Türkiye ekonomisi üçüncü çeyrekte %11.1’le rekor seviyede büyümüş.  Hükümette bir övünme, bir böbürlenmedir gidiyor. Bu büyümenin aslında büyüme olmadığı, ekonominin geçen yıl ki seviyelere dönmesiyle ortaya çıkan bir balon olduğu pek çok çevre tarafından anlatıldı.

 
2016 yılının hemen darbe girişimi sonrasına denk gelen üçüncü çeyrekteki bu fark, bugünün iyiliğinden değil, 2016 yılı ekonomisindeki bariz gerilemeden kaynaklandığını biliyoruz. Yani bu yıl sadece geçen seneye göre iyi. Geçen yıl da çok kötü olduğu için bu yıl iyi. Sözün kısası balon.
Şimdi bu balona tekrar döneriz fakat, Erdoğan’ın olası erken seçim turlarında AKP seçmeni, halkın gerçek ekonomik durumunu ortaya koydu. Kars’ta AKP’nin il kongresine katılan insanlar Erdoğan’dan bir şey istedi: “Uçak biletleri çok pahalı Cumhurbaşkanım”
 
Kim diyor bunu? AKP seçmeni.
Kime diyor? Her yere havaalanı yaptık diye övünen seçmeni olduğu partinin Genel Başkanı’na.
Demek ki neymiş sadece havaalanı yapmak yetmiyormuş. Bir de oralarda bilet almak lazımmış. O biletler de çok pahalıymış. İnsanlar bilet alamıyormuş. Tıpkı köprüden geçemedikleri gibi. Buyurun size büyüme.
 
Tabii Erdoğan, o miting alanında havaalanı yönetimine “biletleri ucuzlat” talimatını verdi ama bu saatten sonra dinlerler mi o belirsiz. Çünkü aynı mitingde Merkez Bankası’na da bir talimat vermişti: “Eey Merkez Bankası! Faizleri indirin” faizler indi mi? Hayır.
Merkez Bankası Erdoğan’ı dinlemedi. Daha doğrusu Merkez Bankası diplomatları da Erdoğan’ın “Faizleri indirin” gibi talimatlarının serbest piyasa koşullarında akıl dışı olduğunu ilan etmiş oldu.
Erdoğan’a rağmen alınan bu kararla iki şey ayyuka çıktı:
  1. Erdoğan’ın talimatları irrasyonel
  2. Bunu söyleyen muhalefet değil, kendi bürokratları.
Yine aynı mitinglerin birinde Erdoğan serbest piyasa koşullarını hiçe sayıp yurt dışına para çıkaran patronları “İhanet-i Vataniye” ile suçladı da bu sözünden çark etmesi uzun sürmedi.
 
Bu açıdan AKP’nin kadrolaştığı her kurumda “Reis çıldırdı” dedikodularının döndüğünü kestirmek mümkün. Tabii işin esprisi bir yana, üst üste bu kadar hatalı karar, Erdoğan’ı kendi kulvarında da güvensizlik yaratan biri haline getiriyor. “İtaat et, rahat et” döneminin sonuna yaklaşıyor olabiliriz.
Sürekli olarak “istikrar” söylemiyle dolaşan Erdoğan’ın, erken seçim turlarına başladığı AKP il kongrelerinde bir kere bile “istikrar” kelimesini ağzına aldığını duymadık. Kolay değil öyle kuru kuru yalan söylemek.
“Havaalanı yaptık” diye bağırdığın kendi seçmenin bile sana hayat pahalılığını anlatıyor Eey Erdoğan!
***
Gelelim ekonomi balonumuza…
Zenginlerin ve Saray çevresinin ekonomisinin büyüdüğü bariz ortada. Hepimiz gördük eş, dost, hısım, akrabanın ekonomilerinin nasıl büyüdüğünü. Halkın sırtına vergi üstüne vergi yükleyenlerin, emekçiden vergiyi daha maaşı yatmadan alanların vergi cennetlerinde kurduğu şirketleri gördük. Rıza Sarraf’ın yedirdiği rüşvetleri de gördük. Kabul edelim Saray eşrafı iyi büyüdü.
Patronlar hallerinden zaten memnun. “İstihdam Teşviki” adı altında yine halkın vergileriyle toplanan milyarlarca lira işverene peşkeş çekilecek. Erdoğan’dan sözlerini aldılar 2020’ye kadar.
Halkın ekonomisinde büyüyen ne bu durumda?
Zamlar, vergiler, döviz, enflasyon, işsizlik…
Vergiler arttırıldı. Gözle görülür bir zam yapmamak için gramajları düşürüp fiyatları sabit tuttular, insanın aklıyla alay edercesine. Enflasyon son 14 yılın rekoru. Döviz aldı başını gidiyor. O kadar istihdam teşviklerine rağmen, o kadar hesaplama oyunlarına rağmen işsizlik hala %10,6. Oysa sakladıkları resmi işsizlerin sayısı 5 milyonu buldu.
Zenginlere ve Saray eşrafına büyüyen ekonominin halka büyümediği ortada.
Oturup bekleyecek zaman değil. Ekonomi, gidişat, halkın durumu her şey gün gibi ortada. Sadece zengine büyüyen ekonomi sonunda patlar. Altında kalmamak için el birliğiyle yürümeliyiz. Tabii ki elimizde reçetemiz. Ancak bu gidişe hayır diyenlerle buluşmalıyız. Siyasal mücadele araçlarımızı büyütmeli, hatta yeni araçlar geliştirmeliyiz.