Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) örgütlendikleri dernek çağrısı ile Maltepe’de 17 Mart’ta kitlesel bir miting yaptı. Maltepe’den bir kez daha var olan rejime, örgütlü kitlesel bir uyarı gerçekleşmiş oldu. Emek verenler mücadelesinde, seçim öncesinde kritik bir önem taşıyordu.
EYT’lilerin sadece mitinglerinde değil sürekli dile getirdiği ve gittikçe politikleşmekte olan sözler, emek verenlerin bilincinin gittikçe keskinlik kazandığını gösteriyor. Özetle EYT’liler parti kursalar iktidar olacak kadar kalabalık olduklarını, ortalama 25 yıl emek verdiklerini, ödedikleri vergilerin kaynak anlamına geldiğini ve devletin el koyduğunu, özelde yaştan dolayı iş bulamadıklarını, devletin babalığını yaparak kadro açması gerektiğini, devletin kayırdığı sermaye sahiplerinden daha da fazla vergi ödediklerini, parkla kekle işlerinin olmadığını, gasp edilen emeklilik maaşlarını istediklerini söylüyorlar. EYT’liler dünyanın hiçbir yerinde olmadığı gibi Türkiye’de de ne tür bir yasa olursa olsun kanunun geriye işletilemeyeceğini haklı olarak ifade ediyorlar.
İşsiz EYT’liler, ne özelde ne de kamuda iş bulabiliyor. Ekonomide; genelde büyümekte olan işsizlik yüzünden, özel olarak da yaş yüzünden işsizliği katmanlı yaşayan kesimini ifade ediyorlar. Aslında “çifte mülksüzleştirmeye” maruz kalıyorlar. EYT’lilerin sabrını zorlayan o meşhur konuşmada Erdoğan; “erken emekli olacak gidecek, başka bir işte de çalışmaya devam edecek, yani çift dikiş, böyle bir şey olamaz” dedi. AKP neoliberalizminin çifte sömürüsüne uğrayan EYT’liler bu durumdayken 46 yaşında emekli maaşını almaya başlayan ve Cumhurbaşkanı maaşını da atlamayan Erdoğan, devletten “çifte kayırmayı” kendine yaratıyor, kullanmayı ihmal etmiyor.
EYT’lilerin hedefledikleri yasa, MHP’nin AKP’den ayrıldığı temel konulardan birisiydi. EYT’lilere sözler verdiler, araştırma önergesi verdiler, sonuçlanmadı. Mitingden hemen sonra en son Devlet Bahçeli açıklamalarında seçim sonrasına havale edilmiş olduğunu ilan etti. Bu durumda AKP ve MHP EYT’nin haklarını gasp etmek konusunda anlaşmaya vardılar. Milyonlarca EYT’liye sırtlarını zaten dönmüş durumdalar. Oylarını da bir kenara koyarak emeğin haklarını tırpanlamak konusunda kararlı olduklarını gösterdiler. IMF veya dünya finans kapitaline olan vaatleri ağırlık kazandı.
EYT’liler bu duruma cevabı sandıkta, seçim sonrasında vermeye devam edecek. Emek verenlerin mücadelesi, onların peşinde olacak.
*
Emeklilikte Yaşa Takılanlar; 1999 yılında yapılan yasanın geriye işlemesi nedeniyle emeklilik hakları gasp edilenlerdir. O dönemde var olan yasada kadınlar 20 yıl, erkekler 25 yıl, 5000 iş günü çalıştığında emeklilik haklarını kazanıyordu. Yasanın bu hali 92’de Demirel’in seçim vaatleri arasında yer almış, fakat sonra IMF’ye vaat haline gelerek emekli olacakların haklarını gasp etmeye dönmüş. DSP, ANAP, MHP koalisyon hükümetinin aktör olduğu 99’daki yeni yasayla emekli olabilmek için kadınlarda 58 erkeklerde 60 ve 7000 iş günü şartını getirdiler.
