YSK’nın İstanbul seçimlerinin yenilenmesi kararından sonra oluşan heyecanlı ve cesur hava, seçim sürecinde büyük önem taşıyacak. AKP’nin kadir-i mutlak olmadığının hissedilmesi bile birçok direniş olanağının ortaya çıkması demek. Yine de YSK’nın 16 Nisan referandumundan sonra yaptığı ikinci hukuk katliamından sonra bile, kitleler için tek mücadele alanının seçim süreci olması düşündürücü. Mücadele alanının tek olması, kendi bir sonraki adımını planlayan AKP için işleri kolaylaştırıyor. Buna rağmen, AKP’nin attığı her adımda ince bir ipte yürüdüğünü unutmamalıyız.

YSK’nın iptal kararıyla ilgili olarak kısa vadede var olan iki görüşten biri AKP’nin az farkla geçen bir seçimi tekrar ettirerek kaybetmesini garantilediği yönünde. Diğer görüş de devletin örtülü örtüsüz bütün olanaklarına sahip AKP’nin bir şekilde İstanbul’u geri alacağı. İki görüşte de eksik ve fazla olan yönler var. İlki, AKP’nin seçim tekrarı kendisine tanıdığı gerçek bir şanstır. İmamoğlu’nun başarısı çok az bir farkla gerçekleşmiştir, AKP yalnızca sandığa gitmeyen kendi seçmenini sandığa götürse bile seçimi kazanabilir. Yapmaya yelteneceği diğer hamleleri saymaya bile gerek yok.

İkincisi ise AKP’nin bütün planlarının kesin sonuçlar vereceğinin garantisi yok. AKP’nin bir oyunu varsa muhalefetin de ona karşı bir plan yapması muhtemeldir. 25 senelik deneyim sonrasında bile AKP’ye seçimi kaybettiren dinamiklerin 40 gün içinde tersine çevrilmesi kolay değil.

İki görüşün de hatalı noktası, sonuçları daha kesinleşmemiş bir siyasi mücadele süreciyle ilgili herhangi bir müdahaleye kapalı, AKP ve CHP dışında, hatta Erdoğan ve İmamoğlu dışında hiçbir politik öznenin değiştiremeyeceği bir süreç tasarlamasıdır. 40 gün siyaset için çok uzun bir süredir. Sadece Türk Lirası’nın dolar karşısındaki düşüşü bile ele alınsa, seçime kadar bütün dengelerin ne kadar çok değişebileceği ortadadır. AKP’nin gaspına karşı duracak bütün muhalif güçler, siyasi süreci bu şekilde değerlendirerek adım atmalıdır.

***

Kalan 40 gün siyasi dengeler için uzun bir süre olsa da, demokrasi mücadelesi verenler için göz açıp kapayıncaya kadar geçecektir. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik krizin daha nice 40 günler süreceği belirsizdir.

Geniş kitlelere dayanmayan, seçimden seçime kesintili bir şekilde süren, sadece adayların popülerliklerine göre şekillenen bir mücadele ancak burjuvazinin çizdiği çerçevede sonuçlar verir. İçinde bulunduğumuz ekonomik krize karşı önerilen Türkiye İttifakı, bu çerçevenin işaretlerinden biridir. İmamoğlu seçimi kazansa da, dışarıdan hiçbir etken olmadan ekonomik krizle ilgili burjuva siyasetinin dışında bir çözüm önermesi imkansızdır. İster seçimleri gasp eden bir avuç memura karşı, ister emekçilerin haklarına göz diken birkaç sermayedara karşı olsun, asıl mücadele kalıcı bir örgütlenmeyi ve siyasallaşmayı sağlayabilmektir. Ancak böyle bir süreklilikle demokrasi mücadelesi kazanılmış sayılabilir.