Solun çıkış yolu ne olmalıdır ki yıkılmaz gibi görünen sağ siyaset yıkılsın, sol bir alternatife dönüşebilsin? Besbelli ki yakıcı bir ihtiyaç olarak görülen bir aşamadayız. O zaman solun bir yol haritası neden olmasın? Çok fazla yol haritası önerisi ile karşı karşıyayız diyebilirsiniz. Ortaklaştırma çabaları da yabana atılır gibi değil. Yol haritaları arasından olgu olmayı başaranlar kazanacak. Bu arada kendi içinde ikna sürecini tamamlayamayan sol birkaç devreyi toplumu daha fazla zorluklara bırakmış olarak geçiriyor, geçirecek. Sokak ve sistem diyerek seçimin uzağına düşülmeseydi, değerlendirmeler doğru noktalansaydı seçimlerde toplum sola yüzünü daha fazla dönmüş olabilirdi. Bu olguya dayanarak bir sıçrama daha yapabilirdi.

Her nasılsa bir yerde, Türkiye genelinde sola yönelen oylar önemli değil, AKP’nin parlementoyu kaldırmak istemesi önemli değil en önemli şey solun sistem karşıtlığı vurgusu. Valla bence biraz genele kaçmak gibi oluyor. Biraz da “tereciye tere satmak” gibi oluyor. Solun bari bu zamanda demokrasiye yaklaşımı tartışmalı bir hale gelmesin. Marks Gotha ve Erfurt Programlarının Eleştirisi’nde monarşi karşısında işçi sınıfının gerçek kazanımı için demokratik cumhuriyetin önemini anlatır. Napolyon zamanı pek tabi ki Fransız işçileri demokratik cumhuriyet için savaşmıştır. Bal gibi de bu demokratik hedefler işçi sınıfının önünü açmıştır.  Türkiye’de sosyalizm diyebilmenin alanının geniş olabilmesi için Anayasayı, meclisi isteyerek demokrasi savaşı vermek zorundayız. Aklımızı peynir ekmekle yemediysek padişah olmak isteyen Erdoğan karşısında Marks’ın da dediği gibi demokrasi istemeyip de ne yapacağız?

***

Türkiye tarihinde de demokratik mücadeleye kadın alanından tam yerinde bir örnek var. Sosyalist kadınlar neler var etmiş yazınız bir kenara. TKP’li Kadınlar tüm kesimleri kapsayacak örgütlü bir kadın mücadelesi yaratmak için 1975’li yıllarda TKP’nin o zamanki bazı atılımlarının da etkisi ile İlerici Kadınlar Derneğini kurdu. Elbetteki en güncel ve en yakıcı sorunların üstüne yürüdü. Her yerde en geniş demokrasiyi hedefleyerek kitleselleşti. Kadınların, işçilerin hakları için savaştılar, faşizme karşı mücadele ettiler. Dönemin çok önemli kitlesel ve etkili bir gücü haline geldiler. Günümüzdeki seçimlerde sola yönelmiş oyları göz önüne almıyor iseniz bari tarihimizdeki doğru siyasetle, doğru taktiklerle başarmış deneyimlerimizi ve  olguları dikkate alalım.

***

Bugün Erdoğan defacto olarak Başkanlık sistemine geçtiğini anlatmaya çalışırken çok genel bir sistem söylemine kaçmamalıyız. Hiçbir yasaya dayanmadan şahsi teamüller yaratarak hem genel başkan, hem başbakan hem cumhurbaşkanlığı yapıyor. “Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasa’sını tanımam” diyorsa kuralların kalktığı bir savaş ile karşı karşıyayız demektir. Demokrasi, demokratik cumhuriyet “hak getire”. Filistin bomba altındayken iki saatlik ateşkes içerisinde canını kurtarmaya çalışanlara aldırmadan keyfi açıklama ile bozan bombalamaya devam eden İsrail gibi düşünelim.

Derhal görmezden gelmekten vazgeçip Başkanlık sistemini durduracak en geniş söylem değil en geniş kesimlere yönelmeliyiz. Bunun yolu da doğru ikna yöntemlerinden geçebilir.

Savaşa karşı birleşmek gibi bir aciliyet taşıyor, Erdoğan’a (Başkanlık) karşı birleşmek.