Birlik, seçim, AKP karşıtlığı konularında bir konsensüs ihtiyacının olduğu apaçık ortada. Büyük bir kesim büyük bir beklenti şiddetli gelecek kaygısı yaşıyor. Pek tabi ki şiddetli ve büyük cevaplar bekliyor. Bu sürecin neresinden ne kadar tutabileceğini planlamak istiyor. Nereye, ne kadar dahil olabileceğine karar vermek istiyor.

AKP karşısında şüphesiz bir birlik sonucuna ulaştığımız aşama olduğu için hiç çekinmeden Gezi referansı ile konuşabiliriz. Bu dönemde Gezi gibi bir gücü yakalayamaz mıyız? Herkesin AKP’ye karşı bir araya gelebildiği bir güç. Yakalamamız gerekmez mi? Bu esnada AKP karşıtlığında tasarruflu davrananlara bilhassa sormak lazım. AKP’yi bırakın tek adamlık, diktatörlükle Erdoğan’ın başkanlık sistemini istediği gibi uygulama derecesine vardığı tespitini yapıp sonra da “Ama sadece AKP karşıtı olmamak lazım” diyenlere sormak lazım. Bu neyin telaşı neyin hesabı?

Önümüze Gezi Direnişi’nde de “Sadece AKP karşıtlığı yapıldı emperyalizme karşı çıkılmadı” gibi bir eleştiri gelmedi. Ama Gezi Direnişi tam olarak anlaşılabildi mi acaba? Modern yaşama saldıran, cebine girecek rantın hırsından Gezi’deki ağaçlara gözünü diken AKP’ye artık kimsenin sabrı kalmamıştı. İşte dört başı mamur bir AKP karşıtlığı. Neresinden ne kadar eğilip bükülebilir ki? O süreçte emperyalizme karşı bir söylem içerisinde olmadık. Karşımızda emperyalizmin tankı değil de AKP’nin tomaları vardı. Berkin’i, şehitlerimizi aramızdan emperyalizmin askeri değil de AKP’nin polisi almıştı. O süreçte emperyalizm temel konumuz değildi, hatta AKP’ye farklı fikirlere saygı duyması konusunda Atatürk’ü örnek gösteren Amerikalı yetkililer gördük.

Peki Gezi dönemine bakınca AKP’nin açık ara daha zalim daha rantçı daha IŞİD’ci daha sağcı daha faşist daha baskıcı olduğunu açıkça söyleyebiliyorken ısrarla neden daha genel bir düşman arayışı peşine düşülüyor. Neden AKP karşıtlığında tasarruflu olmak beklentisi içine girilebiliyor? Neden biraz da bu karşıtlığın emperyalizme ayrılması gibi zorlama, nesnelliği olmayan bir düzlem geliştirilmeye çabalanıyor?

Bir emperyalizm gündemi yakalanmış da bu uyarıyı yapanlar güçlerini yığmış da siyasal bir hat oluşturmuş da geri kalan kesimler mi kaçırmış acaba? Temelli bir sorunun uzağında durmayı anlamlı kılmaya çalışmaktan başka bir şey olamaz. Olgu haline gelen ilerlemelere karşı ayak diremekten başka bir şey olamaz.

AKP karşısında batıda Birleşik Haziran Hareketi vücut bulmuştur. Gezi’ye yakınlaşabilen en somut ve kitlesel siyaseti, herkesin kendisini ifade etme olanakları bularak örgütlenen Birleşik Haziran Hareketi’ni hafifletecek gerekçeler yarışına girmek nafile ibadettir. Bir kere Birleşik Haziran Hareketi kurulmuştur. Artık geçmiş ola, bir dönem kapanmıştır.

Ama bazı sekanslar var ki düşman başına! Mesela daralınca hemen “Toplumun bazı konularda bilgilendirilmesi gerekir” etabına geçilebiliyor. Sanki Gezi’yi yapanlar önce bilgi ile donatılıp sonra ayaklanmışlardı, sanki Paris Komünü profesörler tarafından örgütlenip herkes önce bilgi ile donatılarak yapılmıştı. Bilakis ayaklanmacı kesimler tarafından başarılmıştı.

O kadar siyaset o kadar eylem, o kadar meclis ve o kadar forumlar gerekli iken, yapılıyor iken, Birleşik Haziran Hareketi’nde kalbi atan binlerce insan Türkiye’ye yön vermeye bu şekilde aday iken, “hele bir eğitim alın da gelin” bölümünün olabileceği nasıl ve neye göre düşünülebilir? Bu yaman zamanda yaman çözümler üretilirken “herkes önce bilgi ile donatılsın bakalım” nasıl denilebilir?

“Bilimsel Laik Eğitim İçin” deyince hatlar karışmasın. AKP’nin gericiliğini, gerici eğitim sistemini durdurmanın yolundayız. “Elhamdülillah” bunu dağa taşa yazacak eğitim tüm nesillerimizde var.