Eğitim herkesin hakkı mıdır?

İktidar, herkesin hakkı olmadığını düşünüyor. TEOG yerine getirilen sınavsız mahalli yerleştirme sistemi bu fikrin hayat bulmuş halidir.

Elle tutulur hiçbir yanı olmayan yeni sisteme bir bakalım:

1. Öncelikle; yerleşim yerlerine göre eğitim bölgeleri oluşturacaklar. Burada Anadolu Liseleri, İmam Hatip Liseleri ve Meslek Liseleri’nden oluşan toplam 9 okul bulunacak. Liseye girecek öğrenci evinin yakınındaki 5 liseyi tercih listesine yazacak. Okulların %90’ının niteliksiz olduğunu Bakan Yılmaz bizzat söylemişti. Eğitim bölgesinde iyi bir lise yoksa, nitelikli eğitime kim, nasıl ulaşacaktır?

2. Ülkedeki imam hatiplerin sayısı son iki yılda yüzde 26.36 arttı. Her mahallede en az bir imam hatip hedefinin gerçekleştiğini bu rakamdan da görüyoruz. İmam hatip dışındaki liseleri mumla arayan öğrenciler, hangi okullar arasından tercih yapacaktır? 

3. Bakan Yılmaz’ın cümlesi şöyle: “Öğrencilerin %90’ı mahalli sisteme göre yerleşecek, nitelikli eğitim almak isteyenler sınava girecek.” Sınav yapması üzere 600 okul belirleyecekler. Burada hangi kriter esas alınacak, bu okullar neye göre seçilecek; cevap yok. Milyonlarca öğrenci nitelikli diye andıkları o okullara girmek isteyecek. Her veli çocuğunun iyi eğitim almasını istiyor. İsteğe bağlı sınav diye bir düzenleme olamaz, her öğrenci o sınava girecektir. Hal böyleyken sınavsız liseye giriş dedikleri koca bir yalan değil midir?

4. Öğrencilerin %90’ının eleneceğini önden ilan etmek, ek eğitim imkanlarının sonuna kadar zorlanması sonucunu doğuracak. Bu sonuç “dershanelere karşıyız” siyasetinin çöküşüdür. İmkanı olanlar okul dışında takviye olarak çocuklarına eğitim aldırabilecekler. Yoksul ailelerin çocukları ne dershaneye ne de etüt merkezlerine gidebilecek. Bu “yarışta” cebinde parası olmayanlar baştan yenik olacak. Şimdi eğitimde eşitlikten söz etmek mümkün müdür?

5. Sınav ve niteliksiz okul çıkmazında aileler “iyi" okulların çevresine taşınmak isteyecek. Daha bugünden bu okulların çevresindeki ev kiraları arttı. Bakanlığın aldığı önlem de 6 ay aynı adreste ikamet etme zorunluluğu. Sistemi alt üst edenlerin çözüm diye sunduğu eğitim için hiçbir açık kapı bırakmamak, niteliksiz okula mahkum etmek.

Yeni sistem özetle böyle kapımızda bekliyor. Eğitim herkesin hakkı mıdır sorusunun cevabını da AKP işte böyle veriyor. Çocukların, gençlerin okula gitmesi eğitim hakkının gasp edilmediği anlamına gelmez. Milyonlarca öğrenciye niteliksiz bir eğitimden başka bir seçenek sunulmayacak; bu eğitim hakkının açıkça gaspıdır.

“Sınav yapacak 600 nitelikli okulun” mayıs ayında açıklanacak olması ve hangi kritere göre belirleneceğinin ortada koca bir soru olarak durması koca bir skandaldır. Öğrenciler hangi lise için sınava hazırlanacak onu bile bilmiyor. 

Tüm bu rezalet TEOG’la da kalmıyor. Üniversiteye giriş sınavında da aynı belirsizlik ve değişkenlik devam ediyor.

Ekranlara çıkıp beceremedikleri sınav sistemini anlatmaya çalışıyorlar. Elleri bomboş, vadedecekleri hiçbir şey yok. 3 taşı üst üste koyup “vaziyet budur” diyemiyorlar. Ne planları ne de böyle bir fikirleri var. Bütün programları yıkım üzerine kurulu.

İşte bu yüzden eğitim sistemi diye konuştuğumuz, koca bir enkazdır. Bu kadar tarumar edilen hiçbir yapı ayakta kalamaz.

Bu yapı zaten çöksün de istiyorlar. İstedikleri gibi bir toplumun hayali, eğitimden geçiyor. Üretmeyi, sorgulamayı, itiraz etmeyi bilmeyen nesiller yetiştirmek onlar için hedef. Başarısız olmak ve yarını kurgulayamamak her çocuğa adı gibi öğretilecek. Kaybetmeyi bir yaşam kuralı haline getirecekler. Daha yakamızı yenilgi yıllarının yorgunluğunu yaşayanlardan kurtaramamışken bu kuralı öğrenen kuşaklara değişimi, ilerlemeyi ve kazanabileceğimizi nasıl anlatacağız? Bu fikre ikna olmaları kolay olmayacak. Bizim de derdimiz bu olmalı. Yarını bugünden kurgulamayacaksak günlük "işlerin" hiçbir anlamı yoktur.

Gördüğümüz gibi karşımızda baştan aşağı organize ve yıkıcı bir kuvvet var. Bu kuvvete karşı ayrı ayrı yerlerde sadece kendi sorunlarımız için çabalamakla kazanım sağlayamayız. Birinci sorunumuz budur. "Benim çocuğum kurtulsun" fikriyle bu bataklıktan kimse çıkamaz. Diğer taraftan bu konuyu gündemine alan hiçbir yapı da "biz hallediyoruz" ile bu sorunu çözemez. Dağınık ve kendi halindeliğe son vermek şu anın esas ihtiyacıdır. Tüm güçleri birleştirerek bu yolu yürümeliyiz.

*

Eğitim tüm toplumun omurgasıdır. Ülkenin hali neyse eğitimin de hali odur. Eğer belimizi doğrultacaksak hayıflanmak yetmez ama halimiz Hakim Bey şarkısındaki gibi. Hepimizin şikayeti var, dert yanacak hakim arıyoruz. İşte ikinci sorunumuz da budur. Artık yapılan değişikliklerin bizden neler götürdüğünü her seferinde arkamıza bakınca anlamak zamanını geçtik, harekete geçmeliyiz.

İlk adımı atmadan “ikinci adımda kazanacak mıyız” tedirginliğini bir kenara bırakalım. Eğitimdeki tüm bu dönüşüm koskoca 13 yılda buraya kadar geldi. Geri dönülmez bir yolda değiliz, uzun soluklu bir yola çıkıyoruz bunu bilelim. Kimsenin itiraz edemeyeceği kadar meşru bir hakkı savunuyoruz: Herkes için eşit bir eğitim. Bu meşruluğu hiç kimse alaşağı edemez.

Çözüm ve bu yangından çıkış kimsenin önüne tepside gelmeyecek. Herkesin ortak derdini, hep birlikte çözmek için sonuna kadar çabalamalıyız. Hepimiz İçin Laik Eğitim Meclisleri bunun için var. Herkesin eşit söz hakkının olduğu meclislerde birleşerek tüm fikirlerimizle  yarını kurmak için bugün harekete geçmeliyiz.