AKP’nin her mitinginde Erdoğan’ın ağzında birinci sırada ekonominin büyümesi, köprüler AVM’ler vardır. Ama biliriz ki yanı başımızdaki işsizler bitmez, işçi ölümlerinin ardı arkası kesilmez. AKP’nin şimdi artık elinde büyüyemeyen bir ekonomisi var. İşçi ölümleri konusunda ortaya çıkan vahim tablo karşısında kapatmak zorunda kaldığı madenleri ve durdurmak zorunda kaldığı rezidans inşaatı var. Elindeki ihale ve inşaat çarkı vahim bir tablo yaratmadan devam edemiyor. Ekonomisi büyüyememe engeline takılmadan edemiyor.
Hedef arada kaynamasın, hedef çok net. Tartışmaya değerlendirmeye açılacak bir tarafı falan yok! Bir kere AKP kendisine en kazandıran sistem olarak taşeron sistemini kalesi gibi koruyor. İşçi ölümlerinin baş sebebi AKP’dir. İnsanların akıllarında uzun veya kısa vadede “bu işin bir çözümü yok böyle gelmiş böyle gider” şeklinde yerleşsin istiyorlar. Konu “ateş düştüğü yeri yakar, ölümler unutulur yeni ölümler olur” gibi ağır bir umutsuzluğa terk edilsin istiyorlar.
Çarpık ekonomisini ayakta tutabileceği tutarlı başka bir çözümü yok. Bunca ölüme rağmen mecliste taşeron sistemini azaltıcı değil azgınlaştırıcı şekilde Torba Yasa kapsamına alıyor. Madencilere susma payı yeter gibi görüyor. Yasasını yapmadığı gibi Soma Holding, Torunlar GYO gibi şirketlerinin sahiplerine her ihaleyi onaylarken “yürüyün yiğitlerim arkanızda ben varım” diyor. Aziz Torun açıklamasını yaparken ne kadar da rahat, sorguya bile çekilmeyeceğini biliyor. Aziz Torun sorgulanırsa TOKİ sorgulanacak. Tipik bir AKP taktiği Aziz Torun dışında herkes suçlu. Arkasında kapı gibi AKP’si var. Bir sonraki vahim işçi ölümü için sıradaki AKP destekli ihale sahibi patron neden önlem alsın? Neden işçiyi ölümden koruyacak bir kuruşunu harcasın? Ölümlerden sonra bu patronlar sus payı olacak binlerce lirayı ödüyorlar ama inşaattaki ölümden kurtaracak harcamayı listeye almıyorlar. Bu böyle nasıl gider? Gidemez efendiler!
***
Halkalı da işçiler TEM’’de çalıştıkları inşaattaki hakları için eyleme geçtiler. Tüm talep ettikleri işverenler tarafından derhal kabul edildi. Apar topar patronlar, işçilerle anlaşma imzaladı. Üç bin işçinin direnişe geçmesi için örgütlenmek, hep birlikte karar vermek, hem de şehrin otoyolunu trafiğe kapatmak, hem patrona hem de devlete kafa tutmak elbette mümkün. Pek çok yerde direnişler, grevler oluyor. Bir yandan sistemin bu düzeyde ölümcül sonuçlar yaratması bir anda kitlesel, patlamalı ve daha sertleşen eylemleri, direnişleri çoğaltacağı anlamına da geliyor.
Ama Türkiye koşullarında patronun hemen anlaşmak üzere imzaya oturması ne kadar hızlı bir süreç değil mi? Çok korkuyorlar. Davutoğlu’nun vicdan açıklaması, şehitlik kavramına yerleştirerek açıklama yapmasının nedeni de budur. AKP sülalesinin tepkilere saldırmak için panikle “fırsatçılık yapıyorlar” açıklaması da bundandır. Ödleri koptuğu için ortaya konacak büyük ve kitlesel bir direnişten “gerekirse anlaşmayı hemen imzalayalım” bölümüne geçiyorlar. Normalde sermaye sınıfı işçilerin taleplerine “bir verirsek bin isterler” diye hiçbir adım atmaz. Mecidiyeköy ölümleri, Halkalı direnişi patronların ve AKP’nin tüylerini diken diken edecek bir sarsıntı yarattı. Yeter ki konu kapansın diye hem inşaatı terk ettiler hem de Halkalı işçileri ile anlaşmaya vardılar.
AKP ve inşaat sahiplerinin bir yanda gerçek yüzleri ortaya çıktı bir yanda işçilerin kitlesel başkaldırısı ile karşı karşıya kaldılar. Halkalı’daki işçiler artık taşeron sistemin en ağır sonuçlarını görüyor, “zincirlerimizden başka kaybedecek hiçbir şeyimiz yok, yaşamımızın bile kıymeti yok” diyerek harekete geçiyor.
***
Uzun süredir taşeron sistemi ve devletin yarattığı insanlık dışı ortam her yerde direnişlerin patlamasını sağlıyor. İşçiler almak istediklerini almadan bir adım geri atmıyor. Tüm engellemelere, kalıcı olamayan örgütlenmelere, sendikalaşmanın önündeki engellere, polis baskılarına rağmen işçilerin direnişinin birikimini sağlıyor. Sermaye birikirken, karşısında işçi direnişleri de birikiyor. İş ki süreklilik arz etsin iş ki köklü değişiklikleri sağlayacak siyasallığa kavuşabilsin.