Defalarca tekrarlamak lazım; 400 vekil için Erdoğan’ın yarattığı kanlı dönem kesinlikle ona kaybettirecek. Eğer soğukkanlı bir şekilde “400 vekil verilseydi” açıklaması yaptıysa tüm ölümlerin hesabını tek başına vermek durumundadır. Kendisi gibi olanlarla tarihin büyük kara lekesi olarak anılacaklar. Çocukların katili olarak tarihe geçecekler. Polis kurşunu ile ölen Cemile Çağırga’nın cenazesini buzdolabında bekletenler olarak anılacaklar. Bölge insanının cenazelerini çürümeye terk ederek 400 vekilin acısını cenazelerden de çıkarmaya çalışanlar olarak anılacaklar.
Halkların nazarında yaratmak istedikleri düşmanlık mayası hiç bir zaman tutmayacak. Erdoğan’a öfkelenenler “çözüm sürecini neden başlattın” diye öfkelenmiyorlar. Malesef gelinen aşamadamilliyetçiler “biz demiştik çözüm sürecine hiç girilmemeliydi” diyerek bu öfkeyi kendilerine yontma derdindeler. Tam da bu dönemin kafatasçıları olarak ortalığa saçıldılar. AKP gibi ezelden beri “dağlar temizlensin” çığırtkanlığında oldukları için onlara da uyuyor. Ellerine geçse onlar da yoksul halk evlatlarını savaşa yollayıp kendilerinin tırnağına taş değmeden kanlı bir sürece imza atacaklar.
Halkın feryadı farklıdır, nasıl oluyorsa olsun ama evlatlarının ölmediği bir süreç devam etsin istiyor.Yarbayın anlatmak istediği budur; asker yakınlarıErdoğan’a “neden çözüm sürecinin tamamını getirmedin de ölümlü süreci başlattın” diye öfkeleniyor. Halkın derdi “ölerek değil ölmeden başka türlü çözüm bulunsun” şeklindedir. Bunun adı da meclis üzerinden siyasi bir çözüm, müzakere veya çözüm sürecidir.
Yaşadığımız Erdoğan sorunu milliyetçilik, ırkçılıkla ortadan kaldırılamayacak kadar genel ve kangren olmuş bir sorundur. Bu süreçte ırkçılık yapanlar Erdoğan’ın çanağına öyle veya böyle su taşımaktadır. Bu dönemde CHP de tezkereyi onaylayarak çok büyük yanlış yapmıştır ve o cephede yer almıştır. Genel muhalefet içerisinde ilerlemesi beklenirken Erdoğan’ın savaşına onay vererek halklar nezdinde en olmayacak yere yerleşmiştir. Bu saatten sonra barış mücadelesinin aktörü nasıl olabilir ki?
AKP, HDP dışında genel muhalefette ciddi bir yarılma yaratmak konusunda başarılı olmuştur. Ama bu da halkın yüzünün HDP’ye daha fazla dönmesi anlamına gelmektedir. HDP’nin bunu bilerek hareket etmesi, sahip çıkması ve büyütmesi elzemdir.
Dağlıca’da askerler ölürken, Beypazarı’nda mevsimlik Kürt işçilerineorganize edilmiş linçciler saldırıyor, Kayseri’de doğuya gidiyor diye otobüsleri taşlıyorlar, HDP binaları yakılıp yıkılıyor. Dağlıca’yı sebep göstererek düşmanlığı körüklemeye katliamlara büyük şehirlerde de zemin hazırlamaya soyundular.Aynı linçci güruh Hürriyet gazetesine de saldırıyor. Bir nevi batıyı da bu şekilde tehdit ediyorlar.
Davutoğlu’na gelince konuşması bittiklerinin resmidir. Diyor ki “dağlardaki teroristler temizlenene kadar devam edecek” Bu memlekette çok büyük bir kesimartık Kürt Sorunu’nun ölerek ve öldürülerek çözülebileceğine inanmıyor. Davutoğlu bu lafları söylerken pek çok insan aslında taş yağmuruna tutmak istiyor. Türkiye ortalaması “denendi ve bu şekilde olmadı” diye bakıyor.
Bu ortamdan bizi en hızlı kurtaracak olan kare; Bakırköy’de Barış Mitingi’nde asker ve gerilla annesinin el ele herkesi barışa davet etmesidir. Demirtaş ne diyor “Kürt Türk birbirinize sarılın”. Gezi hepimizin ortak çıtası olduğu için hemen hatırlayalım; Türk bayraklı ve BDP bayraklı iki kardeşimizin Erdoğan’ın polisinden kaçarken ki görüntüsü nasıl da örnek gösterilmişti.Ve bu büyük birlik içerisinde Erdoğan bir “ucubeye” dönüşmüştü. Gün olacak devran dönecek Gezi’deki birlik kendini tekrar ortaya koyacak. Sakın unutmayın Gezi çözüm sürecinin hemen ardından başlayabilmişti.
Şimdi bizi yüreklendirecek şey Davutoğlu’nun yalan söyleyerek gizlediği ana medyanın görüntülerini yayınlamadığı Dağlıca’da ölen askerleri sırtında taşıyan Kürt Halkı’dır.
Seçimin gerçekleşip gerçekleşmemesi ihtimali ve korkusunu da yaydılar, ama demokratik ve siyasal alanın güçleri seçim hakkını ve sürecini sonuna kadar büyütmek için çalışmalıdır. Bize “barış mümkün değildir seçimlerin olması mümkün değildir” dedirtemezler, “400 vekile fedayız” dedirtemedikleri gibi.