AKP döneminin ekonomide büyük sorunlar yaşattığı bir bir açığa çıkıyor. Hiç tesadüf değil, bu esnada işçi direnişleri şahlanıyor. Doğal gaz faturaları, patates fiyatlarının el yakmasıyla iyice ayyuka çıkan süreç işçi direnişleri ile virajını alıyor.
Bursa’da Renault işçisi kıvılcımı çaktı. Tofaş, Coşkunöz, DJC ve Mako işçileri de direnişi büyütüyor. Farklı illerin destekleri ile işçilerin direnişinin nasıl bir anda alevlendiğini görmek tüm toplumun kendine güvenini sıcacık bir hale getiriyor. Bu sefer her yeri sermaye değil işçinin sözü sarıyor.

Bu seçim döneminin en umut vaad eden tarafı budur. Davutoğlu ve Erdoğan ekonomi büyüdüğü nağralarını atamıyorlar “eskiden enflasyon vardı şimdi yok” diyemiyor işsizlikle ilgili ağızlarını açamıyorlar, işçileri seçime kadar idare etmenin çaresini bulamıyorlar. Her şeye katlanılır her şey kabul edilir ama açlığa gelince sular durulur. Önce ekmek, ekmek, ekmek.
Maden işçisini karını artırmak için ölüme mahkum eden AKP rantçılığı metal işçisinin de hakkını nasıl çaldığını daha fazla gizleyemedi. MESS (Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası) Bosch işçisine daha fazla zam verebilirken Renault işçisinin ücretinden çalarak sözleşme sürecini kapatacaklarını sandılar. Doymak nedir asla bilmeyecek olan MESS’in patronları Renault işçinin saat 2 TL’lik hakkını çalmak istedi. Suçüstü yakalandılar. Binlerce Renault işçisi tüm tehditlere göğsünü gere gere iş bırakma eylemi ile yanıt verdi. Sonra diğer fabrikalarda eylemin arkası geldi.

Türk Metal denen işçi adına sözleşmeyi imzalayan taraf (sendika demeye kimsenin dili varmadığı) adeta bir tehdit makinesi, hükümet tetikçisi. İstifa eden işçileri bile döven işçinin azılı düşmanları. Hükümet ve patronla birlikte işçinin iliğini kemiğini sömürmeye ant içmişler. İplikleri artık pazara çıktığı için metal işçisinin de tek derdi kendi deyimleri ile fabrikalarından “Türk Metali def etmek”.

MESS açıklama yapmış “eylemler maalesef katlanılamaz boyutlara ulaşmıştır”. Buradan işçilerin iş bıraktığında nasıl da patronların elinin kolunun bağlandığını görüyoruz. Dünyaya yaptığı dev sipariş ağının nasıl da göçtüğünü görüyoruz. Ve bu Fransa’ya bağlı dev teknoloji ile çalışan bir fabrikadan böyle apaçık bir gerçek olarak çıkıyor. İşçi olmazsa o dev makineler o dev fabrikalar bir hiçmiş demek ki. Patron bir hiçmiş demek ki.
İşçilerin sermayeye en ufak bir şekilde kafa tutması ki burada pek çok fabrikayı saran bir direniş ateşi var, bizler için dev bir imkandır.  

Belli ki Renault işçisi de bu büyük iş bırakma eylemine kara verene kadar adım adım düşünmüş de yola çıkmış. Şimdi sermaye tarafı nasıl saldıracağını düşünür planlarken işçiler de bu saldırıları nasıl karşılayacağını planlıyor.
Bize de Tekel Direnişi’ndeki işçilerle toplumun ortak mücadele zeminini yaratmanın yolunu açmak için her türlü baskıyı aşmanın fikrini ve pratiğini geliştirmek düşer. Ama unutmayalım sabır ve ince işçilikle.