Lice’deki ölümler sonucunda çözüm süreci kritik bir aşamaya geldi. Kürt siyaseti tarafından onca adım onca imkân ilan edilmişken AKP “ölüm” dedi bir kez daha vur emrini verdi. Zalimlikte eli yükseltmekten kendini alamadı.

Silah tutan eller çoğalıyor tetiğe Başbakan emri ile çok rahat basılıyor. Ramazan Baran, Baki Akdemir kardeşimiz polis ve asker kurşunu ile öldürüldüler.

Kalekola karşı sivil bir şekilde direnen halka ölümle yanıt verdiler. AKP 90’ların “sizi gördüğümüz yerde imha ederiz” anonsunu yapmaktan geri durmadı. “Kıymayalım şu gelinmiş olan aşamaya” demediler. Gözlerini kırpmadan mermileri yağdırdılar. Karşılarındakilerin bölgenin halkı olduklarını bilerek.

Yapılan inşaatlar, birisi de kalekol açık bir savaş mesajı veriyor. Halk tabi ki ayaklanacak. Bu tarihe kadar inşaat demek bölge halkı için katliam, faili meçhul, köy boşaltmaları anlamına geldi. Dersim Katliamı da inşaatların başlamasıyla bilinir.

Gereken hiçbir yerde can güvenliği sınır güvenliği sağlamayan devlet çözüm sürecinin ortasındaki yerde “güvenlik” gerekçesi ile halkın tepesine asker dikiyor. Niye halk bunu kabul etsin? Niye hesap sormasın; “çözüm sürecinde bana silah doğrultacağın betonu karşıma nasıl dikersin” diye?

***

AKP’ye rağmen cenazelerin olmadığı çözüm süreci bir olgunlaşma yarattı. Kaçırılan bir uzman çavuşun eşi bile artık “aman görüşülsün de barış gelsin” diye açıkça konuşabiliyor. Buradan 90’ların katlederek çözeceğiz bölümüne geçilemez. Bu süreçte AKP istemese de Türkiye genelinde Kürt sorununa yaklaşım değişti. Çözüm dillere yerleşti.

Gezi’deki Türk ve BDP bayraklı iki kişinin AKP’nin tomasından el ele kurtulmaya çalışması kucaklanan ve hafızalara kazınan bir görüntü oldu. Geçen sene kalekollara karşı direnen polis kurşunu ile öldürülen Medeni Yıldırım’ı herkes Gezi’nin şehidi olarak bağrına bastı. Sivil bir direniş gösteren halk öldürülmüş, Türk bayrağı ile üstünün örtülmesi geçmişteki gibi olamayacaktır.

***

AKP bayrak tek konu ölen iki kardeşimiz tamamen unutulan bir konu olsun istiyor. Bu yüzden Tayyip Erdoğan toplumu bayrak lincine davet ediyor “Tokat’taki vatandaşın ortaya koyduğu tavrı aynı şekilde herkesin ortaya koymasını söylüyorum”. Bir kardeş kavgasını salık vermek Tayyip Erdoğan dilinde ne kadar basit görüyorsunuz. Kendi evladının açık hırsızlığı söz konusu olduğunda yerlere yatana bakınız. Yargıyı meclisi alt üst edene bakınız. Ama hiç çekinmeden halkların evlatlarını karşılıklı ateşe atıyor.

İki insanın ölümü ortada olmasına rağmen hala her yerde “bakınız ölüm haberi gelmiyor” diyerek övünüyor. Çünkü gene AKP şu alçakça ve artık nefret ettiğimiz “algı” operasyonunun peşinde! Bu algı söylemi Gezi ile yerle bir edildi. Algı diye bir şey yoktur halkın ayaklanmaya karar vermiş veya verecek aklı vardır.

Ölümlerin üstü örtülsün geçsin istiyor. Kürt Hareketi çözüm sürecine uyuyor, hiçbir yerde silah kullanmıyor. AKP görüşmenin “diktatör” kabul edilen tarafı olarak sözünde durmuyor, duramıyor. Yine mi Kürt kardeşlerimizin ölümü sayılmayacak?

Halkların demokrasi özlemi ile birlikte gücüde büyüdü. Devleşti. Ölüm siyaseti AKP’nin sonudur. Tansu Çiller döneminin anonsunu yapıyorsa sonu da onun gibi olacaktır. %50’ler daha da gerilerde kalacaktır.