Türkiye ABD tarafından art arda yaptırımlar ilan edilen bir ülke haline geldi. Dışarıda gerilim olmadan yaşayamaz haldeki AKP’nin antiemperyalizminden sahtekarlık akıyor. Bir hafta “eyy ABD” söylemi ile geçinen iktidar diğer hafta Trump ile kafa kafaya verip “dostluk” tazeliyor.

Tek adam rejiminin hukuku çiğneyerek rehine olarak tuttuğu rahip Brunson, ev hapsine alındıktan sonra, ABD’nin tehdidine karşı tehdit olarak ülkesine gönderilmemesi konusunda inat edildi. Adeta bir “at pazarlığı” yapılmak istendi. ABD ile gerilimin tırmanması sonucu AKP’li iki bakana ağır düzeyde yaptırım geldi. Brunson’ı ülkesine göndererek ABD tehdidine uymak dışında bir seçenek kalmamış görünüyor. Görüşmelerden bir sonuç elde edilemez görünüyor.

AKP’nin yaptırımlar sonucunda ABD’ye diklenmesi büyük bir yalandır. Diklenme açıklaması yapan bakan iki dakika sonra ABD dışişleri ile görüşmesinin olumlu havasını anlatıyor. Trump, ülkesinde dindar seçmenlere seslenmek için tehditleri sürdürürken, AKP de milliyetçilikten beslenmeye devam etmek için diklenme görüntüsü vermekten kendini alamıyor.
24 Haziran’da milliyetçilikten kurtarıcı bir sonuç elde eden tek adam rejimi ayakta kalmak için başka yol bulamıyor. Yaklaşan ekonomik krizin üstünü örtmek için ABD karşıtlığından bir kez daha nemalanmak istiyor.

Oysa tek adam rejimi oldum olası emperyalizme bağlı olduğu gibi, onun gibi hareket etmekten geri duramaz. AKP Suriye politikasını, ülke içindeki Kürt sorununa yaklaşımını ve ekonomi anlayışını emperyalizm gibi inşa etmek için sürekli yıkım yarattı, pek çok ülke düşman edindi.

ABD’ye diklenmeler iç siyasette haraç mezat kullanılıyor da, daha birkaç hafta önce Erdoğan’ın Trump ile Brüksel’deki NATO zirvesinde vermek için çırpındığı “muhteşem” fotoğraf kareleri konuşulmuyor.

“Yurtta Barış Dünyada Barış” çizgisini “dünyada savaş” çizgisine dönüştüren AKP yönetimi gerilimle paçayı kurtaracağını sanıyor, Ortadoğu’da iflas eden siyasetine, şimdi de ABD ile burun buruna devam ediyor. Tablo her seferinde itibarı ayaklar altına alınan, enflasyonu fırlayan, parasının değer düşen ülke haline gelmek şeklinde oluyor.

Yaptırım kararı açıklanır açıklanmaz dolar derhal 5 TL’yi gördü, krizin ayak sesleri daha fazla yankılandı. Ekonomik krizin yaratacağı gerilim de AKP’nin yakasına yapışacak. Bıçak kemiğe dayanınca işsizlik yüzünden emeğiyle bile geçinemez hale gelen milyonlar kendini ifade etmenin güçlü bir yolunu mutlaka bulacaktır. Daha baştan tekleyen rejimin, ABD ile gerilimi sayesinde yarattığı milliyetçilik de derdine deva olmayacak.

Muhalefet “AKP’nin ABD’ye sahte diklenmesine karnımız tok” demelidir. İlk milliyetçilik dalgasında AKP’nin açıklamasının yanına dizilenler kendi sonlarını hazırlarlar. Ekonomide ve dış siyasette yaratılan yıkımın faturasının emekçilere, halklara ödetecek olan hiçbir hamleye izin verilmemelidir.

-Suriye’de ABD’ye karşı Rusya’dan füze alarak güç elde etme aklı evvelliği iflas etti. NATO üyesi bir ülke olarak Rusya’dan S-400 füze alan Türkiye’ye ABD tarafından yeni nesil savaş uçağı F-35’lerin satılması durduruldu. Emperyalistlerin silah yarışının malzemesi olmak antiemperyalizm olamaz.

