Süre gelen ekonomik kriz derinleştikçe işçiler sınıfsal bilince daha da yaklaşıyor. Bu bir zorunluluk olarak gerçekleşiyor. Çalışırken bir araya gelmekte zorlanan, örgütlenme eğilimleri zayıf olan işçiler; işten atıldıkça, hakları gasp edildikçe, sofralarına ekmek koyamaz hale geldikçe iş yerleri önlerinde kaçınılmaz olarak yan yana geliyorlar.

İlk etapta politik eğilimlerinin bir önemi yoktur. Çünkü hangi kimlikten olursa olsun işçiler kriz karşısında yoksullaşıyor. Eve ekmek girmedi mi politik tercihler sorgulanmaya, değişmeye başlar.

Kriz, işsizlik, yoksulluk karşısında işçilerin bir araya gelmesi refleksiftir. Normal olarak, bildiğimiz anlamda politik talepler ortaya atmazlar. Hatta çoğu zaman “biz ekmeğimizin peşindeyiz” diyerek iktidarla ters düşmeden haklarını almak isterler. Kavgaları ekmek kavgasıdır. 

Ancak ekonomik gidişat kötüleştikçe hükümetlerin kimlikler üzerinden yarattığı dikey bölünme yanılsaması son bulur ve kapitalizmin gerçeği sınıfsal bölünme öylece ortada durur. Çünkü bu kavga evine ekmek götürmek için emeğini satmak zorunda olanlarla, karlarına kar katmak için işçinin emeğine el koyanlar arasındadır.

Öyle ki iki sınıf arasındaki mücadelenin geldiği boyutu kıdem tazminatının fona devredilme çabasında görebiliriz. AKP kıdem tazminatını fona devredip yandaşlarına akan bir musluk daha elde etmek istiyor. Patronlar ise yeni yasalarla kıdem tazminatının hiç birikmediği bir çalışma sistemi peşinde.

Damat Albayrak’ın açıkladığı yeni ekonomi programında kıdem tazminatı ile ilgili hükümetin planını duymadık ama patronların kıdem tazminatı birikmesine dahi imkan tanımayan çalışma koşullarını kabul etmiş durumdalar. Patronların ve hükümetin tarafı belli. İkisinin de gözü işçinin emeğinde, alınterinde.

Patronlarla işçiler arasındaki bu mücadele, kriz derinleştikçe daha da büyüyor. İşsiz kalan, zam alamayan, çalışma şartları daha da kötüleşen ve her zaman daha azıyla yetinmesini istedikleri işçiler artık geçinemiyor.

Yasaları koyanlar ortada. Zamları yapanlar, halkın vergileriyle batan şirketleri patronlar lehine kurtaranlar ortada. Enflasyon rakamlarını, işsizlik oranlarını istedikleri kadar düşük  göstermeye çalışsınlar. Ekonomik kriz işçinin sofrasında. Büyüyen işsizliği işçi bizzat yaşadığı yerde görüyor.

İşçi sınıfının ekmek mücadelesi en sonunda ekonomiyi yönetenlere karşıdır. Çünkü işçilerin talepleri kapitalizmi sürdürmek isteyenler tarafından karşılanamıyor. İşçilerin taleplerinin karşılanabilmesi için kamu varlıklarının artırılması gerekmektedir. İş talebi, güvenceli bir gelecek istemeleri, devleti fabrika açmaya, kamu üretimini artırmaya zorlamaktadır. 

İşte bu sebeple işçilerin ekmek kavgası politiktir. Yeter ki işçiler hak arama mücadelesinde deneyim kazansınlar. Yan yana gelebilmeyi, örgütlenebilmeyi öğrensinler.