Suriye’de inşa sürecine gelindi ancak bu iki anlamlı bir inşa. Biri, Ortadoğu halklarının etnik savaştan uzak bir çözüme yaklaştığı anlamını taşıyor. Diğeri ise emperyalistlerin inşaat şirketlerinin sahaya sürüleceğini ifade ediyor.
Emperyalist bloklar, sahaya kimin müteahhitlerinin gireceğini konuşmaya başladı bile. AKP’nin en iyi bildiği şey betonlaşma olduğuna göre Erdoğan’ın da ellerini ovuşturarak pazarlık masasında beklemesi gayet normal. Bir süredir kontrol ettikleri silahlı birlikleriyle övünen emperyalistler şimdi de müteahhit şirketleriyle, TOKİ’leriyle övünüyorlar.
Bir tarafta Twitter üzerinden kararlar açıklayan Trump, bir tarafta “ne kopartırsak kardır” diye bekleyen Türkiye... Bir tarafta da “Suriye’yi yeniden inşa edecek olan Rusya’dır” açıklaması yapan Esad.
Türkiye tarafının, emperyalistler katında bir güvenilirliği kalmadığı açık. Tarafını son süreçte ABD’nin yanında belirlerken sonunda Trump’ın da tutarsızlığıyla ipleri elinden tamamen kaçırdı.
Tabii bir de tüm dünya tarafından bilinen ve özellikle Soçi ve Astana görüşmelerinde resmiyete bağlanmış olan Türkiye’nin ortağı cihatçı çeteler var. Türkiye “aşırıcıları” ayıklayacağı teminatı vermişti ancak pek ayıklayabilmiş gibi görünmüyor. Aksine, “aşırılıkta” başı çeken HTŞ militanları ÖSO’nun hakimiyetinde olan pek çok yeri kontrolü altına almış durumda. Şam yönetimi ve Kürtler bir anlaşmaya vardıkları takdirde, şimdilik Türkiye ve ÖSO kontrolünde olan bölgeye Suriye ordusunun girip yeniden kontrolü alacağı ortada.
Anlayacağınız AKP’nin uluslararası arenada ve emperyalist bloklar arasında miadını doldurduğunu söyleyebileceğiz. Bir nevi beceriksiz ortak. S-400’leri aldı olmadı, papazı verdi olmadı, tank-palet fabrikasını devretti olmadı. Muhtemelen Patriot’lara da imza attı ama yine olmadı. Neymiş? Kürtler devlet kuramazmış.
ABD’nin “Kürtlere saldırırsanız ekonominizi mahvederiz” tehdidi tutmuş olmalı ki ardından gelen tüm açıklamalar “Kürtler kardeşimizdir” temalı oluverdi. AKP’nin bu açıklamaları, ABD tarafından da kabul gördü belli ki. Çok değil hemen ertesi gün “aslında Türkiye ile güçlü ekonomik ilişkiler kurabiliriz” twiti geldi Trump’tan. AKP’nin tam neye ikna olacağını bilemesek de bu pazarlık masasında “ne kopartırsak kardır” diyen bir hükümet görmek mümkün artık.
Yine de Rusya-İran bloku ABD’nin ve Türkiye’nin bir o yana bir bu yana savruluşunu izliyor şimdilik.
Emperyalistler kendi mezar kazıcılarını var edecek
Sonuç olarak Ortadoğu’da taşları bir türlü yerine oturtamıyorlar. Çünkü onların taş oturtmaya çalıştığı coğrafyalarda insanlar yaşıyor, yaşamak için savaşıyor ve can veriyorlar. Kalkmış bir avuç emperyalist, koca bir coğrafyada inşaatları kimin yapacağında anlaşmaya varmaya çalışıyor.
Yine de Kürtlerin özerk ya da bağımsız bir devlet kurmasına engel olamıyorlar. Olamazlar gibi de duruyor. Çünkü devlet kurabilmek tüm uluslar için artık reddedilemez bir gerçektir. Ayrıca Kürt halkı yıllardır süren savaş içinde, kaderlerini kendi ellerine almayı ve yön vermeyi öğrenmiş bir topluluk artık. Tabii özerkliğe de bağımsız bir devlete de içlerinde bulundukları konjonktüre göre yine kendileri karar veriyorlar.
Bu açıdan buyursunlar inşa etsinler. Yıllarca emperyalist paylaşımları için can verdirdikleri insanlara artık içinde yaşayacakları binalar diksinler. Fabrikalarını kursunlar, kumdan ve ölümden başka bir şey yok dedikleri coğrafyalara. Kapitalizmi geliştirsinler kanla suladıkları topraklarda ve en önemlisi kendi mezar kazıcılarını, Ortadoğu işçi sınıfının ortaya çıkmasına ön ayak olsunlar. Nasıl olsa bütün bu inşaayı yapacak işçi sınıfıdır. İşçi sınıfının gelişmesini engelleyen etnik savaş sona ersin, o zaman görecekler coğrafyaların "kaderinin" nasıl yazıldığını.