28 Şubat 1997 Darbesi’nin yıldönümünde AKP güdümünde bir propaganda, bir değerlendirme dalgası devam ediyor.

Darbe sistematiği kendi medyasını yaratmıştı AKP’de kendi medyasını iyi kullanıyor. Bir çok kıymetli yazarı da işinden ederek.
 
AKP’nin 28 Şubat telaşı kendi tehlikesini yok etme üzerine kurulu. Refah Partisi’nin kapatılması gerçeğine dayanıyor.
Bugünün Cumhurbaşkanı, Başbakanı o zamanın kapatılan Refah Partisi’nin kurmaylarıydılar.
 
Darbeciler tarafından kapatılan siyasi partinin her türlü değerlendirmesini yapmış yöneticisiydiler.
 
Tehlikenin nasıl ne zaman geldiğinin en temelli değerlendirmelerini yapmışlardı, o zamanın seçilmişleri olarak.
 
AKP için kapatılma tehlikesi kendisine bir daha gelmesin de ne olursa olsundu.
 
Diğer esaslar 28 Şubat’daki kapitalist hükümetler için ne ise AKP içinde odur.
 
Siyaset ve ordu ikilemi bir turnusoldur. Solun birini bir yana diğerini bir yana atar. Burada tereddüte düşmek, tartışmayı sadeleştirmeden sürdürmek, ancak ve ancak mezalimin işine yarar.
 
Sol siyasetten şaşmamalıdır. Bir siyasetin partisi kapatılacaksa her siyaset hele de sistem karşıtı siyaset dünden kapatılır anlamına gelir.
 
Siyaset, siyasetle konuşmalıdır. Siyaset, siyasete karşı ideoloji ve pratik üretmelidir.
 
Toplum bu gerçekten yanadır. Oylarını her dönemde bu gerçekten yana kullanmaktadır.
 
AKP gibi bir kapitalist siyasete karşı Sosyalist bir siyaset üretilmelidir.
 
28 Şubat, gücünü darbelerden, darbecilerden, yargılanmayan katillerden, derin devlet güçlerinden, yargılanmayan katliamların sorumlusu devletten alır. Özel Harp Dairesi, JİTEM ve Ergenekon’dan alır.
 
28 Şubat ile bu başlıkların rabıtası kurulmadan gerçek bir değerlendirme yapılmış olmaz.
 
Toplu mezar gerçeği gözümüzün önündeyken derhal harekete geçilmeden olmaz.
 
Aslına inilmiş, aslı konuşulmuş, aslına karşı bir mücadele verilmiş olmaz. Sureti ile uğraşmakla kalınır.
 
28 Şubat seçilenlerin ve meclisin iradesini hiçe saymanın ötesinde Sincan’da halkın üzerine tankların yürümesidir.
 
Müslüman halka, çıkarılan iş yasaları ile emekçilere zulmedilmesidir. Özellikle devrimcilere F Tipi Cezaevi uygulamasının getirilmesidir, cezaevlerinde 19 Aralık Katliamı’nın yapılmasıdır, Abdullah Öcalan’ın hapsedilmesi ile Kürt Halkı’na daha fazla baskı şiddet demektir.
 
Şimdi AKP’yi savunan bir başka söylem “28 Şubat’ı savunanlar kesintisiz eğitim, 28 Şubat’a karşı olanlar kesintili yani 4+4+4 formülünü savunmalı” üzerine kurulu. Bu yasa teklifi de “dindar gençlik” açıklamasının arkasından geldi, tesadüf değil elbette.
 
Sekiz yıllık kesintisiz eğitim uygulaması, 28 Şubat’ın ardından kurulan ANASOL-D hükümetinin başında olan Mesut Yılmaz tarafından getirilmişti. Darbecilerin İmam Hatipler’e karşı getirdiği bir uygulama olarak görüldü, uygulandı.
 
En temel haklardan olan eğitim, 28 Şubat karşıtlığına sıkıştırılamaz. AKP’nin dindar gençlik hedefi yüzünden gençlik eğitim hakkından vazgeçmez. Eğitim sorunu çözülecekse var olanı geriye çekerek yapılamaz. 8 yıl alınan eğitimi 4 yıla indirerek ilerleme kat edilemez.
 
İlkokul 5’den terk olan büyüklerimiz bile her seferinde okula devam etmediği için pişmanlığını anlatır durur.
 
Eğitimciler, aileler, öğrenciler olmadan sağlıklı bir eğitim değerlendirmesi ve değişikliği yapılamaz.
 
Çocuklarımızın geleceği, binlerce ataması yapılmayan öğretmenin geleceği, üniversitelerde gelecek mücadelesine şimdiden başlayan gençlerin sorununu “kendine müslüman” olanlar çözemez.
 
“Topluma müslüman” olanlar çözebilir.