Yandaş medya dakika dakika haber geçiyor:
“Anneler eylemde”, “Annelere destek”, “Bakan da Diyarbakır’da”.
Ülkenin tüm sorunlarına ve sorunlara çözüm arayanlarına üç maymunu oynayan havuz medyası organize bir şekilde görevini yerine getiriyor. Erdoğan ol deyiverdiyse her şey tastamam olmalı çünkü. Bütün prodüksiyon Diyarbakır HDP İl Başkanlığı önünde süren ve çocuklarını istediklerini iddia eden ailelerin eyleminde.

AKP tarafından organize edilen bir istismarı ve diğer yanıyla büyük açmazlarını izliyoruz günlerdir. Ortada sessiz sakin konuşulan bir savaş var. Bu savaşı kim çıkardı, bu sorunun cevabı yok.

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’u gönderdiler Diyarbakır’a. Yüzünde bir hüzün maskesi. Utanmasa Erdoğan da gelecek ziyarete, diyecek ki “ey HDP hadi çözüm”.

Bir çaresizlik resmi

AKP bu organize gündem ile HDP’yi yine kriminalize etmeye çalışıyor. Üç büyük şehire kayyım atamak istediği kadar “terör” etkisi yaratmadı. Halkın iradesine güle oynaya el koydukları ayan beyan ortada. Bir önceki dönem atadıkları kayyımlarla günümüz arasında fark var. Çırpınan iktidarı tüm toplum görüyor. Neden şimdi diye soruyor. İstanbul’da kendi iradesine ikinci seçim darbesiyle el konulmaya çalışıldığını görenler, Diyarbakır’ı da Van’ı da Mardin’i de görüyor. İşte kendi kuyruğunu kovalamak nedir, onu da hep birlikte görüyoruz. Seçimlerde iki kez İstanbul’u kaybeden, kayyım atadığı yerlerde belediyeleri Kürt halkının temsilcilerine teslim etmek zorunda kalan, ekonomik krizden çıkışı olmayan iktidarın başında bir de parti içinde yükselen muhalefet var. İdlib’de hareket alanı kalmazken güvenli bölge çıkmazına da dosdoğru girdiler. Yani boşa koysalar dolmuyor, doluya koysalar taşmıyor. En iyi bildikleri şeyi yapıyorlar bu sebeple, Kürt halkına saldırıyorlar. Daha ölmedik demeye çalışıyorlar ama bu cenaze er ya da geç kalkacak, kaçarı yok.

Milliyetçiliği körüklemek için Kürt halkına saldırmak en kolayı. 7 Haziran’da ve ardından gelen savaş günlerinde 1 Kasım’ı gördüler. Bu bir kez oldu. Evet tarih, deneyimler tarihidir ama her seferinde tekerrür beklemek ahmaklıktır. Bu ahmaklığa içinde bulundukları çıkmak sebebiyle sürükleniyorlar.

Hesap defterleri açılsın

AKP şimdi, açmaya çalıştığı bu defterin altında kalır. Kendi çocuklarının tırnağını taşa değdirmeden yaşatanlar, kendi varlıkları için halk çocuklarını ateşe atmaktan bugüne kadar çekinmediler.

Ne Roboski Katliamı rafa kalktı ne de 7 Haziran’ın ardından bodrumlarda yakılan, sokak ortasında öldürülenler.

Şimdi Diyarbakır diyorlar. O şehir ki sizin kurşunlarınızla öldürdüğünüz yakınlarının cenazelerini günlerce sokaklardan kaldıramadı.

Şimdi anneler diyorlar. Hiç konuşmazsak geçer diye kurguladığınız bu yaşamda saçından sürüyerek gözaltına aldığınız Cumartesi Anneleri var. Savunduğunuz, sahiplendiğiniz, izinden gittiğiniz darbecilerin gözaltında kaybettikleri evlatlar var. O şehir, Diyarbakır, kaç toplu mezarın adresidir? İnşaat kazılarında bulunan o toplu mezarların adresi de HDP midir?

Şimdi aileler diyorlar. Çorlu tren faciasında, Soma’da, Giresun Eynesil’de Rabia Naz Vatan’ın öldürüldüğü yerde aileler yok muydu? Bu aileler kimin kapısına gidecek? Hüzün maskeli aile bakanı Türk-İş başkanıyla el sıkışıp binlerce çatının altındaki çocuğu yoksulluğa mahkum ederken pek mutluydu. Mesela bu bakan, ölmek istemiyorum diyen Emine Bulut’un haykırışına da böyle üzülmüş müydü?

Ne çok soracak sorumuz var, bu sorulara tek doğru cevap veremeyecek bir de iktidar. Ancak bırakalım, tüm gerçekleri Diyarbakır anlatsın.

Bu yüzden şimdi Kürt halkına yönelik yeni bir saldırı perdesini bu gündem üzerinden aralamaya çalışan iktidarın anlatmaya çalıştığı hassasiyet yalanına karnımız tok olmalı. Savaş AKP’nin ganimetidir, bilelim.

İki yüzlülüğü nerede arayacağız? AKP’nin HDP kapısında çözümü aramasında. Kürt halkının seçtiği belediye başkanlarını görevden aldınız, temsilcilerini tutukladınız, siyasal alanda attıkları her adımı baltaladınız. Bugüne kadar reddettiği muhataplığı kabul ettiğini işte ülkeye böylece ilan etti. Hemen şuraya geleceğiz; madem ki çözüm buradan geçiyor o zaman ne bekliyorsunuz?

AKP ne kazanacağını bugüne kadar adım adım hesaplamaya çalıştı, kimi zaman bunu tutturdu. Şimdi tersini yaşamaları olası. Gemi fırtınaya yakalandı, okyanusta önlerini göremiyorlar.

Bu koşullarda sosyalistler için herhangi bir tartışmalı noktadan söz etmeyeceğiz, edemeyiz. Ezilen bir ulusun yanında, namlunun ucunun döndüğü yerde “amasız” omuz omuza vermek gerekir. Savaş iktidarına bu alanda adım attırmamak adına sadece kendimizden değil topluma da bu siyaseti anlatmaktan mükellefiz.

AKP’nin savaş siyasetinin karşısında halkların eşitliğini ve kardeşliğini, onurlu bir barışı ve demokratik çözümü Kürt halkıyla birlikte savunmaktan geri durmamalıyız.