Ukrayna’daki savaş, tüm dünyada bir tartışmayı başlattı. Medyasıyla, siyasetçileriyle, yorumcularıyla Batı’nın savaşa yönelik tutarsız tepkileri her gün gündeme geliyor. Ayrıca ekonomik yaptırımların, sporcuları, sanatçıları, hatta Rus pasaportu olan herkesi hedef alacak şekilde genişlemesi tartışılıyor.

Ukrayna’da şehirlerin bombalanmasına, insanların yaşamını kaybetmesine, yaralanmasına, göçmek zorunda kalmasına tepki göstermek elbette dünyadaki en meşru durumdur. Tüm insanlığın böyle felaketlere karşı ayağa kalkması gereklidir. Ancak emperyalist Batı, böyle tepkileri kendi çıkarlarına göre eğip bükmede, zararsız hale getirmede de yeteneklidir. Putin’in başlattığı savaşa karşı medya organlarında yapılan değerlendirmeler, savaş gibi bir felakete verilen tepkilerin ne kadar çarpık şekilde geliştirildiğini gösteriyor.

Yorumcular Ukrayna’da yaşananları Ortadoğu’da, Afrika’da yaşananlardan ayırmak için kırk takla atıyor. Ukrayna’nın ‘modern bir Avrupa ülkesi’ olduğu, orada yaşayanların böyle durumlara ‘alışık’ olmadığı anlatılıyor. Yıllardır tüm göçmenleri sopayla sınırlarından uzaklaştıran Avrupa ülkeleri, sözde ‘büyük bir ahlaki sorumluluk ile’ Ukraynalı göçmenlere kapılarını açıyor. Ancak Ukrayna sınırlarında ülkeden çıkmak isteyen siyahi göçmenler ayrılıp durduruluyor.

Bunun yanında savaş hali yalnızca Putin’in irrasyonel tutumuna, akıl dışılığına, kana susamışlığına bağlanıyor. Ardından sorumluluk Putin’e karşı çıkan çıkmayan tüm Rus pasaportlulara yükleniyor.

Bu tutarsız tutumların tek amacı var. Biden liderliğinde ABD, ABD liderliğinde Batı emperyalizmi Rusya ve Çin’e karşı etki alanını, manevra sahasını genişletmek istiyor. Bunun için tanklar toplar var, yalan söyleyecek medya organları var ancak önemli bir eksiklik de var. Dünya artık Batı’yı bir özgürlük ve demokrasi odağı olarak görmüyor. On yıllardır yürütülen dış politika içte ve dışta destek bulamıyor. ABD Irak’a ‘kitle imha silahları var’ diye, ‘demokrasi götürüyorum’ diye gitti, yalan çıktı. ‘Demokrasiyi, barışı destekliyoruz’ dediler, Yemen’de Suudi Arabistan’ın, Filistin’de İsrail’in arkasında durdular. Avrupa ‘demokrasinin beşiğiyiz’ diyordu, göçmenlere karşı uyguladıkları politikalar gerçek yüzlerini açığa çıkardı.

Şimdi ise bu yalanların tekrar inandırıcı olmasına, içeride ve dışarıda kitleleri tekrar ikna etmesine ihtiiyaç var. O nedenle ne kadar tutarsız olursa olsun Ukrayna’daki savaşın sonuçlarının belli bir biçimde yansıtılmasına, belli bir şekle sokulmasına ihtiyaç var. Güncel süreçte gördüğümüz rezillikler bu tutarsızlıkların ortaya saçılmasıdır. Dünyanın binbir noktasında savaş peşinde koşanların ‘Savaş ne kadar korkunçmuş’ demeleri tutarsızdır. ‘Ülkemizin güvenliği’ diye işgalleri meşrulaştıranların Rusya’nın saldırısına karşı çıkmaları tutarsızdır. Afrika’yı, Ortadoğu’yu felaketlerle dolu bir bataklığa çeviren, göçmenleri denizde, karada ölüme terk edenlerin ‘göçmenlere kucak açıyoruz’’ demesi tutarsızdır.

Ancak emperyalist kapitalist sistemin savaşlarına onların tutarlı bir şekilde karşı çıkamaması, kimsenin karşı çıkamayacağı anlamına da gelmez. Sosyalistler tutarlı bir tepkiyi, savaşlar yaratan düzene karşı bir tepkiyi gösterebilir.

Ukrayna’daki savaşa tepki göstermek bir yolun ancak ilk adımı olabilir. Savaşlar maalesef bu düzenin bir kuralıdır. Ancak insanlığın kaderi değildir. Emperyalist Batı, bu savaşı elinden geldiğince bir istisna, kendini de bu istisnayı düzeltecek odak olarak göstermek istiyor ve isteyecek. Ancak tutarsız hallerinin inanılacak bir tarafı yok. Savaşları temelli olarak durdurmak ancak silah ve füze biriktiren, kendi çıkarlarını tankla topla kovalamaktan tarihin hiçbir safhasında çekinmemişlere, tüm dünyada sermaye sınıfına karşı durmakla mümkün olabilir.