Godot’yu Beklerken oyunu çok şey anlatır, hayattaki amaçsızlık eleştirisine kaynaklık eder. Bugünün tartışmalarını düşününce benzetmemek elde değil. Samuel Beckett’in yazdığı, birçok tiyatro tarafından yorumlanan bir oyundur. Oyunda iki karakter uzaktan tanıdıklarını söyledikleri Godot’yu nedensizce beklerler, beklerler ve beklerler. Godot’un gelmeyeceğini anladıklarında bile gidemezler. Beklemekten kendilerini alamazlar. Gözlerden uzak bir yerde beklemeye devam ederler. Gözlerden uzaklaşan durmadan uzaklaşmak isteyen sol gibi.

Sosyalist solun önceki dönemlere göre seçim sürecinde daha tartışmacı yaklaşımı oyundaki “beklerken” konumundan kurtarmıyor. Bu sefer de tartışıyor ama yine bekliyor ve yine bekliyor buluyoruz. 

Bir türlü nasılsa artık uygun bir koşul gelmiyor. Gelen koşul Gezi oluyor onu da zaten biz getirmemiş oluyoruz. Devamını sağlayacak olan da olamıyoruz. Arada bir Gezi’ye olumlu atıfta bulunmak yetebiliyor. Türkiye gündemi hızla akıp gidiyor ama koşullar gelemiyor. 

Gündemimiz cumhurbaşkanlığı seçimleri, İsrail’i durdurmak için mücadele etmek değildir de ne olabilir? Gündeme müdahil olmamanın gerekçeleri bitmiyor ki. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahil olmadınız, Filistin’e saldırıları durdurmak için mücadeleyi büyütelim. Bu sefer de koşullar olgunlaşmış emperyalizm desteği ile İsrail her yeri dümdüz edecek kadar saldırganlaşmış, sol uygun olamıyor. Çünkü sol oynanan oyunlardan bıkıp tatile çıkmıştı.

***

Sistemin veya seçimin meşru olmadığı değerlendirmeleri son kertede solun bir adaya gidip yerleşmesini gerekli kılıyor. Zaten de öyle. Birçok siyaseti arasan bulamazsın. Sözleşmiş gibi hepsi kamplarındalar. Liberaller bile solun bir aday çıkarması seçeneğini konuşurken, sol cumhurbaşkanlığı konusuna müdahil olmamanın, adaysız geçirmenin rahatsızlığını hiçbir biçimde yaşamıyor. Toplumun gözünü diktiği seçim karesinden elinin tersi ile “tık” diye düşmüş oluyor.

Kapitalist sistem oldum olası meşru değil. İyi de biraz tutarsızlık olmuyor mu? Defalarca siyasi partileri ile seçimleri zorlayan siyasetler yeni mi anladı bunu? Bunun gerekçe uydurmak olduğu anlaşılmıyor mu sanıyorsunuz. Genel seçimlere gireceğiz, korkarım ki aynı nakarat devam edecek. Şimdiden duyar gibi oluyorum “genel seçimler meşru değil, şartlar uygun değil”. Topluma “bugün git yarın gel” türküsü. Nerede kaldı çatlaklardan sızan büyük kayaları parçalayan varlığımız?

Meclisi ortadan kaldırmak isteyen Erdoğan karşısında muhalefet konunun müsebbibi, Kürtler müsebbibi, liberaller müsebbibi, iyice daralan sağ partiler müsebbibi ama bir türlü sosyalist sol değil. Yerel seçimlerde çarpıcı bir şekilde oy oranı iyice küçülen sağın partileri bile konuyu idrak ederek Erdoğan karşıtı bir çizgide birleşmeye çabalıyor. Oy oranı iyice küçülen sol daha da atılım yapması gerekirken adalara modalara kaçıyor. Hani Gezi’den ders almıştık. Hani şehrin meydanını tutmaya devam edecektik.

Bu arada zaten AKP geçen seneden beri objektif olarak en ağır sarsıntıyı birincisi Gezi’de daha sona da 17 Aralık soruşturmasında yedi. Ayrıca objektif olarak önümüzde Gezi’yi devam ettireceğimiz forumlar duruyordu. Ama sol hep beklemeye devam etti. 

Godot’yu Beklerken oyunundaki gibi;

Vladimir: O halde ne yapıyoruz?

Estragon: Hiçbir şey yapmayalım. Daha emniyetli olur.

Bu gidişat sadece ve sadece daralmaya, küçülmeye, kendi içine kapanmaya ve toplumdan kopma sonucuna götürür. Bir dahaki sefere Gezi’nin müsebbibi de olamazsınız. Derhal dur demez isek, tersine çevirmez isek.

***

Erdoğan’ı ikinci turda seçtirmemek yakıcı bir şekilde hepimizin önüne gelecek. Adaylar arasında en canlı Erdoğan karşıtı Demirtaş görünüyor. Muhalefet de maalesef Erdoğan karşıtlığından kaçmak gibi bir alışkanlık peyda olmuş. Ama Erdoğan muhalefete saldırmaktan hiç çekinmiyor. İlk aklına gelen de HDP oluyor ve parti kapatma tehdidini esirgemiyor. Bu gidişle demokrasinin en büyük düşmanı haline gelen Erdoğan’ı durdurmak muhalefetin karar kılacağı zorunlu bir sonuç olacakmış gibi görünüyor.