Şu kesin; 24 Haziran Seçim Süreci topluma yaradı. Öyle bir an, öyle bir yerdeyiz ki Hasan Hüseyin’in yazdığı, Ahmet Kaya’nın taçlandırdığı dizede olduğu gibi “bir yanımız bahar bahçe”...
Egemenliğin kayıtsız şartsız halkın olduğu ilkesini takmayanlar, 1 oyun nelere kadir olduğunu iyi bilen bir toplumla karşı karşıyalar. Bu zamanlara kadar ne üzücü ki, toplum biliyordu da muhalefet veya sol bilmiyordu.
Sürekli önümüze sandık geliyor, yılmadan usanmadan sandık başında, neredeyse yüzde yüz toplanıyoruz. Seçme eylemi beraberinde bize seçilebilmeyi siyasetin öznesi olmayı da kazandırıyor. Siyasetten uzak duran, siyaset üretmeyen sol erimeye yüz tutuyor. Umarız ki yerli yerinde ele alınan yazılarda kalır.
Oylar bizim, seçim bizim, sandıklar bizim, ıslak imzalı tutanaklarımızı Seçim Süreci Meclisleri veya diğer muhalefet görevlilerinin her yerde olabilecek yetkilisine teslim edene kadar gözümüzü kırpmak yok. Görev alamayanlar sandık çevresi, oy kullandığınız yerde bir saat bile bekleseniz, görevlilere destek olacak ufak bir şey yapsanız sandık sürecini de bahar bahçe yapabiliriz.
24 Haziran her şeyimiz olmayacak elbet ama çığır açabileceğimiz yeni bir sürece vesile olacak ve çığır açtığımız süreçlerin devamlılık arz ettiğinden emin olacağız. Gezi’nin 7 Haziran’a, 7 Haziran’ın 16 Nisan’a, 16 Nisan’ın Adalet Yürüyüşü’ne el verdiği gibi başka bir aşamaya el verecek. İşin bu yanından bakınca tek adam rejiminin, tekçiliğin bu koşullarda bir şansı olmadığını görebiliriz.
Ve HDP 1 oy ile değişimi anlattığı, her yere taşıdığı için çok iyi yaptı. Bir oyun, bir söz hakkının rejimden kurtulmak için ne kadar önemli olduğu sürekli anlatıldı. "1 oy HDP’ye 1 oy Demirtaş'a" sloganı çok benimsendi su gibi içildi. Bu saatten sonra her yerde o 1 oyun, 1 söz hakkının yaşatılacağı politik hat ve çalışmalar bahar bahçe yaratacak. Bu anlamda “Bir Adım Daha” bunun örneğini yaratmayı başardı.
Ve Selahattin Demirtaş, Bakırköy’deki meydanda tek tek cümleleri çerçeveletip duvara asacağımız seçim konuşmasını yaptı. Dedi ki; “Bir oyluk canları var”. Saatlerdir onun bir tek kelimesini büyük bir dikkatle bekleyen binlerce insandan oluşan topluluk göğsünü büyük bir nefesle doldurarak ayrıldı. Bu nefes tek adam rejiminin ensesinde olacak.
Bu söz tekçi anlayışa çok dokundu, Demirtaş adaylığı da her gün daha fazla dokunuyor. Demirtaş'ın cezaevinden yükselen sesi, tonlarca imkanla, yüzlerce kez insan toplayan (toplayamayan) AKP'nin mitinglerini fersah fersah aşan bir sonuç yarattı. İktidar katındakiler bunu görüyorlar. Ne yapacaklarını, ne söyleyeceklerini şaşırıyorlar.
Gerçekten asırlık bir komediye dönüşmek üzereler. Bu komedinin en gedikli aktörü Süleyman Soylu'nun Demirtaş’ın bu sözünü kast ederek "Hepimizi ölümle tehdit ediyor" demesi, iktidarın hele zaman yaklaştıkça nasıl şaşırdığının en açık kanıtıdır. Suruç’u Muharrem İnce’ye bağlamaya çalışması CHP’nin ancak HDP oylarına biraz daha sahip çıkması sağlayacaktır.
Erdoğan her imzaya, her karara kendisi yetişebileceğini sanırken bir gün dediğini, bir başka gün yalanlıyor ve Muharrem İnce’ye yakalanıyor. Ama hedefi şaşırmıyor kendisini durduracak engel neyse ona düşmanlık ilan ediyor. Gezi’ye düşman, 7 Haziran’a düşman, şimdi de barajı geçmesini istemediği HDP’ye düşman. HDP barajı geçince meclis çoğunluğunu, yasama çoğunluğunu kaybedecek. Bunu Çiller ve Ağar ile çözmek istemesi ancak ve ancak Kemal Can’ın isabetli ifadesi “metal paslanması” üretiyor. AKP parti içi toplantısı videosunda da, Suruç’ta da suç üstü yakalandı. Öyle ki AKP’den vekil aday adayı olmuş bir öğretim görevlisi, olayı Roboski’ye benzeterek açığa çıkarılması için çağrı yapabildi.
MHP ile AKP gerilimleri gün gibi ortada duruyor. HDP’ye düşmanlık yaparak MHP tabanını yakalamak istese de, AKP’de hesap tutmuyor. HDP’ye yapılanlar, Kürt halkına saldırılar, varsa bile alacağı oyları ilelebet kaybettirmiş bulunuyor. Ve HDP milyonlarca oy olan kararsızları kapsayabilecek canlılığa sahip olduğu için, oy oranı tahminlerimizi aşacak bir oranı da yakalayabilir.
AKP için zorluklar bitmek bilmiyor. MHP’liler İyi Parti’ye kaptırdığı tabana değil, zorunlu olarak AKP tabanına seslenmek istiyor. Saadet Partisi inançlı kesimlerin alternatifi oluyor. Zaten 16 Nisan referandumunda gerçek sonuçta %48 görmüş olan Erdoğan’ın meclis çoğunluğunu kaybettiği en çok konuşulan ihtimallerden. Cumhurbaşkanı seçmek için ilk yapılan seçimde %9 oy alan Demirtaş, 7 Haziran’da %13 oy almış HDP, artan baskılara halkların öfkesi, solun önemli kesiminin sürecin içinde yer alması, bizi önemli bir sonuçla birlikte önemli bir sürece taşıyacak.
Suruç’ta yaşanan saldırıda insanlar ölürken sahneye Tansu Çiller’in çıkması da onların hezimetine yazılıyor. Kendisi bir zamanların Başbakanı olarak 90’ların karanlığının simgesi olmuş, sandıkta kaybetmiş ve siyaseti yuhlanarak bırakmış bir isim. Medet ummak değilse de “sandıkta kaybedince ben de onun gibi yapacağım” demenin bir yolu olabilir ama “tamam mı?” faciası kadar kaybettirdi.
Bir önemli başlık daha açıp tamamlıyorum; 2. tur hiç uzakta değil. 25 Haziran’dan itibaren, büyük 24 Haziran’ın hemen ardından 2.tura koşacağız. Selahattin Demirtaş’ın da ifade ettiği gibi, ittifak genişlemeli 2. tura girerken milyonların önüne Demokrasi İttifakı olarak çıkarsak, imkanlarımızı büyütmüş olacağız.
Tek adamın hakimiyeti değil halkın hakimiyeti için 1 oy HDP’ye, 1 oy Demirtaş’a!
24 Haziran’da sandığa gidelim, oyumuzu kullanalım, sandığımıza sonuna kadar sahip çıkalım.