Cizre'ye girerken yüzünüze üfleyen ağır hava çatışmalardan kalmış. Bölgedeki milletvekillerinin de söylediği gibi Silvan’da da gözlemlediğimiz gibi Cizre'de de yoksul sokak ve mahallerden üçü yerle bir edilmiş. O sokaklarda hiç bir canlı kalmayana kadar taranmış, bombalanmış, evler kül olana dek yakılmış. 

Keskin bir duman kokusu ile karışık arada büyük şehirlerde de alışkın olduğumuz polisin gazını da hatırlatan patlayıcıların kokusu her yeri sarmış. Arada çocukları görünce “geçmiş olsun” diyoruz ama hani Gezi zamanı çok sevdiğimiz “acımadı ki” vardı ya bizim Cizre’li küçük kardeşlerimiz de öyle, “bir şey olmadı ki” diyor.
Cizre'de sokağa çıkma yasağı denince o gün siviller de hedef alındı şeklinde anlamalısınız. Kaç sivilin öleceği inanın her an belli değil. Cemile de, sokakta çöp toplayarak geçinen 75 yaşındaki Mehmet amca da sokağa çıkma yasağı altında öldürüldü. Çoğumuz gibi ölebileceklerini hiç hesap etmemişlerdi. Bu da tam bir 90’lar yöntemi, keskin nişancılar tarafından öldürüldükleri açıkça ortada olmasına rağmen yandaş medya “PKK öldürdü” diyerek insanların kim vurduya gitmesine neden olmak istiyor.
Şehir yasak kalktığında bile abluka altında. Belediyeye ait olan kültür merkezi belediye yetkilileri ile hiç bir görüşme yapılmadan devletin bir takım kolluk güçleri tarafından işgal edilmiş. Şehri tam gören yerde olduğu için keskin nişancılar oraya yerleştirilmiş. Bir takım diyorum çünkü anlatılan tipler bildiğiniz asker tipi değil. 
Halkın anlatımında hep IŞİD’e benzeyen tipler var. Sakallı sürekli tekbir getirerek Arapça konuşan, ortalığı tarayanlardan bahsediliyor. Keskin nişancılarla yaşamını yitirenler, evlerin harabeye dönmüş halleri, sokaklardaki hayvanların saatlerce taranması kesinlikle IŞİD’in Cizre katliamına katıldığını işaret ediyor. Halk “Kobane’ye gidemedik ama Kobane’nin aynısını yaşadık” diyor. Kobane’nin düşmesini isteyenler bu sefer de Cizre düşsün istemişler. IŞİD karşıtı olanlar Kobane’yi sahiplenip Cizre’nin yüzüne bakmıyorsanız, Erdoğan’ın savaşına yardım ediyorsunuz anlamına gelir.
Cizre’nin nedenini biliyorsunuz. Erdoğan HDP yüzünden başkan olamadı. Bu nedenle en yüksek HDP oyu alan Silvan’a, Sur’a, Cizre’ye savaş ilan etti. 90’ları Erdoğan yorumu ile uygulayan devlet o zaman ki köylerin boşaltılması sahnelerinin olmadığını gördükçe ne yapacağını şaşırıyor. Sokağa çıkma yasağı kalkar kalkmaz cenazelerini defnetmek için sokağa dökülenler neredeyse Cizre halkının tamamı diyebilirim. Yani Cizre Halkı “Ölürüm de yerimden yurdumdan gitmem diyor ve elime geçen ilk fırsatta bu savaşı yapanlardan hesap sorarım” diyor ve tüm şehir ayağa kalkıyor.  90’lardan bugüne güçlenen Kürt Siyasi hareketinin bugünlerden daha fazla güçlenerek çıkacağını düşünebiliriz.
Bundan sonra HDP’nin oylarının azaltılması için ölümler, operasyonlar, tutuklamalar arkası arkasına gelecek görünüyor. Memleketin dört bir yanına dağılmış Kürt Halkı için bu hiç yabana atılmayacaktır. Toplum olarak, parti olarak ve aldığı oy oranı olarak demokrasi güçlerinin de birinci gündem maddesi haline gelerek mutlak bir büyüme ile Erdoğan’ın karşısına çıkacaktır. Asker yakınlarından da çok büyük tepki aldığı ortadadır. Geriye Erdoğan’ı ilelebet yollayacak gerçek bir barış ve demokrasi mücadelesinin büyütülmesi kalıyor.
Önümüzdeki seçimin olmayacağı, olamayacağı AKP için önünde duran bir hamledir. Herkes bu ortamda seçimden vazgeçse ve fiili başkanlık dediği sürecin hukuk maddelerini de yazsa meclis sayfasını derhal kapatacak. Hale bakın ülkede kan gövdeyi götürüyor meclisin çalışmasını engelliyorlar.
Bizler seçimin yapılabilmesi ve seçim hakkının sonuna kadar kullanılmasını sağlamaya mecburuz. En önemlisi batıyı da ikna edecek, bir ölümlerin olmadığı süreci ne yapıp edip inşa etmek zorundayız. Barış mücadelesini de, Cizre Halkı’nın direnişini de, seçime kavuşarak diktatöre misliyle cevap verebilmemizi de sağlayacak olan budur.