Savaşı gündemine almayan, tereddüt edenlere lafım.
Gezi’den sonra forumlara gelmedin, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde “kendimi hazır hissetmiyorum” dedin, AKP en büyük tehlike oldu kapitalizm karşıtlığını koyultmak aklına geldi, genel seçim geldi “seçim nedir ki yaşasın sokak” dedin, savaş sınıra dayandı bu sefer de ortalıkta yoksun. Hani AKP değil emperyalizm karşıtlığı seni ilgilendiriyordu, hani sokakları hiç boş bırakmayacaktın? Ne oldu şimdi de “sokaklar nedir ki yaşasın adalar” deme zamanın mı?
Türkiye solunun hayrına bu tartışma devam etmelidir. Solu temsil ettiği sanılan bu eğilimler gerçek bir ders çıkarana kadar. Savaşı gören, siyaseti solsuz bırakmayanlar da hep olacak.Bir yanda da bu tartışma solcu düşmanlığı yapılarak da sürdürülemez. Solun içinde tutarlılığını dünden yarına taşıyanlar sırtında yumurta küfesini taşıyanlar olacak bu tartışmayı yapmak onların hakkıdır. Elbette solun gündem dışı kalmadığını savaşı püskürtecek, emperyalizm karşısında duracak birinci güç olduğunu göstermek de yine solun görevidir.
Seçim sonuçları güzel demesini bilenlerin, lafla peynir gemisi yürümediği gibi savaşı durdurmakla da alakaları olamıyor.Zaman kaybetmek de hiçbir sorun görmediniz, bugünün yarını hep vardı savaş hiç uzakta değilmiş, geldi kapıya dayandı.
***
Peki AKP savaşa girmek konusunda ciddi mi? Erdoğan’a bakıp bu konuda tereddüt olduğunu düşünmek son derece yersiz, “bedeli ne olursa olsun” diyor, koalisyona inanmadığını açıklıyor. Bir kere savaşa karar vermiş, iki bedel ödeyeceğini biliyor, üç gene de gireceğim diyor. Çünkü bu bedeli kendisi dışındaki insanlara ödetecek, seçimlerin cezasını da vermiş olacak. Davutoğlu işine bakıyor seçimden memnun koalisyon görüşmelerini planlıyor, ama Erdoğan erken seçim şart dedirtecek savaş programını nasıl hızlandıracağına bakıyor.
Amerika bile bir Irak yenilgisinden sonra savaşa girmeye tövbe etmiş bir ülke. Ayrıca girdin de nasıl çıkacaksın? Dünyaya bunu nasıl anlatacaksın? Başta İran, Rusya ve Çin karşına dikilecek o zaman ne yapacaksın? Tampon bölgeyi kurdun ve hiçbir şey olmadı bırakırken kime bırakacaksın? Bir ülkenin toprağına hakkın ve hukukun olmadan işgal etmiş olacaksın bunun cevabı nasıl olacak? Erdoğan için bunların hiçbir önemi yok bir onun başkanlığının önemi var. Kendisi ve hanedanı girmeyecek ki halkın evlatları gidecek, olan halklara olacak, tabi ki böyle bakıyorlar.
Osmanlı’nın son döneminde İttihat ve Terakki’nin kurucularından Enver Paşa’nın ülkeyi hesapsızca 1.Dünya Savaşı’na sokması, Sarıkamış’a binlerce askeri yollaması bu askerlerin büyük kısmının donarak ölmesi, Ermeni Soykırımı’na imza atması da aynı soydandır. Halkları savaşa sokarken gözlerini kırpmazlar, soykırım yaparken gözlerini kırpmazlar bu nedenle var gücümüzle “savaşa hayır”, hep birlikte “savaşa hayır”, yüz bin kere hayır.
***
AKP uzun zamandır desteklediği ortada olan IŞİD’i hedef aldığını açıklıyor da bu saatten sonra nasıl çarpışacaklar, kim inanır ki buna?
Tam olarak sorun Rojava’yı ve orada pek çok halkı koruduğu ortada olan PYD’nin gittikçe güçlenmesi ve IŞİD’i püskürtmesidir. Bu durum artık Kürt sorunu yoktur çizgisindeki AKP’ye rahatlıkla çözüm sürecini bitirmek için iç savaş olarak değerlendirme imkanı vermektedir. Artık içerde Kürt Halkı partisiyle birlikte ciddi bir siyasallaşma, toplumsallaşma seviyesini yakaladığı için AKP bunu Türkiye içinden kolayca yapamamaktadır.
***
Seçim öncesinde en asap kaldıran değerlendirme de AKP ve HDP’nin bir anlaşma yaptığı yönündeydi. Mersin’deki bombaların patlaması bile bu görüşü yıldırmadı. Şimdi meclis başkanlığında da koalisyon görüşmelerinde de HDP’nin adı ihtimallerden biri olarak bile geçmiyor. Bu tezi savunanlar “gene de vardır bir anlaşma” derlerse şaşırmam beklerim onlardan.
***
Solun durumu bu ama HDP ile beraber bir sol algısı yayıldı. HDP le beraber sol büyüdü olarak görülüyor bunu bilelim. Demokrasi toplumda hem teamül hem de kural olarak yayıldı, yerleşti.
Bununla beraber Türkiye sağı bazı konularda karikatür gibi kalıyor ve artık ciddiye alınmayacak bir aşamaya geldi. Yıllar önceki taktiklere dönemiyorlar, “bölücü” muhabbeti bitti gitti, dayandıkları temel havada uçuşuyor. Arkalarını yaslayacakları yakın dönemde bir darbe olmadığı için yaptıkları demokratik teamüllere dayanarak çürütülüyor, dalga konusu oluyor. Mesela MHP öyle bir Kürt düşmanlığına soyunuyor ki HDP’nin verdiği partiye oy vermemeyi seçiyor.
AKP’ye gelince savaşa gerekçe için Kürtler’in soykırım yaptığını savunuyor. Türkiye’nin %13 kesimini arkasına almış bir siyasete hiç kolay değil artık böyle gerekçelerle saldırmak. Savaşa ve iç savaşa karşı da mücadeleyi büyütmek için daha güçlüyüz daha haklıyız.