Soma'da kaybettiğimiz işçi kardeşlerimizi aklımıza kazıdık. Kendi canımız gibi bildik. Ne anlarız ne kabul ederiz ne de kendimizi tutabiliriz. Hepimizin fıtratı yaşamak ve yaşatmak olabilir. Kendi ifadesiyle Tayyip Erdoğan hariç. Yasımız var, bir de Soma'dan dalga dalga gelen birçok şehirde dinmeyen bir yangın. Bundan sonra canlarımız gitmeyecek dediğimiz anda "bu son olsun bu son" dediğimiz anda elbette işçi kardeşlerimizi kurtarabileceğiz.
Soma'daki gözü dönmüş kâr hırsı katliam sonucuna götürdü. Sorumlusu vahşi kapitalizmdir. Neo liberal uygulamalardır. Sanıyorsunuz ki bunu şimdi sadece benim gibiler söylüyor. Hayır, pek çok kişi tarafından ifade edilmeye başlandı. Kapitalizm lafını hiç kullanmasak denilemiyor. Başka türlü, daha yumuşak ifade etsek denilemiyor.
Dilimizde tüy bitmişti: özelleştirmeler işsiz bırakır, aşsız bırakır, hayatsız bırakır. Erdoğan neden Özal’ı çok sever? 12 Eylül zulmünden faydalanarak özelleştirmeyi inşa eden olduğu için. İşçinin insanca yaşama hakkını elinde tutmasını sağlayan sendikal ve örgütlenme hakkını gasp ettiği için. Türkiye'de kapitalizm AKP'dir. Özelleştirmelerin ve taşeronun palazlanmasının baş nedenidir. Artık özelleştirmenin iyi olacağını kim anlatabilir? Ne cesaretle anlatabilir? Erdoğan meydanlarda ekonomik büyüme dev yatırımları neden ciğerleri sökülerek anlatıyordu? Çünkü şimdi ağızlardan düşmeyen vahşi kapitalizmi büyütüyordu. Arkasında koca bir Soma gerçeği vardı.
AKP kâr elde etmediği hiç bir şey için şuradan şuraya adımını atmaz. O kadar kâr elde ediyor ki yüzüne tükürüldükten sonra yarabbi şükür deyip yola devam ediyor. Soma'ya gider yuhalanır makam aracı tekmelenir. Ama gocunmaz. Tayyip Erdoğan ve korosu akmakta olan kârı başkasına mı bırakacaktır? Oldum olası derdi halk, toplum, kamu değildir. Oldum olası derdi özeldir, özel şirketlerdir, özelindeki ve özeline geçecek paralardır. Artık kendini tutamayıp odalar dolusu çalmaya bile başlamıştır.
Soma’da gördük ki AKP ve patronları tepeden tırnağa işbirliği içinde. AKP başını tuttuğu kapitalizmi her yere uyguladığı gibi harfiyen uygulamış. Denetimi denetlemiyormuş gibi yapmayı mükemmel hale getirmiş. Bugüne kadar hiçbir işçi ölümü davasında patronlara ağır ceza verdirtmemiş ki ellerini titrek alıştırmasınlar. Her gün madenlerden ölüm haberinin gelmesi bunun en somut ifadesidir.
AKP Soma patronunun önündeki tüm engelleri kaldırmıştır. Bir kere zaten yakın zamanda madenlerde ruhsat ve tüm izinlerin verilmesi Başbakan’a direkt bağlanmıştır. Elden ele kurdukları zincirde piyasaya tonlarca kömür sürüyorlar. Birim fiyatından patronun elde edeceği 3 kuruş için ölüm (yüzlerce ölüm) ihtimaline zerre aldırmıyorlar. Ölüm ihtimalini engelleyebilecek 3 kuruşluk ipi, halatı, maskeyi bile fuzuli masraf olarak görüyorlar. AKP’ye göre taşeron işçiyi sömürebildiği kadar sömürmeli devlet payını almalı ama hiçbir sorumluluk düşmemelidir. Bunun için dünya ülkelerindeki hayat kurtaran ve yaptırımı olan hiçbir sözleşmeye imza atmamak konusunda tereddüte bile düşmüyorlar.
Soma madeninden çıkan kömürü devlet direkt alıyor. Patronunun satıp satamama sorunu yok. Devletin her köşesini tutan AKP istediği zaman da bedava dağıtıyor. Bu nedenle açıklamasında Zonguldak madeninde olan ölümlere olduğu gibi “olağan” dedi. “Canına yandığımın bu düzenine nasıl devam etmem?” demek istedi. Patron ile bir elmanın iki yarısı gibiler. 1800'lerin İngiltere’sine atıf yapıyor çünkü o zamanın korkunç sömürü düzenine dönmek istiyor. O tarihlerden bugüne kazanılan işçi haklarından nefret ediyor.
Çok uyumlular aralarında hiç bir anlaşmazlık yok görünüyor. Ta ki ortaya çıkan suçlarını birbirlerinin üstüne atana kadar. Şimdi AKP patrona, genel müdür patrona, Çalışma Bakanı da Enerji Bakanı’na suç atıyor. Çıkar dünyaları çatıştı, o kadar büyük bir acı yarattı ki birbirlerinin ayağına basıyorlar. Suçlu bulmak zorunda kalıyorlar? Nereye kadar?
Soma’da OHAL uygulanıyor. Yasın da öfkenin de birleşmesinden korkuyorlar. Bir Gezi daha olursa diye çok korkuyorlar.
Gezi’den kalan baretlerimiz artık Soma’yı da taşıyor. Gezi’nin yıldönümünde Soma’dan gelen yangını meydanlara taşıyacağız.