Trelleborg işçileri, yıllardır grevleri yasaklanan Türkiye işçi sınıfı adına, sonunda başarıya ulaşmış bir grev deneyimi sundu. İşçiler, hem maddi durumları hem de hava şartları açısından zorlu bir dönemde greve başlamalarına rağmen dik durduklarında bütün zorlukların üstesinden gelebileceğini gösterdiler.

Öyle bir grev ateşi yaktılar ki fabrika önünde, başta metal işçileri olmak üzere tüm işçi sınıfına bir ders niteliğinde 43 gün boyunca yandı o ateş. Baskı gördüler elbette ancak haklı mücadelelerinde baskılara aldırış etmediler hatta çoğu zaman gülüp geçtiler. Baskılar karşısında sinmediler ama şikayet de etmediler. Çünkü bir kere birlik olmuşlardı.

İşçilerin birliği karşısında hangi güç dayanabilirdi? Güçlerine en yakışan sloganı hep birlikte attılar, ayaklarını organize sanayinin asfaltına vura vura: Dünya yerinden oynar, işçiler birlik olsa!

İşçi sınıfı uzun zaman sonra ilk kez defans yapmadı. Grev silahını çekip 43 gün bir adım dahi geri atmadan beklediler. Şalteri bir kere indirdiğinde her gün bir başka hareket yapması gerekmedi. Patronla mücadelenin çetin olduğunu öğrenmişlerdi bir kere. Patronu hafife almadılar, birliklerine güvendiler.

Belki şimdilik dünyayı yerinden oynatamadılar ama Fransa'dan patronu ayaklarına kadar getirttiler. Şartları belli, "Hükümetin yalandan enflasyon rakamlarını tanımıyoruz, mutfağımızın enflasyon rakamlarında zammı alacağız" dediler ve sonunda %34 zammı aldılar.

Trelleborg zaferi rastlantı değildir. Petrol İş Sendikası’nın 1985 yılından bu yana örgütlü olduğu bir fabrika Trelleborg. Sendikalı çalışmanın getirdiği iş güvencesi sayesinde çalışma ortalaması 13-14 yıl. Hatta işe yeni başlayan işçilerin bile çoğu, daha önce mutlaka bir sendikalı fabrikada çalışmış. Öncelikle bu durum Trelleborg fabrikasında önemli bir birikme sağlamış.

Ayrıca işçiler bundan önce iki kere daha grev girişiminde bulunmuşlar ancak o grevlerden istedikleri gibi bir sözleşmeye imza atamamışlar ve sonuçlarını hep birlikte yaşamışlar. Diğer iki grev sürecinde olumlu veya olumsuz tavır alan her işçi bu sefer dört elle sarılmış greve. İşte bu kolektivizmin, örgütlü yapının işçi sınıfında yarattığı bilinçtir.

Diğer bir önemli etken ise fabrikadaki işçilerin, başta Gebze havzası olmak üzere bazı fabrikalardaki ve belli sektörlerdeki TİS süreçlerini ve etraflarındaki direnişleri yakından takip ediyor olmalarıdır. 

İşte bu üç önemli etkenin bir araya gelmesi sonucudur Trelleborg zaferi. 

İki kere yenilmiş olabilirler ama bir kere kazandılar. Bir kere yenebiliyorsak birçok kez daha yenebiliriz. Başta MESS'le karşı karşıya gelen metal işçileri olmak üzere tüm işçiler bu örneği kendilerine kılavuz olarak almalıdır. 

Elbette yeni sendikalı olan, sendikalaşmakta olan ya da hala sendikalı olamamış fabrikalarda çalışan işçilerin böylesi deneyimleri biriktirmesi zor görünebilir. Ancak işçi sınıfı kolektif akılla ve örgütlü yapı ile bilinçlenirler.

Metal işçileri ise bu deneyime sahiptir. Yeter ki patron karşısında bölünmeden birlik olabilsinler. Trelleborg işçisi patron karşısında birlik oldu, birliğini korudu ve kazandı. Metal işçileri de MESS'i yenebilir ve tüm işçiler birlik olursa dünya da yerinden oynar elbet.