G-20 zirvesinin başlamasından bir gün önce TSK’nın İdlib gözlem noktasında yaşanan çatışmalar, Ortadoğu’da çıkarlarını gözeten iki bloğun hala birbirlerine mesaj vermeye devam ettiğini gösteriyor. Türkiye’nin iki blokla da iç içe geçmiş durumu ise her gelişmeyi siyasi ve ekonomik bir tuzağa dönüştürüyor.

G-20 zirvesi başlamışken bütün ülkelerin gündeminde geçen hafta gündeme gelen ABD-İran gerginliği var. ABD, Japonya’ya giden tankerlere yapılan mayınlı saldırıların sorumlusunun İran olduğunu iddia etti. İran da buna karşılık olarak ABD'nin (hava sahasını ihlal edip etmediği belli olmayan) İHA’sını düşürdü. Trump’ın İran’a yönelik bir saldırı emrini verip son anda geri çektiğini açıklaması ise gerginliğin ne boyutta olduğunu gösterdi.

ABD’nin tankerlerle ilgili iddialarına Avrupa’dan bir destek gelmedi. Trump’ın İran Nükleer anlaşmasından çekilmesinde yalnız kalması, ABD’nin İran’a karşı politikasında diğer Batı ülkelerinin desteğini alamadığını gösteriyor. Yine de Trump’ın kişisel olarak da yakın olduğu İsrail ve Suudi Arabistan’ın destekleri, İran’a karşı sertleşmeyi mümkün ve tehlikeli kılıyor. Trump’ın Netanyahu’ya seçim desteği olarak verdiği Golan Tepeleri, büyükelçiliğin Kudüs’e taşınması kararları; Prens Selman’a ve Yemen’deki savaşa verilen destek, ne kadar ileri gidebileceğinin kanıtları olarak duruyor.

Yine de Trump’ın 2016’daki seçim kampanyasının temel taşlarından biri, Ortadoğu’daki Amerikan askerlerinin geri çekilmesiydi. Durum böyleyken Trump’ın 2020 başkanlık seçimleri öncesi sözlerini ne kadar yiyeceği ve Trump’ın yanındaki ‘şahinler’ Bolton ve Pompeo’nun, Trump’ın politikalarını ne kadar değiştireceği görülecek.

Eğer ABD gerilimi daha da yükseltir ve silahlı bir saldırıya dönüştürürse savaş alanının sadece İran topraklarıyla sınırlı kalmayacağı; Irak, Lübnan, Suriye, Suudi Arabistan ve İsrail’in de bu ateşin içine çekileceği kesin.

*

Bütün bu keşmekeşin içinde Türkiye’nin durumu, S-400 alımı ile tam bir tuzağa dönüşmüş durumda. G-20 zirvesi öncesi İdlib’de yaşanan çatışma Rusya’nın, Türkiye’nin onlara verdiği sözleri bir çırpıda unutmayacağının işareti olabilir. Yine de Erdoğan’ın hedefi, zirvede yapılacak olan Trump ile birebir görüşmede S-400 alımı nedeniyle yapılacak yaptırımlardan kurtuluş yolu istemek olacaktır. Trump’ın kişiliği nedeniyle sonuçları öngörmek zor, yine de bütün ABD siyasetinin böyle bir çıkar yola karşı olacağı belli. 

*

Saray Suriye’de hem politik hem de askeri kazanç elde etmek için Rusya ile ilişkilerini geliştirdi ve ikili oynadı. Şimdi bu oyunun sonuçlarıyla yüzleşiyor. Emperyal hedeflerle yola çıkıp kendini kurnaz sanmanın sonu, dış politikanın iki blok arasında sıkışması oldu. 23 Haziran yenilgisi sonrasında Erdoğan’ın azalan itibarı bu sıkışıklıktan çıkışı daha da zorlaştıracaktır.

Erdoğan Trump’a ne kadar yalvarsa da ne kadar çok ‘kanka’ fotoğrafı çekilse de dış politikanın gerçekliği kaynayan bir kazan gibi, böyle giderse Erdoğan’ın elini daha çok yakacak.