AKP saflarında milletvekili olmak için yüzlerce bürokratın alt ve üst kademelerdeki devlet görevlilerinin istifa ettiğini görüyoruz. AKP ile iyiden iyiye devlet kademelerinde azgınlaşmış kadrolaşma kabak gibi ortaya çıktı. Kendileri dışında kimseye ne adım atacak ne nefes alacak yer bırakmışlar. Buradan MİT’in başındaki Hakan Fidan meselesine gelelim. Fidan haklı AKP’nin bu çal çal devrinde herkesin iştahı kabarıyor. Milletvekili adayı olabilmek için MİT’in başındaki görevinden istifa ediyor. Bu işe Davutoğlu mutlu, Erdoğan üzgün “istifasını uygun görmüyorum” demesine rağmen sözü dinlenmediğinden. Sözü dinlenmemek ne kelime Davutoğlu ve Fidan tarafından çiğnenmiş geçilmiş görünüyor. Yolsuzluk dosyalarının ortaya saçılmasını kast ederek “çok zor günler geçirdik gerekirse paralelle yalnız savaşırım” diyor. Erdoğan bu süreçler sonunda yalnız kalma ihtimalini de önüne koyacak kadar hanedanlık kavgası derdinde.
Cemaat ile AKP arasındaki en kritik isim olarak gündeme gelmiş, ses kayıtlarında savaş planları yaptığı ortaya çıkmış, AKP’nin pek çok karanlık adımının içerisinde yer alan isim, yolsuzlukları ört bas ettiği ortaya çıkmış bir isim. Erdoğan Fidan’ı yargılanmaktan kurtarmak için MİT’çilerin yargılanması iznini kendisine bağlayarak özel yasa bile yapmıştı. Buna rağmen Fidan sözünü dinlemedi.
Bir kez daha yenilmez yıkılmaz görülen AKP’nin aslında iç yüzünün, en tepe takımının pamuk ipliğine bağlı ilişki haritası ortaya çıkıyor. Zaten Davutoğlu’nun bir iki hafta önceki Bakanlar Kurulu’ndaki somurtuk hali Cumhurbaşkanı ile arasındaki depremi ele vermişti. Şimdi de Fidan’ın adaylığı konusunda Erdoğan’ı karşısına alma pahasına kendisini ortaya attı. Cumhurbaşkanı istifaya üzgünlüğünü dile getirirken Başbakan çok mutlu bir şekilde Fidan’ın adayını övüyor.
Bir de bu hafta sırf Arınç açıklama yapmasın diye Bakanlar Kurulu toplantısının yapılmadığı haberleri yayılınca çatlaklar sürecinin sosu oldu. Arınç’ın açıklamalarında özellikle Erdoğan’ın 400 milletvekili istemesini kast ederek “%50’nin AKP’ye olan öfkesinin gittikçe arttığını” itiraf etmesi, toplumsal öfkeden ürktüğünü göstermesi, ardından da ne olursa olsun “467 bile çıksa referanduma götürmeliyiz” demesi de aralarındaki bir başka çatlağın ifadesidir, 400 milletvekilini abes bulduğunu anlatmak istiyor. AKP’lileri koruyan kolluk güçleri olmasa acaba sokakta ne hale gelirler? Arınç’ın ve AKP’nin gözünü korkutan da budur.
Erdoğan’ın bir başka çatlağı da ağzından düşürmediği faizler. Sanki faiz Erdoğan ol deyince olacak olma deyince olmayacakmış gibi açıklamalar yapıyor. Faizi indirmeyen ekonomi takımını tehdit edip duruyor. Ekonomi takımı da artık yıldı usandı. Onlar da Erdoğan’dan farklı bir yaklaşımı mecburen ifade etmeden edemiyorlar.
***
Neye bağlıdır AKP melanetinin sonu? Tamamen bize bağlı, gelişmeleri dikkatli takip edelim ve gelişmelerden bize çok şey düştüğünü görmeden geçmeyelim. 13 Şubat Boykotu’nun yarattığı çok önemli bir dalga var. Bu dalga AKP’de belli ki yeni bir Gezi korkusu yaratmış. Boykotun kitleselliği ile çöpe atılacak İzmir Valiliği yasak kararında diyor ki “BHH isimli yapılanmanın izleyeceği yol ile mücadele yönteminin sayın Cumhurbaşkanı, sayın Başbakan ile Ak Parti politikalarının karşıtı olduğunu… Boykotlarda Gezi Parkı eylemlerini yeniden canlandırmak ve genel seçimler öncesi karmaşa yaşanmasına sebebiyet vermek istenildiğini” belirtmişler. Biz de tam olarak bunu hedeflemiştik, AKP’nin üzerine yapışan Gezi kabusu canlansın, tazelensin istemiştik. İşçiler “grev erteleme” yasağını nasıl boşa düşürdüyse, boykot da bu yasağı boşa düşürecek. Çocuklarımızı, geleceğini, eğitimi ellerinden kurtarmayı başaracak.