Erdoğan son dönemde AKP il ve ilçe kongrelerine katılıyor. (Mecburen) mutlaka denk gelmişsinizdir. Kongrelerin önce girişinde, sonra çıkışında konuşuyor. Günde iki, belki üç kongre. Haber kanalları bu konuşmaları an be an, saatlerce yayınlıyor. “Bir olacağız, iri olacağız” diye başlayıp, “beraber yürüdük biz bu yollarda” diye son bulan ve bütünüyle manipülasyon dolu, birbirinin kopyası konuşmalar. Bir tek şehir isimleri değişiyor. Hatay diye geçen kısım, diğerinde Adana oluyor. Rejimin bütün ayakları, isteyerek veya zorla, bütün topluma bu konuşmalarda anlatılanları kabul ettirmek üzerine kurulu.
Erdoğan, Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in ekonomideki problemleri anlatan sözlerine şu sözlerle yanıt verdi: “Ekonomi büyümeyle ölçülüyor. Yok kurmuş, yok şuymuş… Geç o işleri. Biz kimin ne dediğine göre değil milletimizin ne istediğine göre hareket edeceğiz.”
Baştan alalım. Olay şöyle gelişiyor. Sözümona bir hükümet var. O hükümetin başında bir Başbakan var. Bu Başbakan’ın ekonomiden sorumlu yardımcısı da ekonomiyle ilgili bir soruna işaret ediyor. “Ekonomi büyüyor ama yağmur yağacak” diyor. O ya da bu şekilde bir problemi dile getirmeye çalışıyor. Ekonomiyle ilgili sıkışıklık ona, kendi alanıyla ilgili rasyonalitenin en azından kıyısından geçmesi gerektiğini düşündürtüyor.
Kurulmak istenen rejim ve başındaki kişi, rasyonaliteye müsaade etmek istemiyor. Çünkü bütünüyle manipülasyonlar üzerine kurulu. Manipülasyonlarını geçersiz kılacak en ufak gerçeklik kırıntısına dahi tahammülü yok. Yıllarca AKP’ye hizmet etmiş olmanız veya bakan olmanız da fark etmiyor.
Yani hükümet falan yok. Bakanlar yok. Başbakan yok. Belediye başkanları yok. Tek bir kişi var. Saray var. Onun çıkarları var. Manipülasyonları var. Eğer manipülasyonları kabul etmiyorsanız, milletten yana değilsiniz demektir.
İşsizlik rakamlarından, büyüme rakamlarına kadar birçok istatistiği ise bu manipülasyon kuru belirliyor.
Bu pencereden bakınca, bakın hayat ne kadar toz pembe. Tuvalet ücretinin 1 milyon liradan 1 liraya düşmesi ekonomi tarihimizdeki en önemli ilerlemelerden biri. Doların 4 TL’ye, Euro’nun 5 TL’ye, benzinin 6 TL’ye yükselmiş olmasıysa önemsiz. Kur, mur bunlar boş işler.
Bunlar elbette boş işler değil. Halkın cüzdanı gitgide boşalıyor demek. İşsizlik, yoksulluk artıyor demek. Toplumdaki rahatsızlık da bununla birlikte artıyor demek. Halk elbette anlatılanlarla yaşadığı arasındaki açı farkını görecektir.
AKP ve saray, manipülasyonlara mecbur kalmış durumda. Çünkü halka anlatabileceği bir gerçek kalmadı.
Erdoğan, AKP içinde kendi çizgisine uygun hareket etmeyenleri dışlarken muhalefeti de bu çizgiye dizmeye çalışıyor. Boğaziçili gençlerin eğitim haklarının ellerinden alınmasına yönelik tehditler ve gözaltılar bu sebepten. Erdoğan’a “FETÖ’nün siyasi ayağı” diyen Kılıçdaroğlu’na yüz binlerce liralık tazminat davası açması da bu yüzden.
Ana muhalefet liderinden öğrencisine kadar, bütün muhalefetin bu çizgiye teslim olmasını istiyorlar. Kendilerine muhalefet edenleri kriminalize etmek için her yolu deniyorlar.
Teslim olacak mıyız? Bunun cevabını hep birlikte vereceğiz.
CHP cephesinden ele alacak olursak, Kılıçdaroğlu 2019’a kadar hata yapmamaları gerektiğini söylüyor, ancak şimdiden hatalar başladı bile. CHP, milletvekillerinin ve generallerin maaşını artıran yasanın oylamasında AKP ve MHP’yle aynı oyu verebiliyor. Bana kalırsa Gürsel Tekin’in “Sarıgül’ün yerine aday olsam kazanırdım” ve “Binali Yıldırım’ı sandıkta yenerim” sözlerinin de altı pek dolu değil. CHP’li yöneticilerin şunu anlamaları gerekir: Artık ne TBMM’nin, ne milletvekilliğinin, ne de belediye başkanlığının kendi başına bir önemi kalmadı. 2019’a giden yolda diktayı durdurabilecek olan kitlelerin kendisi. Yani kişisel başarılar veya özellikler bir anlam ifade etmiyor. Ya hep beraber, ya hiçbirimiz.
İçinde bulunduğumuz süreç, 16 Nisan referandumunun devamı olarak şekilleniyor. Referandum öncesinde milyonlarca insan birlikte mücadele etmiş, sandıkları birlikte korumuş, oyların çalınmasına birlikte karşı çıkmıştı.
Hayır diyen milyonlar, 2019 sürecinde kazanabileceğimizin umududur. Bugün bütün bu manipülasyon ve yalan siyasetinin hedefi, milyonların umudunu kırmak içindir. Buna izin vermek istemiyorsak, yine milyonların hareketini en başa koymak zorundayız. Hep bahsi geçen ‘taban’ın önünü açmak zorundayız.
Referandum sonuçları göstermişti ki AKP seçmeni dahil milyonlar, bu manipülasyon ve yalan siyasetinden rahatsız. Yani halk iktidarın kendisine attığı kazıkların farkında. MHP’yle yapılan ve sürekli genişletilmeye çalışılan ittifak arayışı bu yüzden.
Bize düşen, ‘uyum yasaları’yla birlikte seçim güvenliğine gölge düşürülmesine bugünden karşı çıkmak olacaktır. Kazanmanın kapısını ancak böyle aralayabiliriz.