Seçime yol alan AKP bilhassa ekonomik alandan çok fena dökülüyor. Bugüne kadar biliyorsunuz “ekonomi büyüyor” meselesi düzeni bayağı bir sürüklemelerini sağladı. Ama şimdi ekonomi büyümüyor, Erdoğan faizlerin yükselmesini engelleyemiyor, cari açık artıyor, fiyatlar artıyor, döviz fırlıyor ve çanlar çalıyor.
Oysa Erdoğan faize karşı olan kesimlere seslenerek ve düşük faiz sayesinde büyüyen ekonomiyi anlatarak başkanlık rejimine ulaşmak istiyor. O kaşını kaldırdığı anda faiz de insin istiyor. Tamamen betona dönüşmüş şehirler, inşaata dayalı bir üretim tarzını yeterli görüyorlar. Bunun için birkaç adamını harcamak hiç mesele değil. Merkez Bankası Başkanı hiç değil.
Seçim kürsüsüne çıkarken ellerindeki tek koz “çok mega çok çılgın çok dramatik çok parlak tripleks yol” ile yatıp kalkacaklar görünüyor. Toplumla aralarındaki açı dev bir uçuruma dönerken böyle oluyor. İşçiler mezara giderken Erdoğan’ın saraya çıktığı düzen artık bayağı bir yerinden ifşa olmuştur. İşte tam da bunu anlatmak bu noktanın üzerine gitmek muhalefet için elzemdir.
Ekonomi uzmanı veya evinin ekonomisini planlayan herkes geçen hafta Erdoğan konuştukça yükselen döviz kurunu izledi. Döviz yükselince tabi ki yurt dışından mal alanların işi çıkmaza girdi. Bu da ithalatı yoğun olan memleketimizde bu kadar kısa bir zamanda ciddi zararlar anlamına geliyor. Erdoğan Merkez Bankası'na, başkanına faizi düşürün diye kükredi döviz fırladı. Ekonomi Bakanı ile Maliye Bakanı kavgalı hale geldi döviz fırladı.
Dövizin fırlamasında AKP’nin hükümet olarak aralarında çatışmasının payı büyüktür. Bu çatışmaların da çoğalacağı açıktır. Ama şunu eklemek lazım dökülen ekonomi çok gerilerden ve derinden gelen kanser türünde bir hastalığın sonucudur. Böyle ekonomiye böyle sonuç olacaktı ve oldu. Ve elbette dünya ekonomisinin krize yaklaşan durumu ile de ilgilidir. Dünyadan da kriz açıklamaları geliyor. Amerikan Merkez Bankası (FED) Başkanı açıkça “yeni bir finansal krizi engelleyemeyiz” diye itiraf ediyor.
Erdoğan’ın “dünya kötüyken biz iyiyiz” lafı da ancak bir siyasi hiciv malzemesidir. Şimdi etrafındaki ekonomi danışmanı diye gezen zevat doların yükselmesinin tadına doyulamayacak bir şey olduğunu anlatmaya çalışıyor. Aman efendim “asıl ihracattan ilerlenmeliymiş ithalat da neymiş ki” diye devam ediyorlar, ………… ordusu diyeyim siz boşluğu istediniz şekilde doldurun.
Bu sürecin ardından kaçınılmaz olan kriz ve işsizliği halkın cebinden nasıl karşılayacaklarını planlayacaklar. Kaç kişiyi işten çıkaracaklarını planlayacaklar. Memurlardan ve emeklilerden ne kadar keseceklerini planlayacaklar. Tabi ki toplum da sokağa çıkacak. Ama bunların kafa şöyle işliyor “bu batmanın çıkması da var kardeşim her şey Gezi Direnişi’ndeki faiz lobisi yüzünden oldu. Bir Gezi’ye daha izin vermeyiz. Bu yüzden polisimiz sokakta daha büyük destanlar yazacaktır. Zaten ekonomi de neymiş asıl olan bizim inşaatlar…” şeklinde devam edecek bir felakete kararlılar.
Yine de AKP %50 mi? O iş biraz zor. Her gün milyonlarca insan ekmek almak için elini cebine atıyor, birkaç öğün sofralarına oturuyor. Elektrik faturaları el yakan, dövizi durmadan fırlayan, fiyatı fırlayan mandalinayı almak için kırk kere düşündürten ekonomiye halkımızın bir cevabı olacaktır elbet.