Her gün öfkemizi katlayan yeni bir konuyla karşı karşıyayız. Bu konular ne bizim ötemizde ne bize dokunmayacak olan yılanlar. Dolana dolan hepimizi sokacak yılanlar. Yaşanan acılar, zorluklar, şiddet, hukuksuzluk.

Bu gidişattan herkes kendisini sorumlu görmeli. Evlatlarını da sorumlu olarak yetiştirmekten mesul görmeli. “Ne Yapmalı?” sının peşine düşen bir nesil için.
Tutuklamalar, hükümetin siyasi hedefiyle son hızla devam ediyor. Her ayın tutuklama dalgası bir yere saldırıyor. Bu ayki Kürt siyasetine yönelmiş olan tutuklama dalgasının hedefinde 8 Mart, Kadınlar var. Bu nedenle KESK’li kadınları tutukladılar.
Uludere’de 34 köylü Kürt oldukları için sınır boylarında askeri uçaklarla naklen öldürülüyor ve suçlularla ilgili somut bir adım yok hala.
Bir hareketlilikle yapılan kazılarda insan kemikleri çıkıyor ve hiç bir yargılama süreci işlemiyor. Hatta kaybettiği yakınının bedenine ait kemiklerine ulaşan aileler var. Yargılama yok. 
Geçmişte uygulanmış faili meçhul cinayetler bir taraftan aklanıyor. Dosyalar, ifadeler, zaman aşımına terk edilmek isteniyor.
Bu siyaset biçimi evrile kıvrıla toplumda büyük bir kin ve nefreti pompalıyor. 
Nereye kadar? Biz durdurana kadar.
Yoksa A’dan Z’ye AKP’nin müesses nizamı uygulamalarında hızla yol almaya devam edecek.
Yakınmakta bir yere kadar kardeş. Yakına yakına ömür geçer mi? Bir ömür boşa geçeceğine ağlayanlar için geçse fena mı olur? 
Olmaz çocuklar. Hiç fena olmaz.
“Dindar nesil içeri tinerci çocuklar dışarı” nefretini yaratan bakış ve dil tepki gördü. Fakat kendine yol da buldu. Yansımalarını yarattı yaratacağı kadar. Ayrımcılığı hortlatmaya devam etti.
Şimdi de okul müdürü olarak karşımıza çıkıyor düşmanca ve nefret dolu bir ağız.
Büyüyen çocuğa baskılar işkencelerden de öte yok etmeyi uygun gören bir ağız. “Genlerle araştırması yapılsın ve doğmadan yok edilsin” diyebilen bir ağız. 
Kundaktaki çocuğu bile yok etmeyi aklından geçiren bir akıl. 
Çocuklarımızı emanet etmiş olduğumuz okul müdürlerinden sadece biri. AKP Hükümetinin peşinde kümelenen kurumlarının salık verilmiş resmi toplantılarından birinde kendini ifşa ediyor. 
Okullardaki yaratılmak istenen düşünceye bakınız. 
Çocuklarımızı uyaralım, donatalım. Çocuklarımızı her yaşında aklın önemini anlatalım. Akıl ve fikrin üstünlüğünlüğüyle yetiştirelim.
Sadece dindar nesilden sorumlu olan hükümet yarattığı ayrımcı mekanizmalarla okul müdürünü sarıp sarmalayacaktır. 
Binlerce okul müdürü bu yolundan şaşmayarak devam edecektir. Çünkü sistematik bir ayrımcılıkla karşı karşıyayız. 
Mahkemede tutuklamalarla halk arasında da kardeş kavgasını yaratarak ilerliyor.
Bu ayrımcı politikalarla çocuklar sabah okula gittiğinde nasıl yok edeceğini düşünerek seçim yapan bir okul müdürü ile karşılaşacaklar.
Siz artık bu okul müdürünün okul koridorlarında törenlerde neler neler salık verdiğini ve nasıl bir düşmanlık yaydığını varın bir düşünün.
Van depreminde Kürt Bölgesi olmasını kastederek “hak ettiler” demeye getiren sunucuya bir şey yapmayan bir anlamda takdir edenler aynı anlayışı okul müdürüne de yapacaklar.
Kardeş kavgası acıların en acısıdır. Evladını düşünüyorsan kardeşini de düşünmelisin.
Toplumda kardeşlik güçlense bu söz dile gelemez. O dil parçalanır. O gülüşmeler boğum boğum olur. Konuşanı da güleni de olduğu yerde boğar.
Aman çocuklarımızı doğru yerlere emanet edelim. Çocuklarımızı dünyayı değiştirmenin ilmini ve bilimini öğrenecekleri mücadele hayatına emanet edelim.