1 Mayıs’ta ne oldu Başbakan? Yenikapı ile baş başa mı kaldın? Günlerce büyük bir iştahla topladığın polisler, tomalar ne oldu? Her yere dizdiğin demir korkuluklarınız ne oldu? Neredeyse Taksim’i İstanbul il sınırlarından kestiniz de ne oldu? Tomalarınıza “fışkıye” antrenmanı yaptırdınız da ne oldu? 77 Katliamı çarpıtması yaptınız da ne oldu? Esnafı sebep göstermeye çalıştınız da ne oldu? İşçilere meydan değil konuşalım görüşelim havalarına girdiniz de ne oldu? Peki Yenikapı’ya bedava otobüs rüşvetçiliği yaptınız da ne oldu?

Boş bir Yenikapı arsası ile baş başa kaldınız. Binlerce insan Taksim’de bir araya gelmek için Beşiktaş’a, Şişli’ye, Mecidiyeköy’e akın etti. Beşiktaş’ta saatlerce kalakaldınız. Sizin yasağınız değil Taksim kararlılığı ve direnişi bir gün değil günlerce herkesi 1 Mayıs’a kilitledi. Bu da size “sağlam ders” oldu.

***

Hangi kefeye koymaya çalışırsak çalışalım bir kere bu tablo bir başarıdır. Bunun altını çize çize anlatmaya belli ki ihtiyaç var. Toplumsal muhalefetin yerleşmesi, merkezileşmesinden, tomalar karşısında taktik adımlarımızın çoğaldığından, yıldırılamayan barikat yoldaşlığı karşısında şaşıran polislerden bahsedebiliriz. Bareti, barikatı, maskeleriyle hayatımızın bir parçası haline gelen kazanç dolu bir saflaşmadan bahsedebiliriz. Gezi’den beri daha fazla yerleşen örgütlü bir güç olmanın ne kadar kurtarıcı olabildiğinden bahsedebiliriz. Halkımızın demir somyalarını elinde ne varsa barikata vererek parçası olmaya çalışması bir gurur vesilesi olabilir. Canımız nasıl kıymetli ise mücadelenin canı da kıymetli olsun. Üstüne toz zerresi konamasın.

Gezi’den herkes memnun. Kitlesel, yaratıcı, birlikte, militan… Hiçbir eksik veya kulp bulma telaşına düşülemiyor. Peki ya sonra. Başka bir şey tanımam şeklinde hep o olsun isteniyor, ama gökten zembille. Herkes “hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacak” mottosuna da katılıyor. İş bir diyalektik ve tarihsellikle ele alınınca hatalı eğilimlerin hiç işine gelmiyor. Hemen “yok yok ilerlememişizdir” çizgisine sıkı sıkı tutunmak istiyor. Bu çok tartışmalı görüşe göre seçimlerde başarı olmadığı gibi 1 Mayıs da başarılı değil. Büyük şehirlerde muhalefetin AKP’yi yakalaması, oy oranının %43’e düşmesinde Gezi’nin etkisinin nesnelliğini görmeyi istemiyor. Şimdi de 1 Mayıs’ta Gezi’nin etkisi yoktur iddiası. Şüphe ediyorsan çok yazık arkadaş çok yazık!

-Hani anlaşmıştık Gezi’den sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı?

-Yok ben o şarkıya geri döndüm “yıllar sonraaaaa yıllar sonraaa yine eskisi gibi”.

Her kulaçta böyle yaparsanız olmaz. Kulaçlar çoğaldı, sıklaştı. Valla bu fikirlerle boğulur kalırsınız.

***

Ana medya tarafında da “toplumsal muhalefet düştü” lafını duymaya can atan bir kesim var. Direnişe sempatisi var ama eksik listesini çıkarmakta çok çalışkanlar. Durmadan şeytanın avukatlığını yapmanın çok büyük meziyet olduğunu söylerler. Nedense hep de direnenlerin eksikliği denk gelir. Gayet açık bir örnek vereceğim.

32. Gün’de programcılık yapan Hilmi Hacaloğlu kardeşimiz güzel bir 1 Mayıs bölümü yapmış. Miting günü sorular soruyor ve her haberci gibi bir yandan da bakış açısını yansıtıyor. Karadayı dizisinin popüler oyuncusu Rıca Kocaoğlu’na mikrofon uzatıyor. Ona bir türlü toplumsal muhalefetin düştüğünü söyletemiyor.

-Toplumsal muhalefette bir azalma görüyor musunuz?

-Yoo bir azalma görmüyorum. Aksine. Bir araya gelmenin imkânsız hale getirildiği bir gün. Mayıs ayında muhalefet daha net görülecek.

-Yani Gezi’ye doğru toplumsal muhalefet yükselecek diyorsunuz.

-Toplumsal muhalefet yüksek zaten Beşiktaş, Mecidiyeköy, Şişli’de insanlar toplandı. Hepimizin bir araya gelmesinden korkuyorlar.

Muhalefetin düşmesi meraklılarına lafımız: Vazgeçin işinize gelen cevapları almak için sormaktan. Kendinizle değil toplumsal muhalefetle barışık olun.