Geçinemez hale gelenler ekonomik kriz koşullarını yaratanlara karşı yerel seçimde iktidara dersini verdi. Emekçi Hareket Partisi seçim sürecinde emek verenlerin siyasal hedefini, adayını, programını ilan etmekten geri durmadı, programı ile de son derece tutarlı bir pratiği sergiledi.

Partinin gücü, yarattığı etki; emeğiyle geçinenlerin yoğun olarak yaşadığı, oy kullandığı semtlerde çarpıcı bir sonucu elde etti. Özge Akman’a, emekçi semtlerinde (Esenler, Esenyurt, Ümraniye, Küçükçekmece…) verilen oylar “şehirler emek verenlerindir” siyasal hedefinde karar kılındığını gösterdi.

*

Devrimciler nihai hedeflerini ortaya atmaktan bir an bile geri durmamalıdır. Siyasette çıtayı sürekli yukarı çekmeleriyle akıllara kazınmışlardır, çıtayı yükselten devrimciler sayesinde ülkenin muhalif unsurları geriye düşmeme çabasına girmek durumunda kalırlar.

Mesela AKP tanzim satışlarla kendini toplamaya çalışırken CHP kuyrukları karalamakla meşguldü. Özge Akman seçim programında, konuşmalarında tanzim satışların sürekliliğine ve sistemli bir kamu gücünün planlamasına vurgu yapmıştı. Gözlemim o ki tanzim satışlar konusunda muhalefet bir noktaya gelmek zorunda kalmıştır.

Kriz koşullarında “üretenlerin, ürettiği gibi yönettiği şehirler” toplumun er ya da geç siyasal çıtası olacaktır. Devrimci siyasetini toplumsallaştıranlar, şaşmayanlar; solu, muhalefeti, toplumu “sınıfsal eşitsizliği emekçiler lehine yıkma” siyasal rotasına mutlaka oturtacaklar. Bu siyasal hat ve mücadele kararlılığı, neo-liberal ekonomi politikaları ile hiçbir gerilimi olmayan, IMF ile derhal emekçileri daha fazla sömürmek üzere anlaşacak olan sosyal demokrasiye karşı, emekçiler lehine yolunda ilerlemek zorundadır.

*

AKP-MHP ve birlikte hareket eden kesimler yerel seçimde kritik illerde, belediyelerde, hakim konumlarını kaybettiler. AKP’nin tekrar sandık ile kazanacağı koşullar ortadan kalktı. Ekonomik kriz nedeniyle geçinemez hale gelenler sandığa büyük oranda gitti (%84), siyasal tavrını ortaya koydu. Seçim sürecindeki öfkesinin maddi temeli olduğu ve bunun süreklilik arz edeceği mesajını verdi.

Nisanda yapılan referandumda elde edilen %50 hayır oyunda açığa çıkan toplumsal itiraza, eğilimleri nedeniyle sırtını dönenler yerel seçimde elde edilen kazanıma seviniyor. Ülkenin gidişatının iktisadi temelden ilerlediğini, eğilimlerin değil sınıfsal konumların belirleyici olduğunu unutuyorlar.

Sandığa gidenler inançla, kimlikle ve bu eksendeki pozisyon alışlarla ülkenin gidişatına karar verilemeyeceği sonucunu “anlamak istemeyenlere” bir kez daha ilan etti. Ayrışmanın çizgisi toplumsal olarak da çekildi.

Solun umurunda olmayabilir ama 1800’lerden beri tutarlı Marksistler iktisadi gelişmelerin belirleyici olduğunu anlatıyorlar. Fransa’da Sınıf Mücadeleleri’nde Marx Fransa’da işçi sınıfının büyük ayaklanmalarının ön günlerini şöyle ifade ediyor “...dünya çapındaki iki iktisadi olay, genel hoşnutsuzluğun açığa çıkışını hızlandırdı ve isyan duygusunu olgunlaştırdı. 1845 ve 1846 yıllarındaki patates hastalığı ve kötü hasatlar halktaki genel huzursuzluğu artırdı. Devrimin ortaya çıkışını hızlandıran ikinci büyük iktisadi olay, İngiltere’deki genel ticaret ve sanayi bunalımıydı.”

