Kriz koşullarında artan pahalılık, işsizlik her yanı sarmış bulunuyor. AKP üstünü örtmek, seçimi “atlatmak” için akla karayı seçiyor, mızrak çuvala sığmıyor, başına daha büyük çoraplar örüyor. Tepkilerin toplumun farklı katmanlarında arttığını görüyoruz. Oy kaygısı yüzünden AKP sesini çıkaramıyor. Belediyelerden uygun fiyata sebze alma hakkı için kuyrukta buluşan halkın tepkisine, AKP’nin gözden çıkarmak istediği pazardaki ve haldeki esnafın nefreti de ekleniyor.

**

Bıçak kemiğe dayandı, gıda olmazsa ulaşılır kılınmazsa insanlar ne yiyip ne içecekler nasıl yaşayacaklar? Patates, soğan, patlıcanda yaşanan pahalılığın temel nedenlerinden birisi de tarımla ilgili politika ve uygulamaların iflas etmesidir. Tarım üretiminin yok edilmesi, arzın kalmamasıdır, kaynaklarının talan edilmesidir.

Son olarak Tarım Bakanlığı yönetmeliği değiştirerek Toprak Koruma Kurulu’nun iki üyeyle karar alabilmesinin yolunu açtı. Yönetmelikle Konya Ovası içinden geçen duble yollar kolaylıkla yapılabilecek. Antalya’daki bahçeler talan edilip enerji santralleri engel çıkmadan hızla inşaata dönüşebilecek.

Tarım arazileri ve meralar yandaş inşaatlara peşkeş çekilerek tarım üretimini ve üreticisini yok ettiler. Ekilecek toprakların, otlatılacak alanların kökünü kuruttular. Üretemez, geçinemez hale gelen çiftçinin banka önüne sütlerini döktüğünü, otobanlara elinde kalan sebzelerini saçtığını gördük. Çiftçinin, köylünün içi, hakim sınıflara karşı işte o kadar dolmuş durumdadır!

**

Ekilecek biçilecek topraklar AKP iktidarı süresince TOKİ, AVM, otel, yollarla dolduruldu. Betona beton dikerek, karlarına kar katanlar devlet garantilerine sırtlarını dayadılar. Tarım üreticisini desteklemek zorunda olan devlet, AKP eli ile sırtını çiftçiye köylüye üreticiye döndü, her koşulda yandaş inşaatçıya kucak açtı. Kuzey Ormanları’nın talanı bitmedi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yeni talan kararları almaya devam ediyor. Bakanlık onayı ile havalimanı projesinin güneyi 2 milyon 796 bin 584 metrekarelik alan imara açıldı. Daha önce orman, tarım, su koruma havzası olan alan şimdi AVM, rezidans, otel olacak şekilde projelendiriliyor. Yeni bir “mega proje”, “mega sömürü”, “mega batan proje ekonomisi”.

**

Bunlar, neo-liberalizmden şaşmayanlar, katma değeri düşük diye verimli-nitelikli temel gıdayı, soğan üretimini ülkede bitirip İran’dan ithal edenler, toplumun ihtiyaç listesinde hiçbir yeri olmayan keneviri katma değeri yüksek diye dilinden düşürmeyenler, ülke koşullarını emek verenlere dar edenlerdir.

Marx ve Engels Komünist Manifesto’da şöyle ifade eder; “Burjuva toplumun koşulları, bu koşulların yarattığı zenginliği kucaklayamayacak denli dardır. Peki, burjuvazi bu bunalımların üstesinden nasıl geliyor. Bir yandan üretici güçlerin bir kısmını zorla yok ederek; öte yandan yeni pazarlar ele geçirerek ve eskilerini de daha derinliğine sömürerek. Yani daha yaygın ve daha yıkıcı bunalımlar hazırlayarak ve bunalımları önleyen araçları azaltarak.”

**

Özendikleri emperyalistler gibi ayakta kalmak için yeni pazar peşine düşme derdindeler, yeni sömürü biçimleri arıyorlar. Ülkeyi daha büyük çapta krize sürükleyerek yarattıkları batağı örteriz sanıyorlar. Seçim sonrasına bırakılan, tarımın çiftçiden, haldeki aracılardan alınarak şirketlere teslim edileceği, devlet sorumluluğunun külliyen ortadan kalkacağı sürece hazırlık yapıyorlar, adına da “hal yasası” diyorlar. Hazine arazilerini sanki az talan etmişler gibi, şirketlere kiralayarak ranta sunacaklar. Çiftçinin köylünün özelleştirme ve tekelleşme eli ile sömürüleceği bir düzene, sömürü çarkını büyüterek varacaklar. Toprağın sahibi olan çiftçiler ve köylüler devletin aradan çekilmesi ile tüccarın sınırsız sömürüsüne terk edilecekler. Ama bilelim ki sınıfsal konumlar değiştikçe AKP’nin işinin daha zora girdiğini göreceğiz.

**

Yok sayılan, yok edilen tarım kaynakları, emek verenlerin siyasal programı ile ülkenin zenginliğine dönüşebilir. Temel gıdaya ucuz bir şekilde ulaşılması için, üreticiden tüketiciye ulaşmasını seçilecek belediyeler önüne koymak zorundadır. Üretim için, üretici için, üretenlerin yönetmesinden başka bir seçenek yok. Bunun için Emekçi Hareket Partisi İstanbul Belediye Başkanı Adayı, yoldaşımız Özge Akman’ın ilan ettiği siyasal program ve seçim mücadelesi önümüzde duruyor. Gıdanın halka ucuza ulaşmasının yolu emek verenlerin kararları ile bulunabilir, uygulanabilir. Tarım arazilerini, meraları ancak emek verenlerin siyasal hedefi kurtarabilir. Salt ekonomik temelli, kısmi ve düzen içi kalan hedefler bundan sonra zarar verir.

