Gezi Direnişi’nde kardeşlerimizi kaybettik IŞİD’in katliam yapmak istediği Kobane ile dayanışma eylemlerinde kardeşlerimizi kaybettik. AKP ölenlerin asıl sorumlusu olarak şimdi de iç güvenlik paketi ile daha fazla ölüm saçmaya hazırlanıyor. Kural ve sınır tanımaz AKP’ye bağlı polis, faşizm yetkisi ile donatılmak isteniyor. Toplumun bir bölümünü şahsi gelecekleri için gözden çıkarmış olduklarını Gezi’deki saldırılarında görmüştük. Hatırlarsanız Erdoğan her konuşmasında Gezi’ye “az bile yaptık” demek istiyordu. Sonraki süreçte de Kobane ve Kürt Hareketi’ni de hedefleyerek IŞİD’le ortaklaşan bir yola girdiler. IŞİD tarafından Kobane’de korkunç bir katliam yapılsın istediler. Koca bir kentin koca bir insanlığın vahşetle ortadan kaldırılmasına tempo tuttular.

Şimdi AKP yaptıklarını tescillemek ve daha da büyütmek için mecliste yapılacak yasaya tempo tutuyor. Daha yasa görüşülürken “Cumhurbaşkanı’na hakaret” den tutuklama bölümüne geçtiler. Bu kin ve öfkenin nedeni belli. Direnişler hükümeti sarstı ve büyük bir tarih kazandı. Gezi direnişi parkını, Kürt Hareketi IŞİD’i def etti, Kobane’yi ve özgürlüğünü kazandı. AKP iki süreçte de tarihte gelmiş geçmiş en çetin direnişlerle karşı karşıya kaldı. İşte alçaklar sürüsünün asaplarını bozan ve mecliste yapmaya çalıştıkları yasanın asıl hedefi, karşılarına çıkacak tarihsel direnişlere bu yolla engel olabilmek.

Denk gelmişsinizdir AKP’yi savunmaya çalışanların işi çok zor. CNN Türk’te Orhan Miroğlu iç güvenlik paketini savunurken kendinden geçip tarifi mümkün olmayan bir nöbet geçirdi. Kürtlerin sokağa çıkmasını vurgulamak için “solun sokağa çıktığı ne zaman görüşmüştür” diyor. Şaşkınlar, hem çözüm süreci ile övünmek istiyorlar hem de anlaşma yapmaya çalıştığı Kürt Siyaseti’ne karşı “yeni savaş yasasını” savunmak istiyorlar.

Seçim öncesi AKP oy oranını daha da kemikleştirerek devam ettirmek istiyor. Bu kesimin ötesine geçebilecek bir aralıkları kalmadı. Zaten bu süreçten sonra en büyük ihtiyacı “hırsız-katil” diye yüzlerine vuranları ortadan kaldırabilmek. Erdoğan hiç Cumhurbaşkanı olduğunu takmadan, Anayasa’yı takmadan, bir haydut misali önlerine çıkanı çiğneyerek seçim meydanlarında kükremek istiyor. Yoksa mantıki olarak toplumun tepkisini çekecek bir yasayla seçime az kala neden uğraşsın? Yol yapar, köprü yapar, vergi affı çıkarır.  

Yasa tüm kesimler tarafından çok tartışılıyor ve tepki ile karşılanıyor. Bu tepkinin ortak ve büyük olmasını toplum en çok da darbe ile hesaplaşma, 90’larla hesaplaşma mücadelelerine borçludur, Cumartesi Anneleri’nin direnişinin hala devam etmesine borçludur. Toplumun darbelerden yıldığını ne acılar çekeceğini şu anda AKP’nin kaymak tabakası dışında tüm kesimler farkındadır. Polisin kayıtsız şartsız gözaltı yetkisinin olmasının, sokak ortasında çekip vurma yetkisinin artırılmasının, sokağa çıkmanın yasak olmasının tüm kesimler ne demek olduğunu gayet iyi biliyor. Toplumun darbelere, katliamlara, gözaltında kayıplara tavrının güncel ve örgütlü sürmesinin gerekliliğini yine yeniden vurgulayalım.  İşte bir sağcı hükümet Türkiye tarihinde bir kez daha darbe benzeri bir faşizme hazırlık yapıyor. Bu yasa ve sistematiği tarihin karanlık çöplüğüne er ya da geç fırlatmak zorundayız.

Muhalefetin mecliste birlikte hareket etmesi de bir tesadüf değildir. Gezi’de tüm kesimlerin birlikte hareket edebilmesi nasıl objektif olarak mümkün olabildiyse bu yasa tartışmalarında da muhalefet bir arada durdu. AKP karşısında ortak durmak dönemin nesnelliğidir. AKP Kobane eylemleri karalamaları sonucu MHP’nin mecliste muhalefete katılmasını da beklemiyordu. Ama “aklı olan AKP’ye aklı olan bu yasaya nasıl karşı çıkmaz” safhasında olduğumuz için muhalefet el ele verdi. Ortak muhalefet CHP, BHH, HDK olarak sokağa da taşınabildi. AKP saldırdıkça muhalefet her fırsatta zorunlu olarak birlikte durmak zorunda kalacak. Yasanın ve faşizmin durdurulması muhalefetin ortak tutumunun ilerlemesine bakmaktadır.