AKP bir saray edindi, bir taht edindi, sağlam bir diktatör edindi, artık “ilelebet” olmaya çalışıyor. Meclisi kenara itip fiili olarak Erdoğan'ı bakanlar kurulunun başına getirirken, eğitim yobazlığa terk edilip düşünmeyen nesil peşine düşülmüşken, Cumhurbaşkanı konuştukça kadın ölürken, işçiler asgari ücreti bırakın hayatta kalarak yaşama hakkına kavuşamıyorken bu esnada biz “ne yapıyoruz” kısmına gelelim. Bu aşamadan sonra hedefe AKP değil de kapitalizmi koymak çok yersiz ve yurtsuz bir eğilim türü olacak. Hatırlatalım, AKP’ye toz kondurmak istemeyen yandaşlar da bunu yapıyor. İlerde bize soracaklar: AKP’yi durdurmak için gereğini yaptınız mı? Bu bölümde “sorarlar bir gün sorarlar” demek istiyorum.

O zaman şimdi konuşalım ve uygulamaya devam edelim. Gereğini yapmaya karar vermenin tam zamanıdır. AKP karşısında ne olursa olsun güçler birleşmeliydi. Buna her kim ki karşı bir tez sunmaya çalışırsa çalışsın hem olgular bunu göstermektedir hem de önümüzdeki gelişmeler bu şekilde sıralanacaktır. Olgulardan birisi AKP’ye karşı Gezi Ayaklanması birisi de Birleşik Haziran Hareketi’nin kuruluşu bir diğeri de Kürt Siyaseti’nin Kandil’den gelen çağrı ile ÖDP nezdinde sol ile bir seçim ortaklığı arayışıdır. Önümüzdeki gelişme de Birleşik Haziran Hareketi’nin Türkiye Meclisi kararıdır.

Gelelim Birleşik Haziran Hareketi’ne. Sol adına, toplum adına, Gezi adına, büyük bir adımla başarmış bulunuyor. Türkiye Meclisi toplantısıyla ülkenin gidişatını belirleyecek bir gündeme karar vermiş bulunuyor. Gezi’den sonraki forumlarda yapmamız gereken, yapılamamış olanı yaptık. Örgütlü hareket etmenin temelinin olgunlaşması ile başarıldı. Çok birleşme deneyimleri vardı hep başaramamış olması ile anılmak isteniyor ama bilelim ki geçmiş birleşme deneyimlerinin olgunlaştırması ile de hızla yol alabiliyoruz. Daha da ne olsun. Eğer yerel seçimler zamanında canlı bir durumda olan forumlarda ortak bir tavır koymayı yapabilmiş olsaydık bambaşka bir noktada olabilirdik.

Tarih solun lügatına maalesef “acaba” kelimesini daha çok yerleştirmiş. Acaba nasıl olacak, acaba olur mu ki? “Tabi ki” kelimesi zor bela yer edinebiliyor. Tabi ki olacak. Zaten neden olmasın ki? Birleşik Haziran Hareketi Türkiye Meclisi 150 bölgenin yüzlerce insanı ile yapılan forumları sonucunda zaten toplanmış, forumların temsilcilerinin hepsi bir araya gelebilmiş, olmayacak bir şey kalmamış. Nitekim gerici eğitime karşı siyasi kararını aldı kurullarını kurarak kararlı olacağını ilan etti.

Haziran’ın kararı neydi? Gençliği hızla bilimsel ve laik eğitimi ortadan kaldırarak düşünmemeye ve itaate zorlayan sisteme karşı harekete geçmek, okullarda boykot örgütlemek. Anaların babaların en temel kaygısının ilacı olabileceğiz. Çağı yakalamak ya da çağı kurtarmak için topyekün bir etkiyi topyekün yaratmanın üzerindeyiz. İşte böylece gereğini yapmış olmanın yolundayız.

Solu isteyen çoktu. Ama isteyen herkes solu birleşik olarak istiyordu. Birleşik olmazsa olmaz diyordu. İşte Birleşik Haziran Hareketi’nde hem sol, hem Gezi’nin neferleri, hem de tarih var. Böylesi bir birleşik mücadeleye hem “sol birleşsin” diyen hem de taraftar olmayan olmamışlığı ile kalır. Hatta çağa ayak uyduramamış kadar olur.

Bu dönemde bana kalırsa en büyük yanılgıyı durmadan kendi pozisyonuna göre analiz, çıkarsama ve önermeler peşinde olan eğilimler yaşayacak. Tarihin gidişatı kişilerin pozisyonlarına göre uyarlanamaz. Tarih toplum için tipik çözümleri ile öyle bir ilerler ki her adımında kişileri silkeler silkeler kenara atar. Kişiler bunu anlayana kadar kervan bayağı bir yol alır. Bir süre sonra kişiler de kervanın ardına dizilir.

Gün olguların günü, gün çelişkilerin sertleştiği doğru çözümlere hızla ilerleme günü. Haziran Hareketi’nin Türkiye Meclisi ile yakalanan aşamanın olgunluğu, başarısı, hızlılığını ve bunu da önemli bir tarafı ile Gezi’ye borçlu olduğumuzu yinelemeden geçmeyelim.