Azerbaycan ve Ermenistan arasında başlayan savaş kısa sürede onlarca sivilin, yüzlerce de askerin ölümüne yol açtı. İki ülke arasındaki gerilimin tarihi çok eski, sebepleri karmaşık, her yerde aranan “asıl sorumlular” belirsiz. Stalin’den yıkılan Sovyetlere, batıcı Paşinyan’dan diktatör Aliyev’e, Putin’e… Olağan şüpheliler muhtelif. Gerilimin kaynağını değerlendirebilmek için tüm detayları anlamlandırmak önemli. Elbette ki asıl önemli noktalar gözden kaçırılmamalı.
AKP iktidarına karşı mücadele veren sosyalistler olarak, önem sırasına göre yapacağımız tespitler şunlar olmalıdır: AKP içeride propagandasını yapmak üzere cepheden cepheye koşmaktadır. Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz’den sonra bulduğu son cephe de Karabağ’dır. AKP bu kapsamda Türkiye’deki Ermenilere yönelik düşmanlığı kışkırtıyor ve milliyetçiliği azdırıyor. Ayrıca muhalefeti yine milli çıkarlar için kendi peşinde sürüklemeye çalışıyor. Tüm bunlar en yüksek seviyesinde uygulandı ve uygulanacak.
İkinci önemli tespit; AKP’nin dış politikada sürdürdüğü “önce savaş, sonra anlaş” politikasının niteliğidir. Bundan önceki üç cephede AKP’nin ilk propagandası bahsi geçen tüm yerlerin “fethedileceği” yönünde oldu. Son tahlilde ise ABD’nin, Rusya’nın ve Avrupa Birliği’nin çıkarlarıyla çatışmayacak pozisyonlar alındı. Karabağ’da da, Rusya’nın müdahalesi başlamadan önce Türkiye’nin son gaz ilerleyeceği ortada. Şu ana kadar verilen desteğin en belirleyici olanları Azerbaycan’ın emrine verilen SİHA’lar ve Suriye’den taşınan cihatçılar oldu. Karabağ’da yaşananların Suriye ve Libya’da olandan farkı ise şudur: Azerbaycan’ın başlattığı geniş çaplı operasyonun AKP’nin kışkırtmasıyla başlatılmış olma olasılığı yüksektir. Libya ve Suriye’deki çatışmalara AKP yalnızca katılmış ve devler tepişirken kendine pay almaya çalışmıştır. Karabağ’da ise ateşi yakmanın suçu Aliyev’in ve Erdoğan’ın gibi görünmektedir. AKP hem emperyal hedefleri hem de İHA ve SİHA’ların dünya pazarında reklamını yapmak için Aliyev’e tüm desteğini garanti etmiş ve savaşın başlamasına sebep olmuş olabilir.
Son tespit ise Azerbaycan ve Ermenistan içindir. Son savaşı, yeterli gücü biriktirdiğini düşünen Aliyev’in başlatmış olması yüksek bir olasılıktır. Yine de Ermenistan yönetiminin de halkların kendi kendilerini demokratik yönetiminden yana olduğu söylenemez. İki ülkenin de politikası, Karabağ’daki savaşı milliyetçiliği beslemek için kullanıp kendi iktidarlarına kalkan yapmak üzerine. İki ülkenin de yürüttüğü milliyetçilik ve savaş politikasının, bölgede yaşayan halklara bir faydası yoktur. Bölgedeki sorunun çözümü orada yaşayanların iradesinin kendi geleceklerine karar vermesidir. Pompalanan milliyetçilik ise asıl olarak bu iradenin tam karşısındadır.
Tüm bu tespitler siyasi önemlerine göre sıralandığında, ilk karşı durulması gereken olgu AKP’nin Kafkasya’da oynamaya çalıştığı milliyetçilik ve fetih oyunudur. AKP’nin kontrolündeki cihatçıların paralı askerler olarak çatışmalara dahil edilmesi, SİHA ve İHA’ları pazarlamak için gerilimleri besleme politikaları mahkum edilmelidir. Karşı çıkılması gereken ikinci olgu da dünya çapında milliyetçiliği kışkırtan, coğrafyaları kendi çıkarlarına göre şekillendirme çabasına giren emperyalizmdir. Halklar barış ve huzuru başka ülkelerdeki savaşları kazanarak değil kendi ülkelerindeki milliyetçiliği, emperyalizmi ve kapitalizmi yenerek kazanacaklardır.