Son KHK ile meclis lağvedildi. Kim ne derse desin bu saatten sonra işleyen bir meclisin varlığından söz etmek imkansız hale geldi. Muhalefet etmek ise Erdoğan’ın gözünde ihanetle eş değer.


Meclisin işlevsiz, muhalefetin etkisiz…

Artık normal günler çok geride kaldı. Sadece OHAL’le yönetilmiyor, olağanüstü günlerden geçiyoruz. Olağanüstü zamanlarda, normal zamanlardaymış gibi davranamayız. Bizler de olağanüstü hamleler düşünmek zorundayızdır.
Erdoğan CHP’nin yeni adını koydu. Hatta birkaç defa tekrar etti: Ana Hıyanet Partisi.

Parlamenter sistemin önemli bir parçası olan ana muhalefet partisi muhalefet ediyor diye ihanetle suçlanıyor. Buyurun size rejimin değiştiğine dair en önemli kanıt. Bunun biraz öncesinde de toplumun yarısı terörist ilan edilmişti.

Olağan zamanlardan geçmiyoruz. Olağan zamanlardan geçmiyorsak olağan davranamayız. İçinde olduğumuz gemi dikta rejimine doğru yol alıyor. Dümene müdahale etmek zorundayız. Direk dümene hamle yapmaz isek tüm çabalar beyhudedir. Gecikmeden hamle yapmalıyız. Hamlemiz CHP’nin meclisten çekilmesi olmalıdır.

Çok mu olağanüstü? Çok mu olağan dışı?

Olağanüstü günlerden geçiyoruz.

Şimdi olağan hareketleri gözümüzün önüne getirelim.

Son KHK ile ilgili CHP, yani ana muhalefet partisi AYM’ye başvuru yaptı. Ne oldu? CHP sözcüsü başvuru yapmadan önce kendisi bir sonuç beklemediklerini ifade etti.

Son olarak meclisi acil toplanmaya davet ettiler. Bu KHK’ların kanunsuzluğunu, hükümsüzlüğünü AKP’lilerin çoğunlukta olduğu meclisten geçirmeyi planlamıyorlardır diye düşünüyorum.

Bu ikisini yaptın tamam. Başka ne kaldı? Hiç…

Peki CHP meclisten çekilirse ne olur?

Erdoğan, Bahçeli’siyle mecliste baş başa kalır. KHK’ların gayrı meşruluklarının yanına bir de meşru olmayan bir meclis kalır ki Saray çevresi açısından yönetim krizini daha da derinleştirir. İktidarın hareket alanı daralır. Sadece Saray’a sıkışan bir diktatörlük olmaz, hayatta kalamaz.

Meclisten çekilmek, demokratik alanın terk edilmesi ya da kaçmak anlamına gelmez. Aksine KHK’lara karşı halkla birlikte, toplumun tüm muhalefetiyle omuz omuza geminin dümenine hamle yapmak anlamına gelir.

Topumun %50’sinden fazlası Erdoğan karşıtı. Bir zamanlar el ele, kol kola yürüdükleri bile artık Erdoğan’ın karşısında. Karşısında olduğunu ilan edemeyenler de gidişattan duydukları kaygılarını dile getiriyor.

Burada bir diğer nokta şu ki CHP’nin bugüne kadar yaptıklarının yanlışlığını ya da doğruluğunu konuşmuyoruz. Bunları pek çok mecrada tartıştık. Toplumun tüm kesimleri doğru, yanlış bir şeyler yaptı. Şu ana kadar yaptıklarımızla AKP’yi yavaşlattığımız da oldu, tökezlettiğimiz de oldu. Her ne kadar olumlu örneklerimiz olsa da geldiğimiz yer ortadadır. Tartışma konumuz gelinen noktada ne yapacağımızdır. Nesnel gerçeklik “Hayır” cephesinin büyük çoğunluğuna CHP hitap etmekte. Hatta “Adalet Yürüyüşü” örneğinde olduğu gibi bu kesimleri de dikenleri batmadan bir arada tutabilen CHP oldu. CHP nesnel olandır. Bu durumda da hamle yapması önemli olan CHP’dir.

HDP’nin meclisten tek başına çekilmesi bir şey ifade etmez. Tek başına çekilmesinin toplumda da maalesef karşılığı yok. Ancak CHP meclisten çekilirse çark durur. İşte o zaman dümene yeniden yön vermek için fırsatımız olabilir.

Burada durup, bir nefes alıp düşünmeliyiz. Tehlikenin farkına vararak akli olanı seçmek zorundayız.

“Önceden yapmalıydı”, “İş işten geçti”, “CHP’den medet mi umacağız?” gibi konuşanlara diyeceğimiz şudur ki zaman karar verme zamanıdır. AKP’yi durduracak mıyız, durdurmayacak mıyız?

Eğer durduracağız kararı veriyorsak mücadelenin kalın çizgilerini çizmeliyiz.
Aslında Erdoğan karşıtı herkesin argümanı meclisin işlevini yitirdiği. Meclisin işlevsizleştirildiği fikrinde ortaklaşıyorsak, HDP ve sosyalistler olarak başta sosyal demokratlarla ittifak formüllerini konuşmalıyız.
Referandumda Erdoğan’a “Hayır” diyen milyonları bir araya getirebilecek tek ve güçlü bir hamleyle diktaya doğru evrilen rejimin karşısına dikilmeliyiz. Toplumun kırılan umutlarını yeniden yeşertmenin yolu budur.
Siyasetin gidiş yönüne CHP ile birlikte müdahale etmez isek hiçbirimizi güzel günler beklemiyor. Bu umutsuzluk için değil, aksine hala gidişin yönünü değiştirme şansımız var. Bu şansı kaçırmamalıyız.

Gerçek fotoğrafı görmek zorundayız.
Erdoğan ve çevresinin gerçek fotoğrafı Erdoğan’a sevgisini göstermek isteyen AKP’li bir şahsın korumaları aşıp Erdoğan’a sarılma anıdır. Korkularının resmedildiği o anı unutmamalıyız. Erdoğan aslında yalnızdır. MHP’nin koltuk değnekliği dahi yetmemektedir. İşte bu yüzden CHP de Erdoğan’ı yalnız bırakmak zorundadır.

Bu tarihi fırsatı kaçırmamalıyız. CHP meclisten çekilmeli, yüzünü halka dönmelidir. Sosyalistlerle, HDP’yle, Erdoğan’a hayır diyen herkesle birlikte siyaset yapmalıdır CHP.