Ülkenin dört bir yanından hayali seçmenler fışkırıyor. Seçmen dört katlı binanın beşinci katında, ahırda, stadyumda… Kimi yerlerde onlarca, kimi yerlerde ise yüzlerce hayali seçmen var ve bunların toplamı binleri aşıyor.
Konu daha önceki seçim dönemlerinde de karşımıza çıkan “3-5 usulsüzlük” boyutunu çoktan aştı. İş muhtarlıklar tarafından değil nüfus müdürlükleri tarafından yürütülüyor. Nüfus müdürlükleri de İçişleri Bakanlığı’na bağlıyken konunun gayet merkezi bir biçimde organize edildiğini görebiliriz. Minareyi çalan kılıfına her zaman uyduramaz. Zaten hırsızlık en baştan apaçık bir biçimde ortada, saklamaya çalıştıklarını da söyleyemeyiz. Bu kadar hukuksuzluk ve usulsüzlük içinde bu hamleye şaşıramıyoruz. Binali Yıldırım’ın anayasayı çiğneyerek istifa etmemesine, muhalefet günlerdir gayet naifçe yaklaşıyordu. Yıldırım’ın istifasını kendi takdirine bırakanlar şimdi hayali seçmenler konusunda genel geçer kaidelerden başka bir şey öne süremiyor.
Tarih tekerrürden mi ibaret?
Tarihteki gelişimler birbirine benzer, siyasal süreçler içinde barındırdığı farklarla beraber birbirine benzer. Ancak geride bırakılan hataların tekrarı ahmaklık olur. Esas olan hatalardan ders çıkarmak ve bilerek hareket etmektir, gelişimler arasında fark yaratan da budur.
Yerel seçimlere giderken önümüze gelen hayali seçmenler, önceki seçimlerde de küçük ya da büyük boyutlarda önümüze defalarca geldi. Konunun muhalefet cephesinde şaşkınlıkla karşılanması, baştan sona hazırlıksız olmalarından. 24 Haziran seçimlerinin gecesinde CHP Genel Merkezi’nde bilinmezlik hakimdi. Kurulan sistemlere, yapılan uygulamalara, her sandık başında gözünü kırpmadan bekleyen milyonlara rağmen ulaşılamayan seçim sonuçlarına ulaşılamadı. İçerde bu bilinmezlik devam ederken kürsülere çıkıp çıkıp “o iş bizde” diyen yöneticileri, yani topluma hiçbir şey sunamayanları çabucak unutamayız. Daha geçtiğimiz günlerde Kılıçdaroğlu “o geceyi yönetemedik” diyerek özeleştiri vermeye çalışıyordu. Halbuki gereğinin yapılmadığını bu afallama haliyle bir kez daha tüm topluma ilan etmiş oldular.
Hayali seçmenlerin büyük tepki yaratacak bir usulsüzlük olmasına rağmen toplumda dinginliklikle karşılanması bir tesadüf değil. Başta CHP olmak üzere tüm muhalefet, 24 Haziran gecesinin sonuçlarının çok daha ağır olduğunu görmelidir. Toplumun ne güvenini kazanmak ne de kaybetmek o kadar kolay değildir. İradesine sahip çıkmak için sandıkların başından ayrılmayan ve seferberlik ilan eden milyonlara sunulan boş bir kağıtsa itibar ve güven beklemek boşadır.
“Bizim büyük çaresizliğimiz” bir hikayedir; gereğini yerine getirmeyenlerin hikayesi. Yapmadıklarının üzerini, bu hikayeyi anlatarak örtmeye çalışırlar. Toplumun yapabileceklerinin önüne set kurmayı bırakalım. Ya yapmaya aday olanları gerçekten görelim ya da çekilin, toplum zaten gerçeklerin peşinden gidecektir.
Korkunun imkanları
AKP’nin, hayali seçmenleri veya yüz yaşını aşan ve ilk kez oy kullanacak yüzlerce ölümsüz seçmeni ciddi bir hazırlıkla ele aldığı belli. Geldiğimiz aşamada ekonomik krizin çıkmazı, AKP’yi iyice köşeye sıkıştırıyor. Bu organize hırsızlık da her gün biraz daha boğazlarına dayanan kaybetme korkusundan. Korkuları, onları ellerindeki her tür kozu oynamaya itiyor. Bunun sonuçlarını 7 Haziran’dan sonra AKP şehirleri yakarken ve Ortadoğu’yu kan gölüne çevirirken de gördük. Evet, 1 Kasım seçimlerini kazanmışlardı ama ne kadar korktularsa toplumu da o kadar tehdit etmişlerdi. Nihayetinde korku tek egemenlik olmadı, olamaz. Kendi korkularını aşamayanlar ve bundan kaçamayanlar, toplumun 16 Nisan referandumunda korkunun yaydığı umutsuzluğu nasıl aştığını gördüler.
Değiştirme gücü bizim elimizde
Erdoğan’ı yenebilecek güç, iradesine ve fikrine sahip çıkan milyonlar olabilir. Kendi önümüze koyacağımız en büyük engel ise umutsuzluk batağıdır. Umutsuzluk AKP’nin çıkmazında kalmaktır ama umutsuzluğu yenmek AKP’yi kaybetme korkusuna bir adım daha yaklaştırmak belki de yenmektir.
Evet, AKP’nin elinde her imkan var. Evet, muhalefet sağ olsun ki geleceğe bir ışık yakmıyor. Ancak değiştirme gücünü ve iradesini elinde tutan bizleriz. Milyonlar kendi kurtuluşunu elleriyle yaratabilir. Bunun için siyasal mücadeleden uzaklaşmak değil aksine içine atılmak gerekir.
Hayali seçmen hamlesi AKP’nin korkusunun eseriyse milyonlara yaraşan bunun üzerine yürümektir. Tüm imkanlarımızla, aklımızla ve emeğimizle kolları sıvayalım, demokrasiye sahip çıkan gerçek seçmenler elbet tek adam rejimini gönderecektir.