Kenan Evren halkın istediği cezayı çekmeden öldü. Bu devletin ayıbıdır. Biliyoruz ki devlet karanlık tarafını sürdürebilmek için Evren’in yargılandığı davanın ilerlemesini engelledi. Ne mahkemeye getirildi ne de katliam belgeleri devletin karanlık odalarından çıkarıldı.

Kenan Evren’in öğrencileri çeşit çeşit devlet kademesinde yollarına devam ediyorlar. 12 Eylül’ün yasalarına kurumlarına AKP dört elle sarılarak daha da geriye götürerek sürdürüyor. Kenan Evren “mecliste iki parti yeterlidir” diyordu Tayyip Erdoğan başkanlık sistemi ile sadece kendini meclis ilan etmek istiyor.

Ailelerin ve darbeye karşı mücadele edenlerin peşini bırakmadığı 12 Eylül Davası’nın sonucunda Tahsin Şahinkaya ile birlikte ömür boyu hapis cezası aldı. Evlatlarını kaybedenlerin, dönemi yaşayanların içine bir parça da olsa su serpildi. Ama dava orada bitmedi, davanın mücadelesini verenler darbeye yardım ve yataklık eden herkesten hesap sormaya devam ediyorlar.

Son nefesine kadar nasıl lanetlendiğini gözleri ile gördü. “Netekim” yediği yemek akciğerine kaçtı ve boğularak öldü. Tüm toplumun adına karşısına dikilen Berfo Ana’nın büyük bedduasını aldı. Bu da Kenan Evren’e ders olmuştu.

Seçim dönemine yaklaşmış olan AKP arkasından iyi bir söz söylememeye çalışıyor. Akşamdan sabaha her türlü yargıyı istediği gibi düzenleyen AKP iki darbecinin cezaları Yargıtay’da incelenmekte olduğu için rütbeleriyle taltif etmeyi, devlet töreni ile kaldırmayı da ihmal etmiyor.

Darbe karşıtlığını her zaman ortaya koyan HDP’yi dışında tutuyorum. Tüm partilerin cenazesine katılmayacaklarını söylemesi de darbecilerle ilgili siyasetin artık almak zorunda olduğu tavrın geldiği aşamayı gösteriyor. Darbecileri yargılamak için bunca mücadele verilmemiş olsa hepsi koşa koşa devlet törenine katılırdı.

Kenan Evren ömrünü sosyalizm düşmanlığına adamıştı. Bugün sosyalist örgütlere karşı yapılan düşmanlıklar da ondan türemiştir. Hedefinde sosyalizm mücadelesi için canını ortaya koymuş memleketimizin pırlantası devrimci gençleri vardı.

Bugün 1 Mayıs’ta Taksim’i yasaklayanlar gibi Kenan Evren’de Taksim’i dolduranların baş düşmanıydı.

Ağızlarının suyu akarak işçilere en vahşi kapitalizmi getirmek istediler. Soma’da 301 işçinin öldüğü günleri hazırlamak için taşeronlaşmaya kucak açanlardı. Turgut Özal (24 Ocak Kararları’nı kast ederek) “12 Eylül olmasaydı bu ekonomik programın neticelerini alamazdık” demişti, darbeye pek sevinen patronlardan Rahmi Koç da “askeri yönetim zamanında ve doğru kararlar almasıyla çok değerli zaman tasarrufu sağlandı” demişti.

Sosyalizm mücadelesini elbette ki bitiremediler. Hep varlığını hep tarihini en derinde bir yanardağ gibi taşıdı. Darbeye kadar yendiğimiz pek çok tarihsel moment olmuştu. Bir yenilgi yaşasak da yenmek için yendiğimiz tarihin elinden tutarak yeniden ayağa kaldırabilirdik.

Melih Pekdemir çok doğru söylemiş “Türkiye’yi Fatsa yapmak isteyenler bunda başarılı olamadılar; ama Türkiye’nin bir Maraş haline getirilmesini de önlediler.” İşte bizim onları yendiğimizin en önemli nişanelerinden biridir. “Yenildiler denmesin” diye ser verip sır vermeyenlerimizi hiçbir zaman unutmadık.

***

Ve işte dünyada sosyalizmin büyük başarısı Sovyet Rusya tarihi; Nazi Ordularını 9 Mayıs’ta yenen Kızıl Ordu’da sosyalizm mücadelesinin nişanesidir. Dünyada pek çok inan bu tarihsel başarıyı 70. Yıldönümünde hakkını teslim ederek anmaktadır.

İlber Ortaylı “Nazileri yenmek, bugünkü Rusya topraklarından ve hatta Doğu Avrupa’dan kovalamak, Sovyet Kızıl Ordusu’nun eseridir.”

Ayşe Hür’de şöyle demiş “2. Dünya Savaşı’nda 1941-1943 arasında (özellikle Haziran-Temmuz 1941’de) büyük yenilgiler, geri çekilmeler oldu, ama Temmuz 1942-Şubat 1943 arasındaki Stalingrad muharebelerinin kazanılmasıyla yenilgiler silsilesi durdurulduğu gibi, 1943 Temmuzundan itibaren 16 ay içinde Kızıl Ordu sürekli ilerleyerek Nazi ordularını sürekli püskürttü.

Türkiye halkları Sovyetler Birliği’ne Nazi orduları karşısındaki direnişi için şükran duymalı. Nazi orduları o zamana kadar tarafsız kalan Türkiye’yi Sovyetler Birliği’ni yenilgiye uğrattıktan sonra savaşa girmesi için zorlayacaktı.”

12 Eylül yenilgisi değil nasıl ve ne zaman yendiğimizin resmine takılıp kalalım. O zaman işler daha da yoluna girer daha da hızlanır.