Son günlerde özellikle kurye işçilerinin güçlü çıkış yaptığı işçi eylemleri, ülke gündeminde başka bir sayfa açtı. İşçilerin eylemlerinin ivme kazanması ne ifade ediyor?

Pek çok cevap vermek mümkün. Fakat bazı köşe taşları pek yerinden oynatılacak gibi değil, buradan başlamak daha iyi olur. Birincisi kriz derinleştikçe emek-sermaye arasındaki çatışmanın başat bir rolde olduğunu açık bir şekilde gösteriyor. İnternet dünyasının her karesindeki “güzide” markaları kafamızı çevirdiğimiz her yerde görüyoruz. Kendini ilelebet dünyaya hakim gören marka patronlarına karşı işçiler kıran kırana bir mücadele veriyor. Bu esaslı sınıf savaşına girilmeden, işçilerle birlikte yol alınmadan siyasal bir güç elde etmek zora giriyor. Burjuvazi ve proletarya arasında taraf seçmiş olmak da yetmiyor. İşçilerin eylemi, siyasal hakimiyet kazanmak için her türlü zorluğu yenme kararlılığında, sonuna kadar devam etme eğilimini taşıyor.

Kriz ve pandemiyi fırsat bilen, güncel ifadeyle “GİG Ekonomisi”* nin parçası olan, Trendyol, Yemek Sepeti gibi firmaların sermaye sınıfı, servetine servet kattı. Onlar palazlandı, şatafata daldı daldı çıktı. İşçiler sefalete itildikçe itildi, şartları ağırlaştı, karda-kışta-pandemide, insanlık dışı şartlarda aralıksız çalışmak zorunda bırakıldı. Bu firmaların CEO’ları kuşe sayfalarda “sektördeki payı, ciroları ikiye katladık” diye gerine gerine övünürken işçilerin başkaldırısını hesaba katmamışlardı.

Sermaye sınıfı, hamuduyla götürsün, işçiler de sefalet zamlarına razı gelsin. Nerede görülmüş, nerede kabul edilmiş böyle bir dünya? Nitekim yoksulluktan pek çok toplum kesiminin canı yanıyor, işçiler örgütlenme, eyleme geçmeye, herkesi kapsayan bir süreci örebiliyor.

İkincisi, işçilerin “dağınık, örgütsüz, güçsüz” durumları tek veri görülerek, düzen içinde kalmak dışında bir seçenek yokmuş gibi konuşuluyor. Bu hesap üzerinden yol alınamayacağı açığa çıktı. Tüm zor koşullara rağmen işçiler hızlı ve etkili bir şekilde örgütlendiler. Örgütlenme, sendikalaşma, eyleme geçme, ülkenin siyasal yönetimini elde etme yolunda ilerleme, güç haline gelerek sömürüyü gerçekten ortadan kaldırma konusunda gelişmeye muhtaç görülebilirler. Ama işçilerin eylemleri yerinde sayacak, hakkını alan köşesine çekilecek anlamına gelmiyor. Bu karmaşık sınıf mücadelesi yapısı çok ama çok fazla imkanla beraber ülke gündemine yerleşiyor. İşçilerin örgütsüz olmasını vurgulayan, karar mekanizmalarından uzak tutan, işçiyi sürekli “bir yerden talep eden” konumuna mahkum eden sendika bürokrasisinin eylemlerle yolunun buluşmayacağı iyice berraklaştı.

Üçüncüsü, sınıf mücadelesinde yenilikçi kavram merakı yaygın. Mesela esnaf-kurye kavramı “işinin sahibi olan” çalışanı değil, sömürünün katmanlı halini ifade ediyor. Yemek Sepeti işçisi de zaten buna “dümen kurye” adını vermiş. Eylemler, sadece esnaf kurye işçileriyle sınırlı değil ki bu dönemi karakterize eden bu ifade veya iş kolu olsun. Sermaye sınıfı gittikçe kızışan kriz koşullarında rekabet edebilmek için, daha büyük binalara, daha büyük teknolojilere yatırım yapmak zorunda kalıyor. Yaptığı bu yatırımların değerini katlayan artıran yegane şey işçilerin emek gücüdür. Patronlar, ancak emek gücünden elde edebildiği artı değerin artması için her türlü yolu bulmak, yeni yöntemleri icat etmek zorundadır. Yeni kavramlara değil, yeniden yeniden direnen işçi sınıfının siyasal ilerleyişine ihtiyaç var.

Dördüncüsü, Trendyol kazanımı işçi sınıfının genelinde etkili oldu, ama tek esin kaynağı değildi. İşçilerin uzunca bir süredir pek çok farklı yöntemle eylemleri ve kazanımları oluyor, birbirlerini aralıksız etkiliyor. Ve kriz dünya çapında devam ediyor, başka birçok ülkede de emekçi halk ekonomik krizin felaketlere varan sonuçlarına karşı ayağa kalkıyor. Dünyanın her yerinde salgında semiren patronlar işçilerin itirazlarıyla, mücadeleleriyle karşılaşıyor.

İşçiler öyle bir sömürü deneyiminin içinden geçiyorlar ki toplumu kurtaracak kudreti bünyesinde biriktiriyor. Tabi ki sömürü sürdüğü sürece işçi sınıfının, sermaye sınıfına karşı mücadelesi dur durak bilmeyecek. İnsan olan onurlu olan bu düzenden kurtulmaya çalışmayacak da ne yapacak? Kapitalizmi toplumun yararına düzeltmenin, düzenlemenin bir yolu olduğunu düşünenler hızla azalıyor. İşçi sınıfı gücünü ve güvenini büyüttükçe büyütüyor. Bu yüzden İşçi Emekçi Hükümeti’nin kazanılması yolumuzu aydınlatıyor.

* GİG Ekonomisi internet üzerinden süren, esnaf-kuryelerin işyerinden bağımsız bir şekilde yüklenici olarak tariflendiği, klasik iş sözleşmesinden esnek bir halde olan, güvencesiz bir istihdam alanı oluşturan ekonomi olarak tarifleniyor. Uber sisteminde de kullanılan bu sistemle, kurye işçilerinin emek gücünün bu yolla daha fazla metalaştırıldığı açıkça ortaya çıkmıştır.