Bir takım anketler Erdoğan’ı ilk turda uçuruyor. İkinci tur bahis konusu olmaktan çıkıyor. Yerel seçimlerdeki AKP’nin düşen oranlar yansımıyor bile. Tamam da Erdoğan’ın öyleyse durmadan Ekmeleddin düşmanlığı yapması, iyice çığırından çıkmış laflar savurması nedendir? Oyu %60’a yaklaşıyorsa rakibine bu saldırganlık nedendir? Diyebilirsiniz ki Tayyip hep böyle. Ama hayır biliyorsunuz en büyük kâbusu Gezi’ye hala amansız bir düşmanlık dili var. Yani tipik Erdoğan tavrı karşısına geçen bir güce saldırmak şeklinde.

AKP’nin evdeki hesabı çarşıya uymayacaktır. Mesela  kurucularından önemli bir isminin Dengir Fırat’ın, AKP’yi yolsuzluk teşvikçisi ilan ederek istifa etmiştir, Demirtaş’ı Cumhurbaşkanlığı’na uygun gördüğünü söylemiştir. Sistem diye konuşulan ne kadar evirseniz de çevirseniz de Erdoğan olarak konuşulmak zorunda. Tam da burada bu gelişmelerle Erdoğan karşısında muhalefetin attığı taş bir yerlerde yerini buluyor. Ama sol hiç öyle düşünmüyor. Gerçekten atılan taşlar çoğalsa Erdoğan diktatörlüğünü durdursa hiç gözlerinde yok. Kesinlikle önemi yoktur ya da bu bir tesadüftür bize de denk gelmez diye konuşmaya başlayacak. TOMA karşımıza dikildiğinde hep birlikte nasıl taş yağmuruna tutuyorsak, karşımıza “Başkanlık Sistemi” yani açıkça parlamentoyu kaldıracak sistem olarak dikilen Erdoğan’ı yara bere içinde bırakacak, siyaseten taş yağmuruna tutacak bir sürece ihtiyacımız vardı ve daha fazla da var olacak. Burada sandığa gitmeme laf ebeliği geride hiçbir işe yaramamış bir eğilim olarak kalacak. Laf ebeliği demek durumunda kalıyoruz çünkü sandığa gitmeme çalışması da göremiyoruz.

Sol da bir kesimde tam tersi bir gidişat yerleşiyor. Gün geçtikçe Erdoğan’dan uzaklaşan CHP’ye muhalefet etme hastalığı iyice yerleşiyor. Sabah akşam CHP eleştirisi yapılıyor. Nasıl bir gayret ve iştahla. Erdoğan’dan seken taşlar sürekli muhalefete yöneliyor. Diyelim savaş belası başımızda olsa CHP eleştirisi yapmaktan savaşta solun ortak bir tutumuna ulaşamayacağız. Bu eğilim asla Bolşeviklerin savaşı durdurarak Sosyalizmi baki kılma tutumunu örnek almayacak. Hep bir kenarda amalar üretmekle varlığını tehlikeden tehlikeye sürükleyecek.

Madem sistem, sistemin tepesinde AKP, AKP’nin tepesinde Erdoğan, neden CHP ile uğraşırsın? O zaman açıkça ilan edilebilir. Mesela CHP benim hayal ettiğim asıl ittifakım ama benim istediğimi yapmıyor ona bozuluyorum denilebilir. Ki bu da mümkündür. Ama neden bu süreçten üstü örtülerek Gezi’ye atıf yapılarak, sokak işaret edilerek kolayca sıyrılınabileceği düşünülmektedir? Mesela sürekli CHP ile görüşülerek ya da içinde yer alınarak düzeltme çalışmaları yapılabilir.

Belli ki bu çırpınışlar CHP’yi düzeltmenin her zamanki CHP söylemini geriye götürmenin bir çabasını içermektedir. Mesela başörtüsüne yasak isteyen, mesela darbecilerin arkasına dizilen, mesela Kürt sorununda hiçbir adım atmayan bir CHP’ye özlem mi duyulmaktadır?

Solun hedef sapmaları, saptırmaları, saptırma çabaları bir fıkra konusuna dönüşebilir. Darbeciler bela iken AKP karşıtı, AKP bela iken CHP karşıtı, küçük burjuvalar başa bela iken Sosyalist örgüt karşıtı, Kürtler karar vermişken çözüm karşıtı. Bayağı bir başlık çıkıyor.

Bizler için bu farkların açığa çıkması da çok önemlidir. Önümüzdeki dönemlerde açıkça konuşulmasına imkân verecektir. Erdoğan başkanlık sistemini getirirken kim neredeydi bu tartışmalar sayesinde bayağı bir kaynakları ile ortada olacak. O yüzden tartışmalar, değerlendirmeler devam etmelidir.