*

İktidarın koruduğu %52 oy oranının ekonomik olarak belirleyiciliği olan şehirlerden gelmediğini görüyoruz. Ekonomik belirleyicilikte hakim konumda olan ve AKP’nin tarlası gibi gördüğü belediyeleri kaybetmesi; kamusal olarak asla ele alınamayan milyarlarca lira üstü örtülü kazanç elde ettiği için AKP’nin bir hezimeti olmuştur. Bu nedenle çırpınmaya, tehdide devam etmektedir. CHP ile muhalefetin kazanmış olduğu belediyelerdeki nüfus ülke nüfusunun %49’luk dilimini oluşturmaktadır. Mustafa Sönmez attığı tweette şu şekilde tanımlamış “Yerelde AKP ve MHP’ye kalan iller sayı olarak 81 ilin 50’si ama az-orta gelişmiş iller, GSYH payları %35’in altında. Oysa CHP’nin aldığı 21 il ülke milli gelirinin %62’sini üretiyor.”

Doğu Karadeniz ve Anadolu ekonomik olarak eski alışkanlıklar ağırlıklı yerlerdir, çelişkiler keskin değildir. AKP renginin ağırlık kazanması bütünüyle sınıfsaldır, yakın zamanda aksi yönde değişimler gerçekleşecektir.

*

Muhalefet AKP karşısında elde ettiği kazanımı emekçilerin yoğun olduğu, vergi payı ve üretim seviyesi yüksek şehirlerde elde etmiştir. AKP’ye oy veren muhafazakar orta sınıf da seçimler öncesinde yükselen tepkisini ortaya koymuştur. Toplumsal sınıflar açısından bakıldığında emeği ile geçinen sınıfın orta sınıf üzerinde de belirleyici olduğu, hakim sınıflara tepkinin arttığı görülebilir. Sırf bu nedenle bile seçimlerde ortaya çıkan sonucun AKP karşıtlığı sayesinde gerçekleştiği iddia edilemez.

Sadece İstanbul’un yarattığı ekonomi, ülke ekonomisinin %40’ını oluşturmaktadır. Bu nedenle kimse sadece AKP karşıtlığı hadisesine yaslanarak siyaset yapmanın faydalı olduğunu anlatmaya çalışmasın. İktisadi temele yaslanmayan analizler ve çözüm önerileri ülke gerçeğinden kaçmak anlamına gelecektir.

*

Şimdi Erdoğan yenilgiyi balkon konuşmasında bir düzeyde ifade etse de seçim sonuçları üzerinde gerilim devam ediyor. Erdoğan’ın konuşmasındaki “yapısal reformlar”ın devam etmesi, emekçilere yönelik ağır sömürü koşullarının ilanıdır. Tanzim çadırlarının bir saniye tereddüt etmeden derhal toplatılması, pahalılığı ülkeye dayatacaklarının en açık işaretidir. Yapısal reform adı altında IMF anlaşmaları yokluk ve yoksulluk getirecektir. Dört yıllık icraat dönemi rantı, talanı, sermaye sınıfını palazlandırma dönemidir. Dünyadaki finans kapitale kucak açacakları, onun emirlerine amade olacakları bir dönemdir.

*

İşçi sınıfı çıkarları gereği, maaşını alamadığı, kriz gerekçe gösterilerek işten atıldığı için sermaye sınıfını düşmanı ilan ediyor, sınıf bayraklarını açıyor. Fabrika önlerinde direnenler, işsizler,  kitlesel örgütlü gücünü ortaya koyan EYT’liler, haklılar ve geliyorlar.

Hakim sınıfların yarattığı derin iktisadi kriz işçi sınıfının siyasetini, partisini var etme zorunluluğunu gün gibi ortaya çıkardı. Polemikten bile köşe bucak kaçan küçük burjuva eğilimler anlamayacaktır, ne iyi ki kendilerini ayrıştırmaktalar.

Marx’a her zaman, her evrede bakmak önemlidir, benzer süreçlerden geçen Fransa için ve işçi sınıfının nihai hedefi için söyledikleri bizi doğruluyor. İşçi sınıfının ilerlemesi için sosyalist hareketin partisinin ilerlemesi gerektiğini akıldan çıkarmamak gerekir.

“Toplumun devrimci çıkarlarını kendisinde toplayan bir sınıf, ayağa kalkar kalkmaz, kendi devrimci etkinliğinin içeriğini ve malzemesini doğrudan doğruya kendi durumunda bulur: Yere serilecek düşmanlar, mücadelenin gerekleri doğrultusunda alınması gereken önlemler ve kendi eylemlerinin sonuçları, onu daha ileriye taşır.”*

“Devrimci ilerleme, kendi yolunu, dolaysız trajikomik başarılarıyla değil, tam tersine birleşik, güçlü karşı-devrim yaratarak, bir düşman yaratarak açtı; yıkıcı parti, ancak bu düşmanla mücadele içinde olgunlaşarak gerçek bir devrimci partiye dönüşebildi.”*

*Fransa’da Sınıf Mücadeleleri- Karl Marks