Yaklaşan ekonomik krizin yaygın, bilinen, en açık habercisi doların artış göstermesi, "dolar gene yükselmiş" günlük yaşamın biriyle selamlaşmak kadar tekrarlanan parçası haline geldi.
Tek adam rejiminin yaklaşan krizle başının dertte olduğunu görüyoruz. Seçimden sonra ekonomi politikasını düze çıkaracak bir yol bulabilmiş değiller. "Küresel" mali disipline uyabilecek rejim şeklini hiç bir zaman alamayacaklar.
Parlamento kanalıyla iktidarını denetleme rolü kök salmış milyonlar, bu rejimi de ekonomisini de hiçbir zaman kabul etmeyecek ve alışmayacaklar.
Rejimin ilk ekonomi hedefine bakılırsa koca bir yandaş inşaat sektörüne dökülen ekonomi ve patates ithal eden ülke olmaya devam edilecek. Damat Berat Albayrak'tan sonra sermayenin takdir ettiği Naci Ağbal'ı bütçenin başına getirmek kurtarmayacak.
Yerel seçime kadar yandaş patronları kaçırmamayı elden bırakamazlar. Bildiklerini okumak zorundalar. Fakat yatırımsız, üretimsiz ekonomide işin iş olmaktan çıktığı gibi, değer de değer olmaktan çıkmış bulunuyor. Ekonomiyi spekülasyon, enflasyon ve dolar artışı kaplıyor.
Dolar artışının ardından hayat hızla pahalanıyor. Bu artışın getirdiği maliyete dayanamayan işyerleri bir süre sonra birer birer kapanacak. İşsizlik katlanarak artacak. Emeği ile geçinenlerin çelişkileri de artacak. Direnmek biricik seçenek olacak. Direnişlerin kalıcılaşması, siyasal bir hedefle rejim mücadelesine yönelmesi temel hedeflerden olabilir.
İktidar her zor duruma düştüğü gelişmeyi "yok öyle değildi, böyleydi" diyerek tek elden baskı altına alarak kapatıyor, tepkiyi engelliyor olabilir. Ama karını düşünüp kaçan patronları, spekülasyonla işleyen döviz piyasalarını engelleyemiyor. Ekranlarda muhalefetin konuşmasını engellemiş olabilir ama doların sürekli artan TL cinsinden karşılığının ekranların sağ alt köşesinde akmasını engelleyemiyor.
Dünyadaki sermaye piyasasının rejimden beklediği faiz artışı hiç tek adam rejimine göre değil. Yandaş patrona yansımayan faiz, toplumun geneline yansıyan enflasyon tam tek adam rejimine göre.
Sürekli "dış güçlerin oyunu"nu bahane gösteren "faiz artışını dış güçlere yar etmeyen" AKP'yi kurtarabilecek bir "dış güç" bulunabilecek mi kimse bilmiyor. "Dış güçlerin" kendi keline sürmeye ilacı var mı o da tartışmalı. 450 milyar dolar üzerinde olan dış borcu ne ile kapatacaklar? Bugüne kadar gerilim yaşadığı dünya piyasasının patronları ile hangi mali disiplinde buluşacaklar? Bu da bilinemiyor.
İki büyük krizi savaşla sonuçlanmış olan dünya kapitalizmi, üçüncü krizinden, altından kalkamayacağı bir savaşa girmeden, nafile bir çaba ile kurtulmaya çalışıyor. Türkiye'deki krizin varlığının dünyadaki krizden ayrı görülmeyeceğini, dünyada da üçüncü bunalım döneminin sürdüğünü bugün ancak Marksistlerden duyabilirsiniz. Bir mücadele programı da buradan isabetli hale gelebilir.
Burjuva iktisatçıları her dönemde olduğu gibi rejime alışma çabasını sergiliyor. Ekonominin yapısal krizine kılıf buluyor, masal anlatarak bulunduğu saati dolduruyor, çelişkileri yuvarlayarak küçülterek konuşuyor, en yalın izahatı bulanıklaştırmaya uğraşıyor. Emeği ile geçinenleri çözümsüz ve çaresiz bırakmayı asla umursamıyor.
Dünyadaki kriz derinden ama 2008'de olduğu gibi dramatik aşamalara varabilme ihtimali ile sürüyor. Dünya bu süreçte sağcılardan medet umdu, ama onlara verilen sürenin ömrü de tükenmek üzere.
Çin ile başa baş ticari gerilim yaşayan ABD kendi kelinin ilacını ararken AKP'nin tek adam rejimi adımlarının her birine yaptırımlarla yanıt veriyor.
Ekonominin başı ilan edilen damat Berat Albayrak ilk açıklamayı yaptı dolar yükselmeye devam etti. Bir kaç gün sonra Rahip Brunson serbest bırakıldı dolar düştü. ABD'nin tutumu belirliyor, Erdoğan sesini çıkaramıyor.
Brunson konusu adeta at pazarlığına çevrildi. ABD uyarıları artınca "yargılanıyor" denilen tutuklu derhal serbest bırakılıyor. Erdoğan'ın Gülen'i kast ederek "al Papaz'ı ver Papaz'ı" sözü bu meselede söylenmişti. Hiç lafı dolandırmıyorlar, yargının tek ağızdan işlediğini Brunson olayında açık açık sergilediler. Trump yaptırımlarla tehdit ediyor Erdoğan "veririz alırız" diyor. ABD de Zarrab davasını elinde koz olarak tutuyor. Dünya emperyalizmi birine bakarken diğerine her köşe başında acı acı gülüyor. Kozlarla ülke yöneten beş para etmez sağcılık beş adım sonrasını göremeyecek.
Bu kadar delik deşik ekonomi ile diktatörlük hezimeti yaşatmak bizlere farz olsun.