sandıkları fizana da koysanız bu saatten sonra Cizre halkı gelir o sandıklarda oylarını kullanır.” Diyarbakır sonra koltuk değnekleri ile hastanelerden gelip oy kullanmış bir halkı durdurmaya çalışmaları ne hazindir.

Sandık güvenliği için yapılan çağrılar çok doğrudur, ama bu güvenlik hadisesini gelin politize edelim. Cizre’nin sorunu İzmir’in de sorunudur sandık güvenliğini düşünenler ülkenin güvenli siyasi zemine kavuşmasını da düşünmeliler. Bu ancak ve ancak siyasi bir alternatif önererek ve üzerinde durarak olabilir. Mesela emanet oyların bir kısmının “Bu seferde HDP’yi destekleyeceğim” görüşü doğru bir tavırdır.

***

Bu toprakların devrimcileri olarakasla ve asla ölümlere alışmayız, ölümlerin üzerine yürürüz. Hepimizin hafızalarında ismi ile duruşu ile yer etmiş olan Aziz Güler kardeşimiz de Rojava’da IŞİD vahşetine karşı savaşırken ölümsüzleşti. Kararlı mücadelesi de adı gibi her seferinde “aziz” oldu.

Milletvekili Rıdvan Turan’ın ve avukatlarının cenazesini alma girişimleri iki kere bizzat Ankara’dan engellenmiştir bölgenin kaymakamı bunu açıkça ifade etmiş. Bir devrimcinin cenazesinden korktukları bunun için ciddi uğraş verdikleri ortadadır. Bizim cenazelerimizden korkanları 80 öncesinde de tanıyoruz. Hepsi pişmandır, tarihin karanlık çöplüğündedir. Devrim şehitleri tarihin onurlu yerlerindedir.

Bir kez daha ilan ediyoruz; Aziz Güler bu topraklardaki halkları son nefesine kadar nasıl bağrına bastıysa biz de onun ölümsüzleşen bedenini bu topraklarda bağrımıza basacağız.