AKP’den son dönemde gelen türlü türlü açıklama, salgın sonrası dönemde neleri amaçladığıyla ilgili birçok tartışmayı beraberinde getirdi. CHP’nin en üst perdeden darbecilikle suçlanmasından baro ve meslek odalarına yapılacak yeni düzenlemeye; cinsel istismarı meşrulaştıran erken yaşta evlilik yasasından Diyanet’in LGBTİQ+ haklarına olan saldırısına, hatta fabrika işçilerinin çalışma koşullarının teknoloji yoluyla zorlaştırılmasına kadar bütün olası gelişmeler muhalif kamuoyunda şöyle değerlendiriliyor: Saray rejiminin ülke üzerindeki baskısının artacak ve yine yeniden faşizm kurumsallaşıyor. 

Sayılan gelişmeler üst üste geldiklerinde iktidarın yeni bir saldırısının emareleri gibi görünüyor. Yine de son iki sene içerisinde ülke gündeminin nerelerden geçtiği düşünüldüğünde yapılan tüm açıklamaların, muhalefete yönelik tehditlerin ve ülkedeki ezilenlerin üzerine daha çok gitme niyetlerinin yeni olmadığı, daha doğrusu farklı bir stratejiyi göstermediği görülebilir. Bütün bunlardan her üç ayda bir olduğu gibi faşizm analizi çıkarmaya çalışmanın ise başka sebepleri var.

Neoliberalizmin alamet-i farikalarından biri, kendinden önceki dönemde kendi örgütlenmelerini yaratmış toplumu bölüp parçalayıp atomize etmek; yani sendikalar, dernekler ve siyasi partiler gibi sistemin karşısında durabilecek örgütlenmeleri parçalamaktır. Bunu da sadece somut zaferler üzerinden, ideolojik bir saldırı düzenlemeden yapması mümkün değildir. Bu örgütlenmelerin kendisi devlet baskısı ile çökertilirken ideolojik saldırı da toplumun mevcut sistem dışında alternatiflerinin olmadığını pompalar ve toparlanmayı, yeniden kurulmayı engeller. İdeolojik saldırının bir parçası, küçüklü büyüklü herhangi bir örgütlenmenin başarı olanağının olmadığının dur durak bilmeden anlatılmasıdır. 

80 darbesi sonrası uygulanan ve sonuçları nedense hep en yeni kuşaklarda aranan apolitizasyon sürecinin sonuçları güncel siyasette de kriz dönemlerinde ortaya çıkmaktadır. Dünya, özel olarak da AKP akla gelen her alanda bir tür sıkışmışlığın ve krizin içindedir. Bu durumu birazcık ertelemiş olan tek şey; dünyanın geri kalanıyla karşılaştırıldığında Türkiye’deki sağlık emekçilerinin özel çabaları ve çeşitli birbirinden bağımsız nedenler sayesinde şu anda hafifletilebilmiş görünen koronavirüs felaketidir. Salgın sürecinde iktidar hala bir ayağı cambaz ipinde ilerlemekte ve ikinci dalga tehlikesini güncel tutmaktadır. İktidarın dağıtamadığı maskeler birkaç hafta öncesine kadar tüm ülkenin gündemiydi. Tüm bunlar ortadayken AKP’nin tüm bu sürecin sonunda yine yeniden faşizm getireceğinin analizini yapmak, toplumu bireylere indirgeyen neoliberal ideolojinin derin etkilerini gösterir. AKP elbette eline geçen her fırsatta kendi etki alanını artırmayı deneyecek, gücünü sınırlayanları hedef alacak ve devlet aygıtını istediği şekillerde sevk etmeye çalışacaktır. Ama tüm dünyadaki kapitalist sistem gibi AKP de bir nesnellik içerisindedir ve her geçen gün yapabileceklerinin sınırları daha da görülür olmaktadır. 

Güncel gelişmelere verilen karamsar tepkilerin bir nedeni de CHP’nin, bir oranda da HDP’nin ‘bekleyip görün’ stratejisidir. Yerel seçimlerde büyükşehirlerin AKP’nin elinden alınmasından sonra tamamen seçimlere odaklı bir hale dönüşen bu siyaset, bir anlamda örgütsüz çoğunluğun büyük kısmını ve örgütlü olan ama bağımsız bir siyaset geliştirme yeteneği olmayanları kendine muhtaç kılmakta ama güncel sorunlara karşı hiçbir kesimi harekete geçirip örgütleme pratiği göstermemektedir. Bu durum da elbette AKP’nin her gün savurduğu tehditler özellikle orta sınıflarda, AKP karşısında çaresizlik ve umutsuzluk hissini güçlendirmektedir.

Emekçilerin, koronavirüs krizi durumunda bile emeğini satmak zorunda olanların, tüm dünyadaki salgın önlemlerinde adları bile geçmeyenlerin umutsuzluğa kapılacak halleri yoktur. Koronavirüs süreci, burjuvazinin insanlık üzerinde ne kadar büyük bir kambur olduğunu, dünyanın neyin üzerinde durduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu durum dünyada da Türkiye’de de aynıdır. AKP veya başka bir şey, emekçi sınıfların bağımsız politik çizgisinin ve onun yarattığı alternatiflerin önünde duramayacaktır.