-AKP’nin, emperyalizmin savaş aygıtı NATO ile bir alıp veremediği yoktur. İncirlik üssü ABD için, İsrail’in emperyalist savaş politikaları için işlemeye devam ediyor.

-AKP, yandaşları ranta doysun diye 455 milyar dolar üzerinde dış borç üretti. Yandaş inşaatçıların midesini sürekli borç alarak şişirirken ülkenin ceplerini boşalttı dev bir borç batağına sürükledi. Ülkenin bekasını değil hızla çöküşünü hazırladılar.

-Türkiye ekonomisini IMF kapısına götürecek kadar düşürmüş durumdalar, sıcak para yaratmak için ülke varlıklarını her gün peşkeş çekmekten geri durmadılar. En son ülkenin milli varlığı kabul edilen şeker fabrikaları haraç mezat satılmaktan geri durulmadı.

-ABD’nin gansgter stratejisi de boş durmuyor. Türkiye’nin IMF de dahil olmak üzere uluslararası kuruluşlardan yeni borçlar almasını engellemek için karar aldı. Ağızlarını açıp bir şey diyemiyorlar çünkü emperyalizme ters düşecek bir durumları yok. “Milli menfaat”, “beka sorunu” diyerek günü kurtarmak dışında çareleri kalmadı.

AKP’nin ekonomiyi ve dış siyaseti yönetemediği ortadadır. Tek adam rejimini denetleyecek parlamenter rejim artık devrede değildir. Rejimin karşısındaki meclis muhalefeti elindeki tüm imkanlarla AKP’yi, rejimi zora sokmalıdır. Yaşanan bu sürecin gerçek boyutlarını her yerde anlatarak hesabını sormalıdır. AKP’nin yarattığı sahte “dış güçler” denklemini boşa düşürmelidir.

Mecliste bulunan HDP dışındaki muhalefetin ve hatta meclis dışındaki muhalefetin de, ABD ile gerilimi tırmandıran ve AKP ile aynı safta yer alan açıklamalar yapması büyük hatadır. Bu açıklamalar, ancak AKP’nin tek adam rejimini meşrulaştırmaya yarar. Türkiye’nin tek adam rejimine karşı mücadelesi koşullar gereği yakıcı bir biçimde devam edecek. Meclisteki muhalefetin bundan geri kalmaya hakkı ve imkanı yoktur.

ABD için de işler hiç iç açıcı değildir; emperyalizmi dünya kapitalist devletlerine önderlik etmeye devam ediyor ama yıkımlarla, tehditlerle zorbalıkla ayakta kalabiliyor. ABD, 2008’de inşaat ile yaşadığı büyük kriz sonucunda boyunun ölçüsünü almıştı. Halk ABD sarayının kapılarına dayanarak %99 olduğunu hatırlatmıştı. Bu kriz Avrupa ve tüm dünyayı etkisi altına almıştı. Üçüncü bunalım dönemini yaşayan dünya kapitalizmi iki kere paçasını savaşla ve yıkımla kurtardığı krizlerden bir kez daha kurtarmasının imkanı kalmadı. Yeter ki direnenler örgütlü olsun örgütle hareket etsin.

Kimse, kendi kapitalizmi ile mücadele etmeden halka antiemperyalizmi anlatmaya kalkmasın. Türkiye’de kapitalizmi çok gerilere götürmekte olan, kuralsızlaştıran tek adam rejimi ile mücadele esas görülmelidir. Yarattığı, yaratacağı ekonomik ve dış siyaset krizlerine karşı, ülkenin geleceğine boş veren içi kof antiemperyalistlere karşı, ülkenin geleceğini kurtarma çabasında canlı kanlı bir siyaset benimsenmelidir.

Dünya siyasetini ancak tehditle, didişerek yapan sefil emperyalizm ve onun gibi olmak isteyenlerin başkanlıklarına halklar mecbur değildir, görecekler.