Davutoğlu görevi iade etse bile (bir de gerekirse diye ekleme yapıyor) Erdoğan’ın görevi CHP’ye vermeyeceği ortadadır. Kalan sürenin dolmasını bekleyecek ve erken seçimi açıklayacak görünüyor. Gerçek bir koalisyon görüşmesi bile yapılmasını engellemişErdoğan’dan CHP’ye görevi vermesini kimse beklemiyor. 

CHP siyasetin selahiyeti gereği koalisyon görüşmelerindeki ısrarlı ve titiz tutumu, demokratik teamüllere sahip çıkarak görevi istemesi AKP’nin gerekçelerini yerlere düşürdü. Tur tamamlandıktan sonraBeşir Atalaycümlelerini toparlayamadı. HDPde görevin vakit kaybetmeden ikinci partiye CHP’ye verilmesinin çağrısını yapmakla doğru yapmıştır.

Anayasa hukukçusu İbrahim Kaboğlu’nun değerlendirmesine göre de HDP ve CHP el ele verirse (184 milletvekiline ihtiyaç var, iki partinin sayısı yetiyor) Erdoğan hakkında gensoru vererek Cumhurbaşkanı’nın yasayı çiğnediğini meclis çatısı altında ilan edebilirler. Bu saatten sonra zaten tüm muhalefetin Erdoğan’ı hedef alan bir siyaset yürütmekten başka bir yolu kalmamıştır.

AKP’nin ördüğü bu kanlı süreç 90’lı yılların da gerisindedir diyerek oluşan yaygın kanaat boşa değildir. En kanlı yıllar kabul edilen 90’larda bile görevi iade etme kuralı olağan şekilde işlemiş 1995’de Demirel Cumhurbaşkanı olarak Çiller’e görevi vermiş, kuramayınca görevi iade etmiş, Mesut Yılmaz kurmuş. Erken seçime götürecek süreci de hangi tehlikenin nereden ve nasıl geldiği belli olmayan bir yolda ilerletmek istiyorlar.

***

Erdoğan çekilebileceği en hukuksuz en akıl dışı bölüme doğru kaydı. Çatışma ortamı dışında elinde kendisini anlatabilecek bir çizgi kalmadı. Tam bir darbeci ağzıyla konuşuyorçünkü bu sürecin kendisine yaramayacağını fark etti. “Kabul etseniz de etmezseniz de Türkiye’de yönetim şekli fiilen değişmiştir hukuksal çerçevesi kalmıştır”ne demektir? Herkes biliyor ki Anayasa’nın tamamen ortadan kalktığını, seçimlerin gerekmediğini ima etmektir. Zaten 12 Eylül’de de önce darbe yaptılar Cumhuriyet 1923’te kurulmamış gibi Kenan Evren hukuki çerçevesini bulup kendini ülkenin kurucusu ilan etti.

Halkın kararını vererek sandığa gidip Erdoğan’ın başkanlığını durdurduğunu kabul edemiyor. Şöyle düşünüyor“Genel seçimlerde beni seçeceklerdi ama halk ufak bir yanlışlık yaptı. Bu nedenle bu ufak yanlışlığı erken seçimde kolaylıkla düzeltirim, savaş ortamında kaynar gider”.

Her söze başlayan AKP’li “%50 oyla, seçimle geldik” oluyordu şimdi meşrulukları ayaklar altına düşünce “Ne seçimi gerekirse kalıbına uydururuz” bölümüne geçtiler. Zaten hayatta ne çekiyorsak “kalıbına uydururuz” aklından çekiyoruz. Ne diyor Müezzinoğlu: “Cumhurbaşkanı yerine başkan seçseydik Türkiye bu kaosu yaşamayacaktı”.Yani halkı cezalandırdıklarını itiraf ediyorlar.

Erdoğan savaşta ölmeyi idealize ediyorama cevabını alıyor, şehit cenazelerinde yüreği yanan analar babalar ne diyorlar: “Erdoğan göndersin, fabrika sahipleri göndersin neden bizim çocuklarımız gidiyor savaşa? Ben sağ olmayacaksam vatan sağolmasın”. AKP’nin işine yaramasını istediği şehit cenazeleri ona kesinlikle oy olarak dönmeyecek. Emekçilerin, yoksulların, işsizlerin, halkın hayatıyla oynadığı çırılçıplak bir gerçek olarak ortaya çıktı. Bu ortamda Kürt düşmanlığı, ırkçılık kendine yer bulacaktır, MHP ilerleyebilecektir ama barış ve kardeşlik mücadelesi verenler de boş durmayacaktır.

***

Tablo mücadele cephesi için hiç bir zaman umutsuz değildir zaten buna hakkımız yok. Genel seçimlerde halkın önemli bir kesiminin tarafımıza geçtiğini bu kalkışmayı büyütebilecek dönemde olduğumuzu unutmamalıyız, yegâne sahip çıkılacak meselesimiz %13 olmalıdır.

Ayrıca şu görüşün bize zarar verdiğini düşünüyorum “Efendim AKP seçimle de gitmeyecek ki”. Bırakalım bu çözümsüz bırakan çizgiyi, gün bugündür. Hayır, AKP ile seçime girmek, sonuna kadar seçimin selahiyeti için uğraşmak, seçim sonuçlarının da ülke de bambaşka bir ortama vesile olabileciğini ortaya çakmak zorundayız. Bugün bu güçle AKP’yi sandıkta yenmeyip de ne yapacağız?

***

Bizim eserlerimizde gerçekten tam bir klasik, her dönemi anlatıyor. Bakın Erdoğan nasıl gözünüzün önüne gelecek. Hani Nazım Hikmet’in Taranta Babu’ya mektuplar adında bir eseri var ya bazı bölümleri insanı çok coşkulandırır. Mussolini’nin egemen olduğu İtalya’da çekmeceden çıkan mektupların sahibi Habeşistanlı (Etiyopya) gencin dilinden faşizmi anlatır işte oradan çok kısa bölüm“...durup dinlenmeden konuşuyor. Mussolini çok konuşuyor Taranta Babu çok korktuğu için  çok konuşuyor!”

Erdoğan’ın korkaklığını, başkanlığını yıkmaya cesaretimiz yetecektir.