10 milyon EYT’li olduğunu biliyoruz, EYT’liler “20 milyonuz” diyorlar, uzun zamandır haklarını almak için örgütlü mücadele ediyorlar ve ilerliyorlar. İşçi sınıfının işgücünden sayılmayan ama çalışmaya hazır olan milyonlarını ifade ediyorlar.
EYT’nin kazandığı emeklilik hakkını, ortalama 15 yılını gasp eden yasanın geriye dönük işlemesine son verilmesi, 1999’dan önce çalışmaya başlayanların da günleri dolanların da emekli olmasının engellenmemesi, temel hedefleri arasında yer alıyor.
-EYT’lilerin kazanılmış haklarının nereden ödeneceği gündeme gelince AKP, neoliberalizmin klasik ağzı ile “kaynakların kıt olduğunu” anlatıyor. EYT’liler ortalama 30 yıl aralıksız aldıkları ücretlerinden vergilerini milim milim ödemişler “kaynak konusu” tereddütsüz reddediliyor. Ülkede alınan vergilerin %80-90 emekten %8 sermayeden alınıyor bu sınıfsal çelişkiyi EYT’liler çok iyi biliyorlar. “Kaynak” dedikçe AKP ancak kendini kandırır.
-Erdoğan “yasa çıkarsa 6,2 milyon kişi faydalanacak” diyerek toplumu yanıltmaya çalışıyor. EYT’nin dernek yöneticileri doğruyu ifade ediyor “peyderpey emekli olunacağı için ilk anda 100 bin kişinin faydalanacağını” söylüyor.
-Erdoğan “EYT’lilerin ülke ekonomisine yıllık maliyeti 26 milyar lira” diyor, EYT Derneği yöneticileri “EYT’nin kazanılmış haklarının yıllık maliyetini 8 milyar lira” olarak ifade ediyor.
Ekonomik veriler gündemde olduğu sürece AKP’nin her yanından yalanları dökülüyor. EYT’ye kaynak konusunu öne süren AKP’nin Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak “Paramız da hazinemiz de her türlü imkanlarımız da var. Bütçemiz de ekonomimiz de sağlam.” diye atıp tutuyor.
*
Dikkat edersek seçim öncesinde AKP IMF’yi ağzına almıyor, bir süre önce “IMF bizden borç istedi” diye anlatıyorlardı. Fakat yarattığı dış borç batağı için IMF’nin kapısındalar. IMF veya benzeri finans kaynağına başvurmak zorunda kalacaklar. Türkiye’nin emek verenleri bu anlaşmaları iyi biliyor. Emeğin haklarından kısılan anlaşmaları defalarca yaşayarak öğrendi. AKP en çok emek verenlerin IMF yoluyla, yeni ve artan sömürü politikası karşısında doğacak öfkesinden korkuyor.
EYT’lilere kazanılmış haklarını vermemek AKP’nin IMF ile anlaştığının, anlaşacağının en önemli göstergesidir, olmaya devam edecektir. Yunanistan gibi IMF ile anlaşan neoliberal hükümetler ilk başta kamu harcamalarına göz diktiler, sağlık harcamalarını azalttılar, emeklilerin maaşlarına göz diktiler. Seçim sonrası AKP de bunu gözünü kırpmadan ziyadesiyle yapacaktır.
Tarih, bugünün tarihi, sınıf mücadeleleri tarihi olmaya devam ediyor. Kazandığı emeklilik hakkı yıllarca gasp edilenlerin sınıf mücadelesi de ısınıyor. Rusya’da çara karşı mücadele veren ve saraya yürüyen binlerce emekçinin yükselen öfkesine benziyor. Sınıf mücadelelerinin ekonomik mücadele olarak kalmayacağı, kalamayacağı, siyasal hedefle kuşanacağı da tarihsel önemini koruyor.