ÇİTFÇİ-SEN Genel Başkanı Abdullah Aysu diyor ki “Yılda 4 milyon ton civarında buğday ithal ediyoruz. Aşağı yukarı 1 milyon hektar arazide de 2 milyon ton buğday elde ediyoruz. Şu anda fiyatların yanlış uygulanmasından ve Toprak Mahsulleri Ofisi’nin piyasayı regüle edememesinden kaynaklı 4 milyon ton buğday ithal ediyoruz. Oysa 1,7 milyon hektar arazi boş duruyor. Çiftçi buğday ekmiyor çünkü zarar ediyor. Sadece ekilmeyen alanı eksek ithal etmemize gerek kalmayacak. Türkiye geneline bakınca 3,2 milyon hektar arazi ekilmiyor. Bu bir Belçika yüzölçümüdür. Tek çözümü maliyet, artı %25 kazanç, artı insanca yaşam, kazancı olursa çiftçiler üretime geri dönerler.” Böyle gidişat olur mu? Olmaz!

Çiftçi, köylü, üretici, emek verenler için seçimler bir imkandır. Ülke koşullarında siyasal iktidar hedefi olmayan sadece ekonomik veya kısmi mücadeleyle hiçbir yol alınamaz. Böylesi birlikler veya zeminlerle daha da geriye gidilir. Üretimi, üretim araçlarını, tarımın emekçileri, ülkenin emekçileri yönetmek üzere kazanabilir.

**

TÜİK verilerine göre toplam tarım alanları 2001 yılında 41 milyon hektar iken, 2017 yılında 38 milyon hektara gerilemiş. Tarımdaki istihdam 17 yılda 2.4 milyon azalarak 5.3 milyona düşmüş.

TÜİK 2016 verileri, Türkiye’nin 769 milyon 632 bin dekarlık karasal büyüklüğünün yaklaşık %30.8’ini tarım alanları oluşturduğunu gösteriyor. Ancak bu oran her yıl gittikçe azalmış, 1988’de %36.1 iken 2000’lere gelindiğinde %34’lere kadar düşmüş. Tarım alanları 30 yılda 40 milyon dekar yapılaşmaya terk edilmiş. Türkiye’nin karasal büyüklüğünün %54.5’i 1988’de tarım arazisi olarak geçerken bugün bu oran %49’a kadar düşmüş. (Kuzey Ormanları internet sitesi)

TÜİK verilerine göre 2001’de 17 milyon 917 bin hektar ekilen alan 15 milyon 536 bin hektar alana kadar AKP iktidarı döneminde gerilemiş.

Hayvancılığı vuran mera alanlarındaki tablo daha ağır; 1970-2017 döneminde 21 milyon 698 bin hektar olan mera alanları yaklaşık olarak yarı yarıya azalarak 10 milyon 984 bin hektara gerilemiş.

Bakanlık verilerine göre, çiftçi sayısında da ciddi bir düşüş var. Çiftçi Kayıt Sistemi’nin uygulanmaya başlandığı 2002 yılından 2017 yılına kadar kayıtlı çiftçi sayısı 2 milyon 588 bin 666 kişiden 456 bin 175 kişi azalarak 2 milyon 132 bin kişiye düştü. Bu çiftçilerin işlediği tarım alanı ise aynı dönemde 164 milyon 960 bin dekardan 148 milyon 792 bin dekara geriledi.

Tarımsal Ekonomi ve Politika Geliştirme Enstitüsü Müdürlüğü’nün en son Mart 2015 hazırladığı verilere göre 2003 yılında %-3,9 düşen tarımdaki istihdam 2014 yılında %-11,7 kadar gerilemiş. TÜİK güncel verilerinde Kasım 2017’de 15 yaş üstü 5 milyon 300 bin olan tarım istihdamı 2018 Kasım ayında 5 milyon 23 bine gerilemiş. (Son açıklanan 4 milyonu bulan işsizlik rakamları tarım dışıdır. Tarım istihdamı işsizliği ayrı ele alınmalıdır.)

AKP olmayan, var olanı talan eden tarım politikası ile “tarımsal yıkım” yaratmış bulunuyor. Koşulları inkar ederek, yeni sömürü kararları ile emek gücü ordusunu büyütürken ekmek kavgasını da emekçilerin siyasal kavgasını da büyütüyor.

**

Neo-liberal politikalardan, dış bağımlılıktan asla şaşmayan AKP iktidarının var olan borcu ödemek için IMF ile anlaşmak dışında bir seçeneği yok. Arjantin emekçileri IMF’ye gününü göstermek için gidişata el koyarak hayatı durdurduysa yönetenleri istifa ettirdiyse, Türkiye emekçileri de kendi koşulları ve yolları ile başarabilir demektir.

David Harvey’in hatırlatması ile Marx “hiçbir düzenlemeye tabi tutulmayan bir serbest piyasa kapitalizminin tutunabilmesinin yegane yolu tüm zenginliklerin özgün kaynağını toprak ve emekçiyi kurutmaktadır” diyor. AKP’nin yaptıkları yapacaklarının garantisidir. IMF ile beraber kaynaklar çorak topraklara dönüştürülecek. Kaynaklar emek verenlerin elinde ve planlamasında zenginliğe kavuşabilir.

Topraklar için, ormanlar için, tarım arazileri için, üretim için, üretici için, tarım için, şehirler için son kararı emek verenler verecekler.